Eski Diyarbakır Barosu Başkanı Özmen karara tepki göstererek, “Cezasızlık bir devlet politikası olarak varlığını sürdürüyor” dedi.
Ankara ve çevre kentlerinde 1993-1996 yılları arasında 19 kişinin öldürülmesine ilişkin açılan ve kamuoyunda “Ankara JİTEM Davası” olarak bilinen davanın 22’nci duruşması, Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı.
Duruşmada, sanık ve kayıp yakınlarının avukatları hazır bulundu.
Duruşmaya, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ile öldürülen 19 kişiden biri olan Namık Erdoğan’ın kızı Begüm Erdoğan ve çok sayıda kişi katıldı.
Kimlik tespitinin ardından başlayan duruşmada iddia makamı mütalaasını açıkladı.
Savcı, itiraflarda bulunarak işlenen cinayetleri keşiflerde birebir gösteren Ayhan Çarkın’ın maddi gerçekliği ortaya koyacak bir delil ifade etmediğini ve kesin bir belirleme yapılmadığını öne sürdü.
Sanıkların önceki ifadelerini okuyan iddia makamı, yaşananlar üzerinden geçen süreye dayanılarak Mahmut Yıldırım’ın dosyasının ayrılmasını ve mahkumiyete yetecek delillerin bulunmadığı gerekçesiyle de diğer sanıkların beraatini istedi.
Mütalaaya ilişkin konuşan kayıp yakınları, “Bizim için değişen bir şey olmadı, bunu bekliyorduk. Burada bir adalet gerçekleşemeyeceğini biliyoruz. Sanıkların bütünü bu cinayetlerden sorumludur. Siz ne karar verirseniz verin, bunlar vicdanımızda mahkumdur” ifadelerini kullandı.
Diğer yandan savcının mütalaasını önceden bilgisayarda hazır bulundurmasına tepki gösteren kayıp yakınlarının avukatları ise “Bu durum mahkeme ve iddia makamı arasındaki organik ilişkiyi ortaya çıkarmıştır” şeklinde konuştu.
Sanıklara beraat, karara tepki
Ardından mahkeme heyeti kararını açıkladı.
Mahkeme, ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım’ın dosyasını ayırarak, diğer sanıkların tümü hakkında beraat kararı verdi.
Karara tepki gösteren müşteki avukatları “Bu bir devlet politikasıdır” dedi.
Diyarbakır Barosu’nun eski Başkanı Ahmet Özmen de “Ankara JİTEM davası olarak bilinen, doksanlı yıllarda işlenen 19 cinayete ilişkin Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada beraat kararı verildi. Kamu görevlileri cezasızlık zırhıyla korunmaya devam ediyor. Cezasızlık bir devlet politikası olarak varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.
Zorla kaybedilerek öldürülen Mecit Baskın’ın oğlu Eren Baskın ise tüm sanıklar hakkında beraat kararı verilmesine ilişkin “Devlet kirli elleri ile üstünü başını temizlemeye çalışıyor, olsun. Vazgeçmek yok! Peşini bırakmak yok” diye belirtti.
Dava hakkında
1993-96 yılları arasında Ankara’da Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın’ın da bulunduğu zorla kaybedilen veya infaz edilen 19 kişiye ilişkin ilk soruşturma 2011 yılında başlatıldı.
20 Eylül 2013 tarihinde zamanaşımı riskinden dolayı Abdülmecit Baskın cinayetiyle ilgili iddianame düzenlenirken, 19 Aralık 2013 tarihinde düzenlenen yeni iddianameyle Namık Erdoğan, Metin Vural, Recep Kuzucu, Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Haci Karay, Adnan Yıldırım, İsmail Karaalioğlu, Yusuf Ekinci, Ömer Lutfi Topal, Hikmet Babataş, Medet Serhat, Feyzi Aslan, Lazem Esmaeılı, Asker Smıtko, Tarık Ümit, Salih Aslan ve Faik Candan cinayetleri de yargılamaya dahil edildi.
Tutuklu sanığın olmadığı dava kapsamında Mehmet Ağar (dönemin İçişleri Bakanı), İbrahim Şahin (eski Özel Harekât Daire Başkanı), Korkut Eken, Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Ercan Ersoy, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Seyfettin Lap, Enver Ulu, Uğur Şahin, Alper Tekdemir, Yusuf Yüksel, Abbas Semih Sueri, Lokman Külünk, Mahmut Yıldırım, Nurettin Güven, Muhsin Korman’ın “cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında insan öldürmek” suçlarından yargılanıyordu.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.