Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Silahı bırak, geçişini yap. Gidecek olan silahını nereye gömerse gömsün o bizi ilgilendirmiyor. Aksi takdirde bu iş provokasyona çok açık” sözleri, barış sürecinin ete-kemiğe bürüneceği aşamanın en kritik noktası.
Süreç başladığı günden bu yana, PKK’lıların sınır dışına nasıl kazasız belasız çıkabileceğine kafa yoruluyor.
Hükümet yasal bir düzenlemeye yanaşmıyor. Erdoğan, önceki akşam, “Hazırlanacak yasal zeminler anayasa hükümlerine aykırı olamaz. Biz şimdi anayasaya aykırı bir yasal zemin nasıl oluşturabiliriz?” dedi.
KCK cephesi ise yasal düzenlemede ısrarlı. KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı dün, “silahı bırak çık” çağrısına uygun tarzda bir geri çekilmenin gündemlerinde olmadığını ilan etti.
Sürecin temel amacı, PKK’nın silah bırakması ve sınır dışına çıkması olduğuna göre, işin kalbini oluşturan bir aşamaya ilişkin görüş ayrılığıyla nasıl sonuç alınacak?
Dün, BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak ile bir telefon görüşmesi yaptım.
‘Bence aklı karışmış’
Kışanak, sürece zarar verecek tek bir kelime etmemeye özen göstererek konuşmaya çalıştı.
“Başbakan’ın açıklamalarının muhatabı KCK’dir. KCK de gerekli açıklamayı yapmıştır” vurgusundan sonra şunları söyledi:
“Bence sayın Başbakan’ın aklı karışmış. Adadaki görüşmelerin mahiyeti, üzerinde mutabık kalınan konular ve aşamalara dikkat etmeden yapılmış bir konuşma. Bunu doğru bulmuyorum. Sonuçta hepimiz hükümetin açıklamalarından ve yaşadıklarımızdan biliyoruz ki, adada yapılan görüşmenin amacı bu sorunu çözebilmek için bir yol haritası, bir mutabakat metni, bir yapılacaklar manzumesi açığa çıkarmak. Ve bazı şeyler açığa çıkmış, bir yol alınmış durumda. Buna binaen açıklamalar yapılmış, buna binaen sayın Öcalan mektuplar yazmış durumda. Başbakan’ın artık bunları bilerek konuşmasının ve bunlar üzerinden süreci ilerletecek bir tutum almasının daha doğru olacağını düşünüyorum. Akşamki konuşmaları bu sürece, bu süreçte gelinen yola uygun bir konuşma değil.”
‘Pratikte karşılığı yok’
Kışanak’a, silahlarını bırakan PKK mensuplarının sınır dışına çıkışlarını sorunsuz sağlamanın mümkün olup olmadığını sorduğumda şu yanıtı verdi:
“Başbakan’ın bu söylediklerinin ne pratikte ne de şimdiye kadar İmralı’da yürütülen görüşmelerde bir karşılığı yok. Başbakan’ın açıklamaları kafasının karışık olduğunu ve İmralı’da yürütülen sürece denk bir açıklama olmadığını gösteriyor. Tek tek ayrıntılarına girmeyi doğru bulmuyorum. Biz BDP olarak şunu arzuluyoruz: Orada açığa çıkan çözüm mantığı ve kamuoyuna yapılan deklarasyon önemliydi. Herkesin bu süreci ilerletecek bir dil kullanması ve tutum alması gerekiyor. Biz bunun çabası içindeyiz. Sayın Başbakan’ın da sürece biraz daha böyle yaklaşmasında fayda görüyoruz. Başbakan’ın sözlerinin ne süreçle alakası var, ne sürecin gelinen aşamasıyla.”
Kışanak’ın, Öcalan’ın ve Kandil’in “yasal düzenleme, yasal zemin” talebine Başbakan’ın verdiği olumsuz yanıtla ilgili tepkisi de söyle:
“Bizim hangi önerimiz, anayasanın hangi maddesine aykırıdır bir bunu da söyleseler, biz de onu düzeltsek iyi olur.”
‘İpe un sermiyoruz’
BDP de Murat Karayılan da, Öcalan’la Kandil’in doğrudan temasını istiyor. Erdoğan, BDP’lilerin üç kez adaya gittiğini hatırlatarak, bu yaklaşımı, “ipe un sermek” olarak niteledi. Kışanak’ın buna yanıtı şöyle:
“Biz, ipe un falan sermiyoruz. Bu sürecin ilerlemesi için pratik çalışmaları yürüten partiyiz. Biz sadece işlerin daha kolay, daha az pürüzle ilerlemesini önemsiyoruz. Bunun için böyle bir yol öneriyoruz. ‘Hükümet ne diyor, Başbakan ne diyor, BDP ne diyor’ diye televizyondan dinleyip buna göre mi Kandil bakacak? İki ayda bir gidip gelen aracılara göre mi bakacak? Bu kadar ciddi bir sorunu çözmeye çalışıyoruz. Söylediğimiz kolaylaştırıcı bir öneridir. Bir ön şart, sürecin tıkayıcısı falan değildir. Biz, her şeye vakıf parti olarak doğrudan temasın daha kolay yol almaya hizmet edeceğini düşünüyoruz.”
‘Terörist vurdum’ derse
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, son sohbetimizde, “Ardahan’dan, Tokat’tan, Hatay’dan Kandil’e gidecek olanlar var. Bunlar yüzlerce kilometre, yüzlerce askeri birliğin yakınlarından geçecek. Biri, ‘terörist gördüm, vurdum’ dese ne diyeceksiniz? Oradaki komutanı yasal olarak kim suçlayabilir? Bir savcı, ‘10 PKK’li geçmiş, müdahale etmemişsin’ deyip bir alay komutanına dava açsa, siz de süreci bozdu diye savcıya dava mı açacaksınız? Kimsenin yasal güvencesi yok. O yüzden herkesin içini rahatlatacak bir düzenlemeye ihtiyaç var” demişti.
Bu sürecin en zor tarafı, her aşamasının zor olması.
Serpil Çevikcan - Milliyet
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.