El Ekrad Cephesi, başta Kürtler olmak üzere diğer halkların da yer aldığı bir yapılanma. Kısa sürede 40 taburluk bir güce ulaşan El Ekrad Cephesi, El Kaide çetelerine karşı da YPG'den sonra savaşan tek güç. Cephe Sorumlusu Haci Ahmet, hiçbir güce boyun eğmeyeceklerini söyledi.
Girê Sipî'deki çatışmalarla gündeme oturan El Ekrad Cephesi Genel Sorumlusu Haci Ahmet, Suriye’deki değişik halkların ve inançların birlikte yaşadığı bir Suriye’yi savunduklarını söyledi. Haci Ahmet’in verdiği bilgiye göre, iki taburla mücadeleye başlayan El Ekrad şimdi 40’ın üzerinde taburu var. Kendilerini ÖSO olarak tanıtan birçok grubun dışardan gelen El Kaideci gruplara boyun eğdiğini belirten Ahmet, “Herkesin korkarak uşaklık ettiği güce kafa tutuyoruz” dedi.
Girê Sipî 'deki (Tel Ebyad) Türkiye destekli El Kaideci gruplarla girdikleri mücadelede El Nusra Cephesi emiri Çeçen Ebu Musab’ı esir almakla dünya kamuoyunun gündemine giren Cephet El Ekrad (Kürt Cephesi) Genel Sorumlusu Haci Ahmet ANF’ye konuştu.
Gerçek devrimci Özgür Suriye Ordusu’nun bir parçası olduklarını söyleyen Haci Ahmet, ‘dışardan gelip Suriye devrimini zehirleyen gruplar’ olarak tanımladığı El Kaideci El Nusra gibi çetelerin ÖSO ile alakalarının olmadığını söyledi. Ahmet, Cephet El Ekrad’ın Suriye’deki tüm renkler, tüm inançlar, tüm ulus ve azınlıklar, tüm kültürler, tüm dillerin içinde buluştuğu, birleştiği Suriye’nin örnek ve gerçek devrimci güçleri olduğunu vurguladı. Ahmet, Kürt olarak Cephet El Ekrad (Kürt Cephesi) ile devrime kendi renk ve kimlikleri ile katılımı esas aldıklarını söyledi: “Suriye çok renkli, çok dilli, çok kültürlü, çok inançlı, çok uluslu, çok halklı bir ülkedir. Şimdiye kadar devrimcilik adına yola çıkanların büyük çoğunluğunun tek bir din, tek bir ulus ya da mezhebi hakim kılmak için mücadele ettikleri ortaya çıktı. Biz ise bütün renklerin, inançların, dillerin, kültürlerin, ulusların, halkların kendilerini içinde ifade edecekleri bir güç oluşturmak istedik. Bunun için bir arayış içine girdik. Arayışımız bizi Bab bölgesinde Cephet El Ekrad adıyla bir oluşuma gitmeye götürdü."
Neden Cephet El Ekrad
Neden Cephet El Ekrad, sorusunun berrak bir cevabı olduğunu belirten Haci Ahmet, şöyle ifade etti: "Batı Kürdistan’ın kendi savunma güçleri var. Bunun adı da YPG’dir. Ancak Kürtler Suriye’de birçok Arap kenti, ilçesi ve köyünde yaşıyorlar. Kürtlerin bu bölgelerde birlikte yaşadıkları halklarla ortak bir örgütlenmelerinin olmasını istedik. Ekrad, Kürt demektir. Adının Ekrad olmasını istememizin temel nedeni, Kürtler birçok güç, oluşum içinde yer aldılar. Ama hiçbirinde kendi adları, renkleri ve kimlikleriyle yer almadılar. İçine girdikleri gücün rengi, adı ve kimliğiyle mücadele ettiler. İşte biz de bu yüzden; Kürtler artık kendi isimleri, renkleri ile var olsunlar diye bu ismi koyduk.”
Kısa sürede büyüdü
Bir buçuk yıl önce Bab çevresinde iki taburla bağımsız ama Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) içinde yer alan bir güç olarak mücadeleye başladıklarını hatırlatan Haci Ahmet, çok kısa zaman içinde 40 tabura ulaştıklarını söyledi. Güçleri içinde Suriye’nin çeşitli halkları, ulusları, inanç ve kültürlerinden insanların bulunduğunu belirten Ahmet, şunları söyledi: “Bab, Azaz çevresinde başladık. Orada başlamamızın nedeni en zengin mozaiğe sahip olmasından ileri geliyor. Bu bölgede Avşar, Çerkez, Türkmen, Arap, Kürt, Asuri, Ermeni, Süryaniler bulunuyor. Ve ilk oluşumumuzdan bu yana tüm bu kesimlerden insanların içinde yer almasına özen gösterdik. Şimdi güçlerimiz içinde tüm bu kesimler var. Çok aktif bir şekilde yer alıyorlar ve özgürlükleri, eşitlikleri için mücadele ediyorlar. Kuruluş sürecinde sanki bu insanlar böyle bir şey yapmamızı bekliyorlarmış gibi bir anda saflarımıza akın etmeye başladılar. O yüzden çok kısa süre içinde geliştik. Bab dışında, Mumbiç, Azaz, Halep, Rakka, Cerablus gibi yerlerde taburlar, tugaylar oluşturduk."
