Köşe Yazarlarından Özetler (1 Kasım 2009)
Hürriyet
Enis Berberoğlu / Kuzey Irak tamam
Bugünkü yazısında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Kürdistan Bölgesi gezi ve temaslarını ele alan Enis Berberoğlu, protokole göre Davutoğlu ve kalabalık Türk heyetini "Erbil Uluslararası Havalimanı"ndan Kürdistan Bölgesi eski Başbakanı Neçirvan Barzani'nin uğurladığını ve burada sürpriz biçimde "Kürdistan’ın güçlü adamı" Neçirvan Barzani'nin önemli açıklamalarda bulunduğunu yazdı.
Bundan, "Açılım"ın Irak ayağının tamam gibi göründüğünü yazan Berberoğlu, Avrupa'nın hâlâ beklendiğini ekledi.
Davutoğlu'nun Türk ve Kürtlerin ortak geleceğinden, işbirliği sayesinde bölgenin dünyanın çekim merkezine dönüşmesinden söz ettiğini vurgulayan Berberoğlu'nun yazısndan bir bölüm şöyle:
"(...) Hatta, “Sizin ve bizim şehirlerimiz Avrupa kentlerinden daha müreffeh hale gelecek” diyor. Ardından bu hayali gerçek kılmak için tek engelin PKK olduğunu hatırlatıyor. Yeni vizyon sadece ikna edici olmakla kalmıyor, kalpleri de kazanıyor.
Mesut Barzani ile Davutoğlu’nun paylaştığı vizyonu hayata geçirecek siyasi ve askeri adımları sadece tahmin etmek mümkün:
- “Siz bu devlet olgunluğunu gösterdiğiniz sürece size desteğimiz devam eder” izlenimi veren Barzani için bence nehir geri akmaz.
- Mahmur Kampı’nda çok yakında gelişmeler beklenebilir.
- PKK kamplarına katılım kesilir, zaman içinde dağ havuzu boşalır.
- Ama toplumu geren geçen seferki dönüş görüntüleri tekrarlanmaz.
- “Geçen seferki gibi geleceklerse hiç gelmesinler” mesajı kesin.
Milliyet
Fikret Bila / Barzani'den söz
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Kürdistan Bölgesi Yönetimi arasında yapılan görüşmelerden PKK ile mücadele konusunda tam bir mutabakat çıktığının söylenebileceğini yazan Bila, Mesut Barzani'nin "Türk gençleri öldüğünde çok üzülüyorum. PKK konusunda, Kandil konusunda yapabileceğimiz ne varsa yaparız. PKK’yı İran’a gönderdik, geri geldiler" dediğini belirtti.
Barzani'nin PKK için "Ya kendileri değişir ya da Kürt halkının baskısıyla karşılaşırlar ve bunu kaldıramazlar" dediğini ve PKK çizgisini benimsemediklerini yazan Bila, Davutoğlu'nun da, "Dağlıca belki bir Türk-Kürt savaşı çıkarmak için yapılmıştı. Bunu isteyenler vardı. Ancak biz bunu akıl yoluna giderek aştık" dediğini belirtti.
Kürt açılımı konusunda sürecin durup durmayacağı konusunda Türk tarafındaki havanın, artık geri dönülemeyeceği şeklinde olduğunu belirten Fikret Bila, “Habur’dan bu tarz bir giriş yapıldı, bu istismar edildi diye süreci durdurmak doğru olmaz. Bu, gâvura kızıp oruç bozmaya benzer. Orucu bozduğunuzla kalırsınız, gâvurun da bundan haberi olmaz” denildiğini de belirtti.
Fikret Bila son olarak, Davutoğlu’nun Ortadoğu’nun yeniden inşa edilmesi gerektiğine inandığını belirterek, “Avrupa Birliği’nde sınırlar nasıl anlamsızlaştıysa biz de buradaki sınırları anlamsızlaştırabiliriz, Fransa ve Almanya yüzyıllarca savaştılar ama şimdi birleştiler. Biz niye bunu yapmayalım?” görüşünü işlediğini yazdı.
Radikal
Cengiz Çandar / Türkiye-Kürdistan ve AB...
Yazısına, Kürdistan Bölgesi Başbakanı Barham Salih ve Londra'da bulunan gazeteci Kamran Karadaghi ile popüler internet iletişim ağı "Twitter" üzerinden gerçekleştirdikleri mesajlaşmaları anlatarak başlayan Cengiz Çandar, kendisi de bir Iraklı Kürt olan Karadaghi'nin Arapça basınının bir numaralı ‘Kürt uzmanı’ olduğunu belirtti.
