Kozmik kelimesi kozmostan geliyor. Türkçedeki muhteşem kâinattan. Kozmik, kâinata ait olan demek. Kâinatın düzenine ait olan.
Kâinatın düzeni insana tanıdık değil. İnsan onu sadece sezebilir. Kara delikler, karanlık madde ve sonsuzluğun sırla dolu bitimsizliği insanı büyüler. Ama sınırına varamaz. Ve bilmemek belirsizliktir. Belirsizlik ise kaygı, bilinçdışı korku.
'Kozmik oda' teknik bir tabir. Ama açıkladığı bir zihniyet de var: Kâinatın düzenine ait olan mutlak'ı dünyevileştirmek hakkını kendinde görenlerin zihniyeti bu. İnsanın mucizesine yabancı olanlar, onu sırlarla kuşatılmış kâinatta, korkularıyla yaşayan, zayıf bir varlık gibi kurgularlar. Ve bu zayıflığı başka bir zeminde yeniden üretirler. O güven ihtiyacının otorite ile nasıl ilişkilendiği darbeci tarihin konusu. Ufku dünya ile sınırlı olan bu kafa yapısı, bilinemez olana ancak kavram düzeyinde meyleder. Derin iktidarının en derin hücresinin adı bu yüzden 'kozmik' olur. Memlekete dair en derin sırların barınağı, ülke güvenliği zırhıyla kayıtlanır.
Memleketin tarihinde can yakmış, mazlumların hayatına kastetmiş en kirli tezgâhlar orada kodlanır. Ve zinhar açıklamaz. Çünkü doğrunun sahibi kendisidir. İç ve dış düşmanın ne olduğu hangi menfaatin yüce, hangisinin alçak olduğu o tezgâhta belirlenir.
Ama en fenası iç düşmandır. Zira içerisi düşmanla doludur. Kendi halkını düşman gören ve onu her daim hizaya getirilmesi gereken olarak algılayan zihniyet, yapay sırlarını mukadderat gibi sunar.
Mumyalar halinde yan yana dizilmiş sırlar. Biri adı olmayan JİTEM, diğeri faili meçhuller, geriye gidelim 1 Mayıs, Maraş, Sivas, hadi şimdiye gelelim Tokat-Reşadiye... Bütün bunların şifreler halinde kayıtlı olduğu vehmediliyor. Çıkar mı? Kim bilebilir?
Söylenen; hard diskler yok edilse bile belgelerin okunabileceği. Öyle mi gerçekten? Teknoloji ne kadarına imkân verir?
Kozmik oda bana bir üst vicdanın matriks sahnesi gibi göründü. Üzerinde bin düğümün olduğu büyük bir mecaz. Ama o mecazın hakikate dönüşmesi adaletin tecellisi ile mümkün. O harfler hard disklerden çözülüp halkın vicdanına sunulur mu; 'Ey halkım sana şunları, şu nedenlerle, şu yüce amaçlarla reva gördük' denir mi? Bana matriks gibi görünen şu; sırların kayıtlı olduğu hard diskler yok edilmiş yakılmış olsalar da düşülen her harf kâinatta kayıtlıdır. Harfler âlemi değil belki ama bu ülkenin büyük kaderinin levhasında silinmemiş işaretler olarak duruyor olmalı! Çünkü kâinatın gayesinde kötülük yok. Yaradılışın amacı kötülük ve öldürme değil. Çünkü asıl mucize kâinata ve ona ait bilinmezliklere aklıyla tanıklık eden insandır hâlâ.
Kâinatın sırrını yeryüzüne indirdiğini söyleyerek kendi mucizesini yaratmaya çalışanların dar ufku bugün hakikat duvarına çarpıyor. O duvarın ilk tuğlası belirdi. Hep beraber daha fazla demokrasi talep ederek, haklarımıza daha fazla sarılarak o duvarı renklendireceğiz. İnsanı yücelterek o duvarı inşa edeceğiz.
Çünkü artık hakikatin kendisine ihtiyacı var. Taklidine değil.
Sırlar, yaradılışı derinleştirdiği için sırdırlar. Yaratılanı incittikleri, varlık amacını zedeledikleri için değil. Bize sır gibi sunulan ve kozmik odalarda kodlanan sırlara itiraz etme zamanı şimdi. Hepimiz için şeffaflıkta ısrar etmek zamanı.
Bugün yılın ilk günü. Mucizeyi kâinatla ilişkide aramamızın döngüsü bir kez daha tamamlandı. Zaman geçti. Ve yeni gün, yeni söz demek. Hepinizin yeni yılını kutluyorum..
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.