19 ve 20 Mayıs günlerinde Diyarbakır’da düzenlenen "Eğitimde Anadilin Önemi" konulu çalıştay sona erdi. Ehmedê Xanî Dil Akademisi'nde düzenlenen ve Kürt dilinin eğitimdeki önemi ve rolü ile ilgili yapılan akademik tartışmaların son oturumunda "Çocuklar için yabancı dil ile eğitim ne anlama gelir?" konusu tartışıldı. Moderatörlüğünü DTK Koordinasyon Kurulu Üyesi ve BDP Van Milletvekili Özdal Üçer'in yaptığı son oturuma İstanbul Kürt Enstitüsü Başkanı Zana Farqînî, Prof. Dr. Serdar Değirmencioğlu, Eğitim Sen MYK Üyesi ve Kadın Sekreteri Sakine Esenyılmaz, Kurdi-Der Genel Merkez Yöneticisi Sebahattin Gültekin ile İngilizce Öğretmeni ve çevirmen Resül Geyik konuşmacı olarak katıldılar.
Oturumun ilk konuşmacısı olan İstanbul Kürt Enstitüsü Başkanı Zana Farqînî, Kürt dili ile ilgili bir prensipleşme ve netleşmenin kararlaştırılması gerektiğini vurguladı. Anaokullardan yüksek okullara kadar her kesin “anadilde eğitim” alması gerektiğini söyleyen Farqînî, bunun için uluslararası kanunların referans alınarak, adım atılabileceğine dikkat çekti. Yine uluslararası kanunların referans alınarak anayasanın değiştirilip, dönüştürülmesi gerektiğini ifade eden Farqînî, bu bağlamda dil ve kültür önündeki yasaklar ile baskıların ortadan kaldırılması gerektiğini dile getirdi. Türkiye'de asimilasyona ilişkin kimi uygulamaların başarılı olabilmesi için hükümetin kendi hukuk sistemini dahi çiğnediğini ifade eden Farqînî, "Devlet dışındaki asimilasyon kendimizin yapmış olduğu asimilasyondur. Örneğin, teknolojik olarak imkanlar eskisi gibi değil. Teknoloji çağında yaşamamıza rağmen bir birimize telefonla mesaj yazarken Türkçe dilini kullanıyoruz. Zaten sistemde teknolojiyi kullanarak iyi bir asimilasyon politikası uyguluyor. Türkiye'de radyo ve televizyonun bir eğitim aracı olarak kullanılıyor. Ama son zamanlarda özellikle çocuklar için hazırlanan programlarla etkinleştirilen bu politikalar çocuklar tamamen asimile edilmeye çalışılıyor. Yine son dönemlerde tartışmaya açılan seçmeli ders konusu var. Kürtlerin buna sert bir tepki göstermesi gerekiyor. Kürt dilinin seçmeli ders olmaması gerekiyor. 6 yaşına kadar ki bir çocuğun tüm dünyası ana dili ile şekilleniyor. Fakat okula başlaması ile birlikte bir bilgisayar resetlenir gibi çocuğun ana dili beyninden siliniyor. Kürt çocukları okula başladıklarında kendi anadilleri ile eğitim ve öğretim görmelidir" diye kaydetti.
Ardından oturumun ikinci konuşmacısı Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu Üyesi ve Kadın Sekreteri Sakine Esenyılmaz, söz aldı. Kürt olduğunu ve aynı zamanda Türkçe öğretmeni olduğuna ifade eden Esenyılmaz, ilkokula giderken babasının sırf Türkçe öğrenmesi için kendisini dövdüğüne dikkat çekti. Her kesin kendisine "Okullar neye hizmet ediyor? Dile dayalı ne öğrendikleri” sorması gerektiğini söyleyen Esenyılmaz, "Bu sorular sorulduğunda aslında en çok 'Az şey öğrendim' cevabı oluyor. Bireyi sisteme entegre ediyor ve sistemin vasıfsız eleman ihtiyacını karşılıyor. Çocukları okulda üst üste yığarak, tektipleştirip kimliksizleştiriyorlar. Özellikle de Kürt çocuklarını" dedi.
Esenyılaz'dan sonra oturumun bir diğer konuşmacısı KURDÎ-DER Genel Merkez Yöneticisi Sabahattin Gültekin de Kürtçe'nin Dimilki Lehçesi ile konuşma yaptı. Gültekin, bir çocuğun 6-7 aşına kadar dil dünyasının oluştuğunu söyledi. Fakat özellikle 6 yaşından sonra kendi anadili ile okula başlayan bir çocuğun 6-7 bin civarında dil hazinesine sahip iken Kürt çocuklarının durumunun bundan farklı olduğuna dikkat çekti. Gültekin, "O ana kadar çocuk bir bakıma annesinden çevresinden öğrendiklerinin yanlış olduğu kanısına uğruyor. Çocuk için o ana kadar öğrendikleri yanlış oluyor. Tabi ciddi bir sorun yaşamaya başlıyor. Benim de babam bana, 'Türkçe oku yaz ben adam olmadım sen ol' dedi. 30-40 yıllık Kürt mücadelesi ne anlama geldiğini bizler de egemenler de çok iyi biliyor. Biz ne kadar bir varlık mücadelesi veriyorsak egemenler de o kadar yok saymak için mücadele veriyor" diye konuştu.
Oturumun son konuşmacısı Prof. Dr. Serdar Değirmencioğlu da konuşmasına kendisinin Türkiye'de yetiştirilmek istenen tipik bir öğrenci olduğunu ifade etti. Çocuk hakları ve çocuklar ile ilgili araştırma ve köşe yazarlığı yaptığını bu anlamda kendisi gibi çocuklarla yakından ilgilenen başkaca kimse bulunmadığından yakınan Değirmencioğlu, bunun da ülkede çocuklara verilen önemi ortaya koyduğunu kaydetti. Dilin önemine Amerika'da geçirdiği 6 yıllık süre zarfında varabildiğini söyleyen Değirmencioğlu, "Dilin çok zengin olduğunun farkına varmak lazım. Dil aksadığı zaman eksikliğini hissettiği zaman daha çok dikkatimizi çekiyor. Onun için şuan bu toplantıyı yapıyoruz. Örneğin İngilizce ve Arapça okullarda Kürtçe'den daha özel tutuluyor. Benim gibi birçok insanı rahatsız eden bir durum bu. Dünyadaki örneklere daha fazla değinmek lazım. Dünyadan birkaç tane örneği incelemekte yarar var. Kosova’da yaşananları inceleyebilirsiniz. Kosova’da dil ile ilgili bambaşka bir durum varken, çatışma sonrası Sırplar Sırpça Arnavutlar da Arnavutça konuşmaya başladı. Ya da Meksika’da İspanyolca dışındaki diller ikinci üçüncü sınıf dildir. Fakat orada bulunan kabileler anadilde eğitime büyük önem veriyorlar. Ana dil ile birlikte kültürün de ele alınması gerekiyor. Anadilde çocukların en büyük rahatsızlıkları dışlanmaktır" diye konuştu. (anf)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.