Karadaghi'nin kendisiyle birlikte, 1991 yılında Turgut Özal’ın Irak Kürt liderleriyle kurmak istediği köprünün diğer sütunu olduğunu ifade eden Çandar, Özal’ın sevdiği ve güvendiği Kamran Karadaghi ile Turgut Özal-Celal Talabani ve daha sonra da Mesut Barzani temasının kurulmasını birlikte sağladıklarını yazdı.
1991 yılında başlayan sürecin tarihsel aşamalarını yazan Çandar, Hewler'de önceki gün gerçekleşen ve kimilerince ‘tarihi’ addedilen gelişmenin ardında bunun temellerinin ve tohumlarının yıllar ötesine atıldığı bir ‘tarih’ olduğunu hatırlattı.
Yazısının devamında Davutoğlu'na eşlik eden basının olaylara bakışı, sordukları sorular ve Davutoğlu'nun yanıtlarını eleştiren Cengiz Çandar, bu durumu "Kürt alerjisi" ve "TSK komuta heyetini hizalamak gayreti" olarak nitelendirdi.
Yaratılan kavram kargaşasını da eleştiren Çandar, Hewler'in (Erbil), Kürdistan Bölgesi Yönetimi’nin merkezi olduğunu ve "Kürdistan Bölge Yönetimi" sözcüklerinin, Türkiye’nin tanıdığı Irak’ın anayasasında da mevcut olduğunu belirterek, "Orasının adı Kuzey Irak değil. TSK ve yönlendirdiği çevreler, artık Kuzey Irak bile demiyor, ‘Irak’ın Kuzeyi’ sözcüklerini tercih ediyorlar" şeklinde yazdı.
"(...) Kürdistan sözcüğüne böylesine bir ‘alerji’ duyarak, Türkiye’de bir ‘Açılım’ın nasıl zorluklarla karşılaşacağını anlayabilmek zor olmasa gerek" diye devam eden Cengiz Çandar, bu bakımdan, Ahmet Davutoğlu-Zafer Çağlayan ikilisinin Hewler’e gerçekleştirdiği ziyaretin "doğru yönde" ve Türkiye’nin geleceği açısından gerçekten "tarihi" bir ziyaret olduğunu belirtti.
Star
Mehmet Metiner / PKK’nin tasfiyesi!
Bugünkü yazısında "Açılım" sürecinde Abdullah Öcalan, CHP ve MHP'nin sürecin başarıya ulaşmaması için ellerinden geleni yaptıklarını ve birbirlerinin değirmenine su taşıdıklarını ifade eden Mehmet Metiner, hepsinin ortak hasmının, Başbakan Erdoğan ve AK Parti Hükümeti olduğunu yazdı.
PKK’nın tasfiyesi meselesinde asıl gerçekliğin gözden kaçırıldığını, '10 yıl önce' tasfiye edenin de bizzat Öcalan’ın kendisi olduğunu yazan Metiner, bugünkü PKK'nin, dünden farklı olarak demokratik ve kültürel haklar istediğini ve bu taleplerin hiçbirisinin de bölücü nitelikte olmadığını yazdı.
Ancak PKK'de silahın hala yöntem olarak benimseniyor olmasının, taleplerin inandırıcılığına gölge düşürdüğünü ekleyen Metiner, PKK’nin en büyük açmazının da bu "Talep ile yöntem zıtlığı" olduğunu belirtti.
O yüzden PKK’nin silahlı mücadeleye son verip dağdan inmesinin kendi iddiasıyla tutarlılık açısından da gerekliolduğunu ifade eden Metiner şunları yazdı:
"(...) Sorunun demokratik çözümü için PKK’nın silahlı mücadele yönteminin tasfiye edilmesi “olmazsa olmaz” bir öneme sahiptir.
Başka türlüsü çözümsüzlükte ısrardır.
(...) Öcalan, “PKK tasfiye edilmek isteniyor!” söylemiyle, kendi kişisel geleceğinin de garantisi olarak gördüğü örgütünü diri ve iri tutmak istiyor.
(...) Silahlı mücadelenin siyasal mücadeleye doğru evrilmesi sürecini PKK’nın “tasfiye”, PKK karşıtı çevrelerin de “ihanet” ve “bölücülük” olarak değerlendirip sabote etmeye çalışmaları düşündürücüdür.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.