Türkiye 8-9 Ekim’de de Ankara’da içinde PYD ve TEV-DEM temsilcilerinin olduğu bir Desteya Bilind a Kurd (Yüksek Kürt Konseyi) heyetini ağırladı. 6 kişiden oluşan Desteya Bilind Heyeti, Büyükelçi, Çok Taraflı Siyasi İşler Genel Müdürü Erdoğan İşcan ve Uluslararası Siyasi Kuruluşlar Genel Müdürlüğü’nde Daire Başkanı Cem Utkan ile Suriye, Rojava, Cenevre Konferansı hazırlıkları, sınır kapılarını kapalı tutarak uygulanan ambargo ele alındı. Ankara’nın Rojava heyetinin gündemleştirmesi üzerine cihatçı grupların kaçak yollarla geçtiklerini söylüyor. Yine Ankara sınır kapılarının açılması talep edilince, gelen yardımları sıfır noktasına ulaştıracaklarını ve oradan da sivil kuruluşlara vereceklerini söylüyor.
Suriye Kürtleri Demokratik Birlik Partisi Sekreter Yrd. Mistefa Mihemed Mişeiq, Dışişleri temsilcilerinin yeni bir sayfa açmak istediklerini söylediklerini kaydediyor. Mişeiq, Suriye muhalefetinin çatı örgütü SMDK’nin Başkanı Ahmed Jarba’nın bir süre önce Suriye’de herhangi bir Kürt bölgesinin olmadığını söylediğini belirtti. Bu söylemi hoş karşılamadıklarının da altını çizen Mişeiq, Türkiye’nin Cenevre’ye katılım konusundaki tezlerinde ısrarlı olduklarını vurguluyor. Mişeiq, Rojavalıları boğma siyasetinden vazgeçilmesini isteyerek, KDP’ye Semalka Sınır Kapısı’nı açması çağrısı yapıyor. Desteya Bilind bünyesinde yer alan iki kanattan biri olan Encûmena Niştimanî ya Kurdi li Suriye (ENKS-Kürt Ulusal Konseyi) üyesi olan Suriye Kürtleri Demokratik Birlik Partisi Sekreter Yrd. Mistefa Mihemed Mişeiq’a gelişmelerin ve görüşmelerin seyrini sorduk.
- Daha önce Ankara’ya bir heyet gelmişti. Ama bu Desteya Bilind bileşenlerinin bu şekilde ilk ziyareti mi? Resmi davet üzerine mi geldiniz?
Çeteler hiçbir şeyi bölgemize ulaşmasına izin vermiyorlar. Ticarete de izin vermiyorlar. Yol kesiyorlar. Türkler de kapıları kapatmışlar. Bize sadece tenefüs edebileceğimiz yol Sêmalka kalmıştı. Bunu da kapatarak bizi boğuyorlar. Açmalarını umuyoruz. Fakat ne yazık ki bugüne kadar açmadılar. Sadece diplomatik faaliyetler için gidenlere ve hasta kişilere açtılar. Açmalarını umut ediyoruz. Çeteler sınır tanımıyorlar. Daha çok da biz Kürtlere yönelmiş durumdalar. Bu tehditleri sadece Rojava’ya dönük değil. Bu tehdit Federe için de Irak için de Türkiye için de geçerlidir |
BDP’li arkadaşlarımız bu hazırlığı yapmıştı. Bazı devletlerin temsilcileriyle görüşmemiz için onlar yol açmıştı.
- Türkiye Dışişleri mi sizi davet etti?
Biz istedik. BDP kanalıyla bu görüşme gerçekleşti. Sayın Ahmet Türk kanalıyla gerçekleşti. Onlar da olumlu karşıladılar biz de geldik.
- Davutoğlu ile görüştünüz mü?
Hayır. Hazır olmadıklarını söylediler. Bilemiyorum.
- Kimlerle görüştünüz?
İlk önce EMEP ile görüştük. Sonra da Avrupa Birliği temsilcileriyle görüştük. Amerikan ve Alman elçilikleriyle görüştük. Türk Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüştük. Dışişleri Bakanlığı insani yardımlardan sorumlu müdür ile görüştük. Çok Taraflı Siyasi İşler Genel Müdürü Erdoğan İşcan ve Uluslararası Siyasi Kuruluşlar Genel Müdürlüğü’nde Daire Başkanı Cem Utkan ile.
- Ne konuştunuz?
Daha çok insani yardımlar konusunda konuştuk. Bizlere Suriye halkları arasında herhangi bir fark gözetmediklerini söylediler. Bize Arap olsun, Kürt olsun herkese eşit mesafede olduklarını söylediler. Yaptıkları yardımların da herkese yapıldığını söylediler. İçeride de dışarıda da Suriye halkına yardım yaptıklarını dile getirdiler. Biz eleştirdik. Çünkü Türkiye sınırından bizim tarafa herhangi bir şeyin gelmesine izin verilmiyor. Bize hiçbir kapıyı açamayacaklarını söylediler. Ayrıca uluslararası anlaşmaların da kendilerini bağladığını söylediler.
