• BIST 9367.77
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • İstanbul 7 °C
  • Diyarbakır 5 °C
  • Ankara 10 °C
  • İzmir 17 °C
  • Berlin 2 °C

Karayılan: Karar almamız kolay değil

Karayılan: Karar almamız kolay değil
KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, ANF'nün gündemdeki konulara ilişkin sorularını yanıtladı.

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, AKP hükümetinin yaklaşımlarına ilişkin kaygılarının henüz giderilmediğini belirttti. Karayılan, "Aslında kesin ve net bir karar için sadece BDP’lilerin gidip gelmesi yetmemektedir; doğrudan bir ilişkiye ihtiyaç vardır" dedi.

Karayılan, Abdullah Öcalan'ın mektubu konusunda önemli oranda bir kanaat oluştuğunu ancak halen üzerinde düşünmeleri gereken noktalar olduğunu kaydetti. Karayılan, "Karar almamız kolay değildir" dedi.

Karayılan söyleşisinden önemli bölümler

İLK KEZ EŞ BAŞKANLAR DÜZEYİNDE BDP HEYETİ BİZE GELDİ

23 Şubat günü Sayın Abdullah Öcalan’la görüşmeye giden 2. BDP Heyeti’nin ardından geçtiğimiz hafta içerisinde BDP ve DTK’lilerden oluşan bir heyet sizi ziyarete geldi ve Öcalan’ın size hitaben yazmış olduğu mektubu teslim etti. Öncelikle bu heyetin size ulaşmasını ve gerçekleşen görüşmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evet. İlk kez Eşbaşkanlar düzeyinde bir BDP heyeti alanımıza gelmiştir. Kendileriyle görüşme yapıldı. Önderliğimizin mektubunu bizlere ilettiler. Mektup bizim için çok önemli bir değer ifade etmektedir. Buradan, bu değerli emaneti sağlam bir biçimde bize ulaştırdıkları için BDP heyetine bir kez daha teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum.

44022

Görüşmemizde kendileriyle çok yönlü bir tartışma yapma imkanı bulduk. Sanırım her iki taraf için de oldukça yararlı bir tartışma olmuştur. Umarım Önderliğimizin İmralı’da başlattığı bu yeni sürecin yaşamsallaşması ve gerçekleşmesi için yapılan bu ilk resmi görüşmenin önemli bir rolü olacaktır. Bu anlamda İmralı’da Önderliğimizle ve ardından bizimle görüşmenin yapılmış olması önemli bir girişim ve başlangıç olmuştur, denilebilir.

HEYET HAVA SALDIRILARI NEDENİYLE BEKLETİLDİ

Yapılan görüşmenin yanısıra dikkat çeken bir konu ise o tarihlerde gerillanın denetimindeki Medya Savunma Alanları'na yönelik yapılan hava saldırılarıydı. Bu durum, demokratik kesimler ve barış isteyen çevreler tarafından büyük bir çelişki olarak algılandı. Siz bu duruma ne diyorsunuz?

Evet. Heyet tarafından mektubun getirildiği gün, Türk devleti tarafından da uçakların gönderilme durumu yaşandı. Şimdi bu bir mantığı ifade etmektedir. Hem mektup gönderilmiş, gece yanımıza ulaşacak; hem de aynı gece kapsamlı bir hava saldırısı yapılıyor. Bu durumun ne anlama geldiğini kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Yalnızca o gece için değil öncesinde de sık sık yoğunlaşan hava ve kara operasyonları söz konusuydu. Bu nedenden dolayı biz heyeti bu biçimde kabul edemeyeceğimizi ifade ettik. Bu, bir tutum olsa da, esas olarak gelecek olan heyetin can güvenliği konusundaki sorumluluğu üstlenemezdik. Bu nedenle heyet Süleymaniye’de bekledi ve sonradan bize, ilgili yerlerle konuştuklarını, hava saldırılarının olmayacağını, alanın güvenlikli olduğunu ve gelmek istediklerini bildirdiler. Biz bunun üzerine “eğer durum öyleyse gelebilirsiniz” dedik. Nitekim bu temelde hareket edip geldiler. Bu konuda çok şey söylenebilir fakat ben burada fazla bir şey ifade etmek istemiyorum.

Yalnızca şunu söyleyeyim: Türk devletinin bu tutumu demode olmuş, havuç-kamçı politikası oluyor ki, bunun herhangi bir biçimde sonuç alması mümkün değildir. Sorun diyalogla köklü çözülmek isteniyorsa, öncelikle şiddet değil güven veren

SIZMA OLAYI BİR GAZETECİLİK Mİ, OPERASYON MU?

2. heyetin İmralı Adası’nda yaptığı görüşmenin metinleri basına da yansıdı. Görüşmenin içeriğinin yanı sıra, metnin basının eline nasıl geçtiği, bunun süreci baltalama girişimi olduğu, gazetecilik etiğine aykırı olduğu gibi yoğunca tartışıldı. Siz bu metnin yayınlanmasını ve beraberindeki tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Önder Apo’yla ikinci heyetin yaptığı görüşme notlarının sızmış olması Türkiye’de çok tartışılan bir konu durumundadır. Bu açıdan yürütülen polemiklere çok taraf olmak istemiyorum. Ama bir-iki şey belirtmemde fayda vardır:

Öncelikle ben gazetecilerin sonuna kadar özgür hareket etmesi gerektiğine inananlardanım. Fakat bu sızma olayı gerçekten bir gazetecilik midir, yoksa yapılmış bir hırsızlık mıdır konusu pek net değil. Aldığım bilgiler ve yapılan açıklamalardan bunun BDP tarafından sızdırılmadığı görülmektedir. Eğer BDP tarafından yapılmış bir sızdırma durumu söz konusu değilse, o vakit akla gelen şey, bu metnin çalınmış olduğudur. Bu nedenle ben bir gazetecilik olayından ziyade bir operasyon durumunun olabileceğini düşünüyorum. Metnin, sürece bir biçimde çomak sokmak isteyen bazı kesimler tarafından çalınıp sızdırıldığı ihtimali yüksek bir ihtimal olarak öne çıkmaktadır. Bu hususu tabii ki başta BDP olmak üzere ilgili kesimler netleştirmeli. Kamuoyunun da onlardan beklentisi budur. Yani nasıl sızdırıldığı konusunu açıklığa kavuşturmaları gerekiyor.

KÜRT HAKLARI İADE EDİLMELİ

Kürt sorununun çözümü, Kürt halkının halk olmaktan kaynaklı doğal haklarının iade edilmesiyle mümkündür. Bakınız, “iade edilmesi” diyorum, “verilmesi” demiyorum. Çünkü Kürt halkının bu hakları, 1924 Anayasası’yla gasp edilmiştir, elinden alınmıştır ve onların iade edilmesi temelinde iki halkın bir arada yaşama koşulları doğar. Nasıl ki halklarımız Osmanlı döneminde bir arada yaşadılarsa, Cumhuriyet döneminde de bir arada yaşamayı sürdürebilirler. Ama bunun öncelikli şartı gasp edilmiş hakların iade edilmesidir. Gelinen noktada artık herkesin bunu daha gerçekçi ve daha objektif bir bakış açısıyla görmesi gerekiyor. Tüm kültürlerin bir arada yaşadığı gerçek bir toplumsal barış da ancak böyle mümkün olabilir. (anf)

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Diğer Haberler
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89