Köşe Yazarlarından Özetler (27 Ekim 2009)
Hürriyet
Mehmet Y. Yılmaz / Gecikme PKK’ya yarıyor!
Mehmet Yılmaz, Hükümet’in “Kürt açılımı”nda ikircikli davrandığını belirterek, “Ortaya elle tutulur bir proje hâlâ koyamadıkları için de bütün tartışma DTP ve PKK’dan kaynaklanan talepler üzerinden yürüyor ve buna geniş kitlelerin tepki göstermesinde de bu nedenle şaşılacak bir durum yok” diye yazdı.
Hükümet’in başka birçok iş gibi bu sorunu da iyi yönetmeyi başaramadığını savunan Yılmaz,
bir gün “Ne pahasına olursa olsun sonuna kadar gideriz” diyenlerin, ertesi gün kolayca “Kafamızı kızdırmayın hiçbir şey yapmayız” noktasına gelebildiklerine dikkat çekti. Bugün birçok ülkede ayrılıkçı fikirlerin parlamentolarda temsil edilebildiğini, ama kimsenin silaha sarılmadığını kaydeden Yılmaz, “Hiç kuşkusuz bizim ülkemizde de işin sonunda varacağı nokta burası olacak. Ama önce hükümetin eteğindeki taşı ortaya dökmesi gerek.
Bunda gecikilmesi sadece PKK’nın işine yarıyor” dedi.
Başbuğ Paşa, ‘kâğıt parçası’ derken gerçeği biliyor muydu? (Hasan Cemal – Milliyet)
Hasan Cemal, yazısında, “AKP’yi ve Gülen’i bitirme planı”ni Taraf gazetesi ilk yayınladığında, Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un, gazetenin haberini, “Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratma ve karalamaya dönük bir çaba” olarak tarif ettiğini hatırlattı. Belgenin orijinalinin ortaya çıktığını kaydeden Cemal, şu görüşleri dile getirdi:
“Önce Genelkurmay Başkanı’na sormak istiyorum.
Orgeneral Başbuğ, kâğıt parçası derken gerçeği biliyor muydu?
Bilmiyor muydu?
Zamanın Genelkurmay İkinci Başkanı’na sormak istiyorum.
Orgeneral Hasan Iğsız, Birinci Komutan o basın toplantısında kâğıt parçası derken gerçeği biliyor muydu?
Bilmiyor muydu?
Orgeneral Başbuğ gerçeği bilmiyor idiyse, acaba İkinci Başkan biliyor muydu gerçeği?
Bir başka varsayım:
İki komutan da kendi karargahlarında, burunlarının dibinde hazırlanan bir ‘darbe planı’ndan habersiz olabilirler miydi?
Sorular çoğaltılabilir.
Ama şimdilik gerekmiyor.
Fakat durum vahim.
Hem de çok vahim.
Türkiye’de demokrasi, hukuk devleti, asker-sivil ilişkileri, askerin demokrasi içindeki konumu yerli yerine oturacaksa, bu planın arkasında yatan gerçeğin, daha doğru deyişle kirli tezgahın ortaya hızla çıkarılması gerekir.
Bu konuda iktidarıyla muhalefetiyle, yargısıyla ve en başta parlamentosuyla, elbette medyasıyla gereken titizliğin de gösterilmesi şarttır.
Öyle anlaşılıyor ki daha çok yazı yazılacak, söz tüketilecek bu konuda...”
Sabah
Emre Aköz / Darbe belgesi hangi kesimin iştahını kabarttı?
Emra Aköz, “Darbe Günlükleri”ne uydurma diyenlerin, Ergenekon davasını, Hükümet’in muhalefeti susturma operasyonu olarak görenlerin, Eylem Planı geçen haziranda kamuoyuna yansıyınca, askeriyeden önce ortalara atılarak belgenin imal edilmiş olduğunu söyleyenlerin bugün “makas değiştirdiklerini” ifade etti. Kimilerinin bu değişimi “teslim bayrağı çektiler” diye açıkladığını, ancak kendisinin başka bir açıdan baktığını belirttiği yazısında şu görüşleri ifade etti:
“Onca delile, onca itirafa, topraktan fışkıran onca silaha rağmen darbecileri görmezden gelenlerin hesabı kabaca şöyleydi:
"1) Ordu bir biçimde bu hükümetin gitmesini sağlayacaktır... 2) Biz ona yardımcı olalım... 3) Bütün medya oyunlarını kullanarak hükümeti yıpratmaya çalışalım... 4) Böylece amaç hasıl olduğunda, aynı 28 Şubat (1997) darbesinde olduğu gibi, bizi ödüllendirirler... 5) Bugün hükümetten alamadığımız tavizleri, askeri icazetle kurulacak yeni hükümetten kopartabiliriz."