- Cihatçıların denetimindeki kapılar neden açık?
Bu konuda kenara çekildiler. Yani kabul etmediler. Kimseye kapı açmadıklarını söylediler. Halkımızın zor şartlarda yaşadığını ve ekonomilerinin bozulduğunu söyledik. Bu kapıların açılması gerektiğini söyledik. Çünkü halkımızın gündelik sıkıntıları çok fazla. Bu yüzden de göçe mecbur kalıyor halkımız. ‘Bu durum size de yük oluyor’ dedik. Ama eğer bu kapılar açılırsa ve ticaret yapılabilinirse buraya göç etmiş olan birçok kişinin de tekrar yurtlarına döneceklerini ifade ettik. Halkımız da artık göç etmez. Sınırlarınız da rahatlar. Onlar da uluslararası anlaşmaları çiğneyemeyeceklerini belirttiler. Sadece iki çarenin olduğunu söylediler. O da gelen yardımları sıfır noktasına ulaştıracaklarını ve oradan da sivil kuruluşlara vereceklerini söylediler. Bizler de olumlu karşıladık. Bizde Heyva Sor a Kurd var, Yüksek Konsey’e bağlı yardım kuruluşlarımız var. Bizler de bu yardımların kime gittiğine dair liste yapacağımızı söyledik. Gerekirse onlara da bir suretini verebileceğimizi ifade ettik.
- Çetelere verilen destekten vazgeçilmesi konusu konuşuldu mu?
Bunu çok açık söyledik. Onlara destek verdiklerini ve bu çetelerin de bize saldırdıklarını söyledik. Kabul etmediler ve sınırın çok fazla uzun olduğunu söylediler. Hepsini korumakta ve kapatmakta zorluk çektiklerini söylediler. Kaçak yollarla geçtiklerini söylediler. Yani çetelere verdikleri desteği üstlenmediler.
- Cenevre Konferansı konusu...
Biz Türk yetkililerine bağımsız bir şekilde katılmak istediğimizi ifade ettik. Kürt Yüksek Konseyi adı altında gitme isteğimizi belirttik. Biz de orada görüşlerimizi ve düşüncelerimizi beyan etmek istediğimizi ifade ettik. Kimse bizim yerimize konuşmasın. Kendimiz konuşmak istiyoruz. Bunu da olumlu karşılamaları gerektiğini söyledik. Onlar da bizim söylediğimizin tersini söylediler. Dediler ki ‘Sizin rejim karşısında sesinizin tek olması gerekir. Herkes o muhalefetin çatısı altında olsun.’
- Peki muhalefet nasıl bir olacak? El Kaide bağlantılı denen 13 grup şeriatta birleşti. 43 grup ise ‘İslami Ordu’ adı altında birleşti. İstatisklere göre Suriye’de 700 farklı grup var. Nasıl birlik olunacak?
Onlar da ‘İhtilaf, Heyet el-Tensiq (Değişim), Suriye demokratları ve sizler hepiniz bir olun ve herkes temsilcisini oraya göndersin. Yani herkesin temsilcisi olsun. Fakat tek bir sesle’ diyor. Bir çatı altında.
- Hür Suriye Ordusu Komutanı Salim İdris Kürtleri kabul etmediğini söylüyordu...
Bizim ilişkilerimiz siyasi kanatlarla. Biz askeri kanatlarla görüşmeyiz. Siyasi temsilciler de Suriye halklarının temsilcileri oluyor. Biz de Desteya Bilind olarak bir siyasi gücüz. Ve 4 milyon Kürt’ün temsilciliğini yapıyoruz. İhtilaf tarafı da belli bir çevrenin temsilciliğini yapıyor. O yüzden de bizler siyasi güçlerle görüşürüz. Eğer ÖSO ile görüşmek gerekirse biz gitmeyiz, YPG’yi göndeririz. Mesela daha önce Serêkaniyê’de YPG askeri kanatlarıyla görüştü, biz de siyasi kanatlarıyla görüştük. Ben ve Aldar Xelîl de bu heyette idik. Biz Desteya Bilind adına gittik. Onların da siyasi temsilcileri gelmişti. Siyasi meselelerde biz askerlerimizin adına söz söyleriz, onlar da kendi askerleri adına söz söyler.
- Siyasi temsilcileri 2012’de Kahire’deki konferansta Kürtleri dışlamışlardı. Kürtler de boykot etmişlerdi. Yani siyasileri de kabul etmiyor. Ayrıca şunu da biliyoruz ki askeri güç ile siyasi güçler birbirinden tamamıyla ayrı olan şeyler değil. Birbirlerini belirlerler.
