Öfke infilakları
Muhterem Başbakanım, zevceniz hanımefendiye gizlice yazmıştım sağlığınıza mukayyet olsun diye, şimdi size doğrudan yazmak zorundayım. Öyle şeyleri bir arada söylemeye başladınız ki, bir yandan sıhhatinizden öbür yandan ülkenin halinden ürküyoruz artık. Kim ne derse desin, siz bu ülkede çok ciddi reformlar yaptınız. Müteşekkiriz, ama şu anda fenaya gidiyorsunuz. Öfke infilâklarınız bitmek bilmiyor. Kendinize durmadan adrenalin, ortama durmadan elektrik zerk ediyorsunuz. İsrail bitmeden Suriye’yi, uluslararası derecelendirme kuruluşlarını, ABD gazetelerini karşınıza aldınız. Yazı yazan insanlar Kenan Evren devrindeki gibi ürküyor. Lütfen kendinize engel olun. Sadede geleyim, üç başlık halinde arz edeyim.
1) Siyaseten: İnsanlara bu kadar hakaret size zarar getirir. Gazeteciler için leş yiyici “akbaba” dediğiniz gibi, bir de “tasma” yoluyla köpek dediniz. Şimdi de, bir hafta önce “Müzakere ederiz” dediğiniz siyasi partiye, “kalleş”.
“Sezaryen cinayettir”i yazamadılar
Tasma derken, doğrudur, kimi gazeteciler kendilerini askere tasmalattı. Onları siz kurtardınız, o da doğru, fakat medya bu sefer de sizden “it gibi korkuyor”, maalesef o da doğru. Yani, tasma değişmedi, tasmacı değişti.
Vahim örnek: Yine asabınıza hakim olamadınız, “Sezaryenle doğuma karşı olan bir başbakanım. Ve bunu bir cinayet olarak görüyorum” dediniz, basın korkudan ikinci cümleyi otosansürledi, doğrudan “İki, kürtajı bir cinayet olarak görüyorum”a atladı, “iki” kelimesini de silerek tabii. (Eğer kendinizi dinlemek isterseniz: www.focushaber.com/videogaleri/erdogan-sezaryan-ve-kurtaj-cinayettir-v-20640).
Doğrudur, sezaryen kimi doktorların kazıklama yolu oldu, ama bu “cinayet” diye tavsif edilir mi? Şeytan kulağına kurşun ama, kerimeniz hemşiremizin evladı ters gelirse ne olacak? ‘Tıbbi zorunluluk varsa izin verilir’ diyeceksiniz de, bu korku ortamında doktor mesleğini mi riske sokacak yoksa kadının hayatını mı, şimdiden bilemezsiniz. Bir de, tehlike dedim aklıma geldi, aman diyeyim, şu sıralar doktor dövme/öldürme salgını var, siz çok asabisiniz, lütfen gitmeyin doğuma.
Geçen gün yüz bin kişilik Nürnberg’de, pardon, Türk Telekom Arena’da, tezahürat sizi çok mutlu etti. Ama dikkat: Bu kişiye tapma kordelâları tarih boyu hep kötü bitti. Kitleler omuza alınca, hiç belli olmaz ne yapacakları; rahmetli Bölükbaşı bundan çok bezmişti; zıplar dururdu. İsmet Paşa niye asla izin vermezdi dersiniz? Unutmayınız: 40 kere sırtında Mekke’ye götürürsün, bir kere götürmezsen…
2) Dinen: Ortadoğu’nun en popüler liderisiniz. Müslüman Filistinlilerin haklarına Araplardan daha çok sahip çıktığınız için. Hadi Hrant Müslüman değildi, şimdi sizin nezaretinizde olay unutulmaya gidiyor, ama Uludere’de katledilenler Müslüman; onların haklarına sahip çıkmamak dinimize yakışır mı? Sonra, Dersimli Müslümanlar için özür dilediniz, hepimiz alkışladık, ama şimdi demezler mi ki CHP dönemi için özür dilemek kolaydı, kendi dönemi için dilemiyor?
