Hayrettin Karaman'ın yazısı...
Aşıya ikna oldum
Sağlık Bakanımız sayın Recep Akdağ, Pazar günkü yazım üzerine beni arayarak domuz gribi aşısı konusunda doyurucu bilgiler verdi. Kendisine teşekkür ederek bu bilgileri okuyucularımla paylaşmam gerekiyor.
Önce isimden başlayalım.
Domuz gribi aşısı, domuzdan elde edilen bir aşı değil, öncelikle ve daha çok domuza bulaştığı, onu hasta ettiği için bu adı almış bir aşı. Espriyle karışık olarak şöyle dedim: “Nasıl domuz çobanı deyince “domuzdan yapılmış çoban” anlaşılmıyorsa, domuz gribi aşısı deyince de “domuzdan yapılan aşı” diye anlamamak gerekiyor.
Durum böyle olunca bu aşıyı yaptırmanın din yönünden caiz olup olmaması, içinde domuz bulunmasına değil, sağlık yönünden fayda veya zararına bağlı kalmaktadır.
Bakanımızın verdiği bilgiye göre domuz gribi virüsü de “virüs ailesinin bir ferdi, bir çeşididir”. Diğer griplerin virüsleri de her yıl değişim geçiriyor, bu sebeple ilgili birimler her yılın Şubat-Mart aylarında yeni grip virüsünün özelliklerini tespit edip ilaç üreticilerine bildiriyorlar, ilaçlar her yıl yeni virüse göre yeniden üretiliyor.
Bazı virüsler yaklaşık yirmi beş yılda bir kere, bu defa her yılınkinden farklı olarak mahiyet/bünye değişikliğine uğruyorlar. İşte bu domuz gribi virüsü de böyle, bünye değiştirmiş, hem domuza hem insanlara bulaşıyor, daha güçlü ve tehlikeli hastalık yapabiliyor.
Bu aşının riski, diğer grip aşılarının riskinden daha fazla değil, milyonda bir gibi küçük oranda nörolojik bir hastalığa sebep olabilse de bunun da tedavisi mümkün. Halbuki bu aşı -özellikle altmış yaşın altında olanlara- yapılmadığında hastalığa yakalanma riski mevcut ve hastalık oldukça tehlikeli.
Aşının kullanılabilir olduğu konusunda, dünyada raporları itibar gören birçok uluslararası kurum ve kuruluş aşı hakkında olumlu raporlar yayımlamışlar.
Yukarıda özetlediğim bilgiler karşısında dedikoduya kulak vermemek ve bu aşıyı yaptırmak gerektiği sonucuna ulaştım.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.