Bundan sonrası
Bundan sonraki hedeflerini de kısa zamanda pratikleştireceklerini kaydeden Haci Ahmet, Suriye’nin Şam, Hama, Humuz, Dêre Zor ve diğer alanları ile bölgelerinde örgütlenmelerini tamamlayacaklarını söyledi. Haci Ahmet, "Baskıcı, inkarcı Baas rejimine karşı mücadelenin olduğu her yerde var olacağız” dedi.
ÖSO içinde yar alıyorlar
Girê Sipî'deki direnişlerinden sonra kendilerini bazı yerlere bağlama biçiminde yürütülen tartışmalara da açıklık getiren Ahmet, şunların altını çizdi: “Biz ÖSO içinde; ÖSO’nun Askeri Meclisi'nde yer alıyoruz. Orada temsilcilerimiz var. Ama gerçek devrimci ÖSO’dan söz ediyorum. Çünkü bilindiği gibi El Kaide de kendini ÖSO olarak lanse etmeye çalışıyor. Onun ÖSO ile hiçbir alakası yok. Çünkü ÖSO, Suriye halkları içinden doğan, rejime tepki, öfke biçiminde ortaya çıkan özgürlükçü bir güçtür. El Kaide ise yabancı güçlerin içimize sızdırdığı ve devrimimizi zehirleyen bir güçtür. O yüzden gerçek ÖSO içinde yer aldığımızı önemle vurgulamak istiyoruz.”
İnsanlıktan nasiplenmemişler
Son günlerde özellikle de El Kaide’nin Suriye kolu olan Cephet El Nusra ile çatışmalara ilişkin de konuşan Haci Ahmet, şöyle devam etti: “Şimdi yüzlerce grup var, 'ÖSO gücüyüz' diyor. Gerçek ÖSO özgürlük için yola çıktı. Dışarıdan ülkemize getirilen radikal İslami gruplara kölelik yapmak için değil. Herkesin uşaklık ettiği ve halklarımızı zehirleyen bu gruplara yani radikal İslami gruplara kafa tutmak öyle kolay değil. Ancak onlarla mücadelemizde aslında onların o kadar büyütüldükleri gibi olmadıklarını gördük. İnsanlıktan nasiplerini almayan gruplar olduklarını açığa çıkardık. Bu grupların insanları boğazlayan, evlerini iş yerlerini talan eden gruplar olduklarını ortaya çıkardık. Ama buna rağmen hiç bir grup onlara sesini çıkaramadı. Hatta yaptıklarına ortak oldular çoğu yerde. İşte biz bunu kırdık. Onların bu ülkenin bünyesine zararlı olduklarını ortaya koyduk. Dünyayı da kandırıyorlar ÖSO adına hareket eden bazı grup ve sorumlular.”
Dış destek yok
Söz konusu gruplara karşı şiddetli mücadele içinde olmalarına karşın uluslararası güçlerden destek görmediklerini belirten Haci Ahmet, bunun nedenini isimlerindeki Kürt sözcüğüne bağlıyor. “Bu yüzden uluslararası güçler bize karşı temkinli duruyor hatta hiç bir destekte bulunmuyor” diye konuşan Ahmet, şu eleştirilerde bulundu: “Sözüm ona ABD, Avrupa, Rusya ve diğer ülkelerin bu radikal İslami gruplara karşı mücadele etme kararı almışlar. Mücadele eden güçlere destek verme kararlarını çıkardılar. Şimdiye kadar açık gizli silah, cephane ve maddi bir sürü destek sundular. Ancak bu imkanları alan hiç bir grup bu çete gruplarına karşı herhangi bir mücadele vermedi. Aksine onlarla birlik oldular. Ama buna rağmen bu güçler bu gruplara desteklerini sunmaya devam ettiler.”
Türkiye çeteleri destekliyor
Geçmişten beri Türkiye’nin bu gruplara destek verdiğini bildiklerini ve hatta bu konuda ellerinde önemli belge ve bilgilerin olduğuna vurgu yapan Haci Ahmet, son günlerde Girê Sipî'de yaşanan çatışmalarla artık açıktan destek vermeye başladıklarını söyledi. İki gün önceki çatışmalarda Türkiye tarafından çete gruplarına yardım etmek için 3 tank ve üç araba dolusu ağır silah girdiğini açıklayan Haci Ahmet, “Türkiye bu yaklaşımıyla aslında Suriye devrimini zehirleyen güçler içinde olduğunu ve Kürt düşmanlığını yaptığını da açıkça göstermiş oldu. Türkiye eğer Suriye halklarının dostu olduğunu söylüyorsa devrimlerini zehirleyen güçlere destek vermekten vazgeçmeli. Kaldı ki bu uluslararası bir görevdir aynı zamanda. Türkiye bunlara destek vermekle aslında uluslararası güçlerin terörist saydığı uluslararası terörist gruplara destek vermiş oluyor. Türkiye kendisini bu durumdan kurtarmalıdır” diye konuştu.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.