Doğrusu o zaman çekilmemiz hataydı. Çünkü orada bulunma hakkını biz onlardan almamıştık. Küsmeyle olmaz diplomasi ile yürütülmeliydi.
- SMDK Başkanı Ahmed Jarba’nın (Carba) Kürtlere karşı şimdiki pozisyonu nasıl?
Biz muhalefetin tamamına bakacağız. Muhalefetin tümü bir kişiye bakılarak değerlendirilemez. Mesela Jarba bizim bölgemizdendir. Şammar’lıdır. Şammar bir Arap aşireti. Kürtlere yakındır. Fakat Kürt değiller. Onların aşiretiyle olan ilişkilerimiz güzeldir de. Fakat ne yazık ki bir süre önce Suriye’de herhangi bir Kürt bölgesinin olmadığını söyledi. Bu söylem hoş karşılanmadı bizde. Bizim ilişkilerimiz ise bütün koalisyonla var. O söyledikleri onun kişisel fikirleridir. Yani bizim ilişkilerimiz aramızda karşılıklı imzalayacağımız anlaşmayla olur. Bununla muhalefeti tanıyacağız. Kişilere bağlı değil. Yani bir anlaşma olmalı aramızda yoksa sözlerle olmaz.
- Ankara’yla başka görüşmeleriniz olacak mı? Ya da sizin onlara Rojava’yı ziyaretleri için bir davetiniz oldu mu?
Biz onlara ortak bir tarihimizin olduğunu söyledik. Yüzlerce yıldır beraber yaşadığımızı söyledik. Biz kardeş olduğumuzu, komşu olduğumuzu, ortak olduğumuzu söyledik. Ne onları yok sayabileceğimizi ne de onların bizi yok sayabileceğini söyledik. Bizim çıkarlarımız ortak yaşamdadır. Çıkarlarımızın bir olduğunu söyledik. İlişkilerimizin bu düzeyde olması gerektiğini söyledik. Onlar da aynı vurguları yaptılar. Müşterek bir tarihimizin olduğunu, komşu olduğumuzu ve kardeş olduğumuzu onlar da söylediler. Yeni bir sayfa açmak istediklerini söylediler.
- Peki bu yeni sayfa vurgusu cihadçı gruplara desteğin kesilmesi ve Rojava halkının kendi kendini yönetmesi anlamına geliyor mu?
Cenevre’ye biz Türk yetkililerine bağımsız bir şekilde katılmak istediğimizi ifade ettik. Kürt Yüksek Konseyi adı altında gitme isteğimizi belirttik. Biz de orada görüşlerimizi ve düşüncelerimizi beyan etmek istediğimizi ifade ettik. Kimse bizim yerimize konuşmasın. Kendimiz konuşmak istiyoruz |
Biz de onlara bu çetelere verdikleri destekle kendi çıkarlarına da zarar verdiklerini söyledik. ‘Sınırlarınız da bozuluyor’ dedik. İleride bu çetelerin hedefindeki ülkenin Türkiye olduğunu söyledik. Kendi bölgemizi savunurken aynı zamanda bölgenin de güvenliğini savunduğumuzu söyledik. Bunu iyi bilmeleri gerektiğini vurguladık. Bu yüzden de verdikleri yardımları kesmeleri gerektiğini söyledik.
Hewler saldırısı
- Geçtiğimiz günlerde Hewlêr’de bir patlama oldu. IŞİD üstlendi. Bu patlamadan sonra Federe hükümetinin politikalarında bir değişim olur mu?
Bu çeteler sınır tanımıyorlar. Daha çok da biz Kürtlere yönelmiş durumdalar. Bu tehditleri sadece Rojava’ya dönük değil. Bu tehdit Federe için de Irak için de Türkiye için de geçerlidir. Bütün bu güçler de bizim bu çeteleri durdurmamız için bize destek olmalılar.
KDP’ye çağrı
- Sêmalka Sınır kapısı niye açılmıyor. KDP niye izin vermiyor?
Biz Yüksek Konsey olarak bu kapının açılmasını Bölge hükümetinden talep ettik. Bu çeteler [El Nusra ve Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD)] hiçbir şeyi bölgemize ulaşmasına izin vermiyorlar. Ticarete de izin vermiyorlar. Yol kesiyorlar. Türkler de kapıları kapatmışlar. Bize sadece tenefüs edebileceğimiz yol Semalka kalmıştı. Bunu da kapatarak bizi boğuyorlar. Açmalarını umuyoruz. Fakat ne yazık ki bugüne kadar açmadılar. Sadece diplomatik faaliyetler için gidenlere ve hasta kişilere açtılar. Açmalarını umut ediyoruz. (Özgür Gündem)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.