(…) Ancak ortaya beklenmedik bir durum çıktı.
Yeni Dünya Düzeni kurulurken, Hükümet ile Genelkurmay üç aşağı, beş yukarı aynı çizgide buluştu.
Bu çizginin bazı noktaları şunlardı:
1) TSK içindeki Ergenekoncu örgütlenmenin temizlenmeye çalışılması... 2) Uluslararası açılımlara (Ermenistan,Suriye) girişilmesi... 3) ABD Başkanı Obama'nın yaklaşımının Türkiye'nin çıkarına uygun bulunması... 4) Yeni Dünya Düzeni'ne taş koymaya çalışanların uyarılması ve engellenmesi... (İsrail ile gerginlik) 5) Kürt/PKKsorununu siyaseten çözmek için kolların sıvanması...
(…)26 Haziran günü sürüyle komutanı arkasına dizerek basın toplantısı yapan ve belgeye 'kâğıt parçası' diyen Başbuğ'u fevkalade zorda bırakacak bir olaydı bu.
Acaba kurumsal koalisyonun bir ayağını kırmak mümkün olabilir miydi?
Özetle: Islak imzalı belge olayına elbette, demokrasi ve hukuk açısından bakılabilir. Oradan çıkacak sonuç, bazı apoletlilere istifa yolunun gözükmesidir.
Ama güç ilişkileri açısından baktığınızda, yukarıda değinilen koalisyona saldırı olarak da görebilirsiniz.”
Star
Mahir Kaynak / Kritik dönemeç
Mahir Kaynak, son günlerde yurda dönüş sürecinde yaşananlar, ıslak imza krizi gibi olayların herkesi tedirgin ettiğini, ancak bunların yaşanan süreç gözönüne alınırsa, doğal karşılanabilir olduğunu kaydetti. Yaşananların, “büyük aktörler” tarafından yürütülen “operasyonlar” olduğunu savunan Kaynak, şunları yazdı:
“İrtica ile Mücadele Eylem planındaki imza krizi kurum içinde çözülmesi gereken bir problemdi. Yani gerçek belgeyi elinde bulunduran kişi bunu üstlerine bildirmeli ve çözümü onlara bırakmalıydı. Oysa bu kişi kendini kurumdan soyutlayıp bir çözüm aradı. Bu kurum içinde tarafların bulunduğu ve bunların kuruma bağlılığından daha önemli saydıkları bağlantılarının olduğu anlamını taşıyor.
Bu büyük dönüşüm süreci içinde bunları olağan sayıyorum ve üstesinden gelineceğine inanıyorum. Ama asıl mesele dünya ölçeğinde bir değerlendirme yapmak ve konumumuzu belirlemektir. Bu noktaya gelmeden kiminle ve ne amaçla mücadele ettiğimizi bilemeyiz. Ayrıca sorun bütün boyutlarıyla anlaşılırsa bu gibi sapmalar azalacak ve herkes düşüncesini kurum içinde ifade edip doğru olanın bulunmasına katkıda bulunacaktır.”
Yeni Şafak
Ali Bayramoğlu / Bir milat: Ordu kışlasında…
Ali Bayramoğlu, ıslak imzalı belgenin savcıya ulaştığını belirterek, “Bunun bir kâğıt parçası olduğunu söyleyen, aslı ortaya çıkarsa gereğini yaparız, diyen, sahteciliğin peşinde koşan sözleriyle sivil yargıya işaret veren Genelkurmay Başkanı ne yapacak?”İstifa mı edecek yoksa özür dileyip, temizliğe mi girişecek?” diye sordu.
Şu aşamada en azından Genelkurmay Başkanı'nın görevden alınması ya da istifa etmesinin çok kişiye meşru geldiğini kaydeden Bayramoğlu, dünyanın başka yerinde olsa Genelkurmay Başkanı’nın mutlaka görevden alınacağını, ancak Türkiye’de siyasi iktidarın henüz bu cesarete sahip olmadığını ifade etti. Bayramoğlu şu görüşleri dile getirdi:
“Askerin, kamuoyuna, gazetecilere meydan okuyucu, had bildirici açıklamalar yapmak yerine, bunu yaptığı, siyasete müdahale etmeye soyunduğu, kaos ortamı yaratmaya çalıştığı için hesap vermelidir.
Aksi halde daha çok andıç ürer...
Bu noktada yargı kadar önemli olan siyasettir.
Hesap sormanın bu açıdan koşulu bellidir:
Siyasetin alanına sahip çıkması, gerekiyorsa Genelkurmay Başkanı'nın görevden alınması...
Bu arada unutmadan, bu koşullarda asker ya sertleşecek ya değişecek, böyle bir dönemin kapısı aralanıyor...
Bizce değişim kaçınılmazdır...(…)”
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.