Sonra, var mı dinimizde “Tazminatsa tazminat!” deyip işin içinden çıkmak? Göz oyunca bedel verip hapisten kurtulmak, o mudur yani? “Soruşturmanın sonucunu bekleyelim” diyorsunuz ama, herkes Uludere davası, Deniz Feneri’ne benzeyecek diyor. Bir de, zevcesi ile kerimesini taziyeye gönderip “En üst düzeyde ziyaret edildi” demek, ayrıca, “Ölmeselerdi kaçakçılıktan yargılanacaklardı” diyen bakan efendiyi kollamak, var mı bunlar dinimizde? Bakın, başka Müslümanlarımız çıktı, bildiri yayınladılar, Maide Suresi 8. ayeti zikredip, “İdarecilerimizin Allah’tan korkmalarını, hesap gününü düşünmelerini ve failleri saklayarak suça ortak olmamalarını istiyoruz. Hak yerini bulmadığı takdirde, dünyada ve ahirette adil olmadıklarına şahitlik edeceğimizi ilan ediyoruz” dediler (www.uludereicinadalet.com). Biz ortada kaldık, söyleyin, hanginizinki İslam?
Kadın folluk mudur?
3) Ahlâken: Sıhhatinizden asıl ürküntü duyduğumuz husus işte burası, muhterem Başbakanım. Uludere bir batak, kapatmaya çalışıyorsunuz, çalıştıkça da derine saplanıyorsunuz, bu ayrı. Ama bunu yaparken, hanımlarımızın özel yerlerini kasteden benzetmeleri de elâlemin huzurunda yapmak zorunda mısınız? Zorundaysanız, işiniz zordur. Bakın, Ankara milletvekili Aylin Nazlıaka kalktı, sizin için “Vajina bekçiliğini bıraksın” dedi. Ne diyeceksiniz cevap olarak? Bir de, maazallah, üstüne bir herif-i nâşerif çıkar da, temiz tutulmamış kasık nahiyesi faunasından kafiye tutturmaya kalkarsa ne yapacağız?
“Sinsi bir plan” dediniz. Paranoyanın sınırlarını zorlamak güçlü lider olmakla çelişmiyor mu? Ayrıca, başına “Uluslararası…” koymalıydınız, çünkü Vatikanlı Papa ile Katolik Amerikalı Bn. Sarah Palin gibiler de sizinle aynı kefede. Tabii, elemanlarınız şimdi derhal bir Kürtajı Yasaklama Kanunu yazıp getirecek, ondan sonra da sıraya dizilsin, süpürge çöpüyle oto-kürtajdan kadın ölümleri. Bunun partinize de büyük zararı olabilir muhterem başbakanım, çünkü ne kadar fedakârca koşuştuğunu bizzat söylediğiniz hanım üyeleriniz eksilebilir.
Özetle, genç nüfusun önemini biz de biliyoruz. Ama kalkıp da ‘Şu kadar çocuğu olandan vergi almayacağız/çocuk başına ikramiye vereceğiz’ demek yerine, bakamayacağı/herhangi bir sebeple doğuramayacağı cenini kanunen aldıran hanımları, katil ilan etmeniz muhafazakâr ahlâkla bağdaşmıyor. Lütfen, asabınıza “dur” deyin, vatandaş olarak sizden gerçekten istirham ediyoruz.
Nekrofili ve ensest
Nihayet, ‘Bazıları bu ölümlerden nemâlanıyor’ demek varken, Uludere ile cinsel sapıklığın zirvesi nekrofili aynı cümlede nasıl buluşuyor ki? Kalktınız, “Her kürtaj bir Uludere’dir diyorum” dediniz. Şimdi ya birisi kalkar da, ‘Evet, Uludere olayı bir Kürt-ajdır: Kürt sorununun barışçı çözümünü rahimdeyken öldürmüştür’ derse ne olacak?
Sonra, haberiniz vardır herhalde: Anayasa Komisyonunda LGBT’lerin korunması konuşulurken AKP’liler “Ensest de zamanla bu kapsamda ele alınır!” diye karşı çıkmışlar (Radikal, 24.05.2012). Sizin partililer bu temaya niye bu kadar takıntılı Allahaşkına?
Muhterem Başbakanım, kendinizi ve ailenizi düşünmüyorsanız memleketi düşünün. 2, 4 veya 10 mg. diazeme başlayın. Ortalık azıcık sakinleşsin, siz de tekrar iyileşip reformlara devam edin; gerginlik en çok iktidarı yıpratır. Bizi de, “Aklın başına şimdi mi geldi” diye zevklenen/zevzeklenen 1930’cu eşhasa rezil etmeyin.
Baskın Oran - Radikal
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.