Habertürk televizyonuna konuk olan Diyarbakır Başsavcısı Durdu Kavak, Diyarbakır Cezaevi’nde yaşanan işkence soruşturmasının devam ettiğini, Milli Savunma Bakanlığı’ndan istenen isim listesinin kendilerine ulaştığını söyledi. Kavak, o dönem cezaevinde görev yapan 22 kişilik listedeki üç kişinin muvazzaf asker olduğunu söyledi.
Güneydoğu’daki JİTEM, faili meçhul cinayetler, KCK ve 12 Eylül döneminde Diyarbakır Cezaevi’nde işlenen işkence davalarını yürüten Başsavcı Kavak’ın açıklamaları özetle şöyle: “Milli Savunma Bakanlığı’ndan gelen yazıda askerî personel isim listesi olacaktı. Bu nedenle gelen yazıyı önemsiyorduk. Gelen isim listesi 22 kişiden oluşuyordu ve 3 tanesi muvazzaftı. İbrahim Şahin’den şikayetçi olan 2 kişi var. Diyarbakır Cezaevi’nin bulunduğu konuma bakarsak Bağlar semtinin ortasında kalmış. O yüzden bizde konumu nedeniyle de rahatsızız. Sıradan bir vatandaş olarak söylemem gerekirse yeni kuşakların Türkiye’nin geçirdiği demokrasi sürecini bilmediğini düşünüyorum. Bu yüzden müze olması, genç kuşaklara demokrasi deneyiminin aktarılması doğru. Ancak bu müze isteğini örgüt tandanslı kişilerin dile getirmesi ve Bağlar semtinde okul ihtiyacının da olması sebebiyle ben okul olması kanaatindeyim.
Faili meçhul cinayetler
Faili meçhul konusu bizim titizlikle soruşturduğumuz bir konu. Ancak bu konuların kendine özgü zorlukları var. Eski bir dönem olduğu için delile ulaşmakta zorlanıyoruz. Bu yüzden elimizdeki en önemli kanıt o zorlukları yaşamış vatandaşlarımız. Bu vatandaşlarımızın bize gelip bilgi vermesi gerek. Ancak bölge halkı bu konuda bize destek vermiyor... Ergenekon’la faili meçhuller arasında bağlantı yok diyemem ama var da diyemem. Soruşturma devam ediyor.
KCK davası
KCK dediğimiz şey Federal Kürdistan devleti demektir. Bu nedenle bunu PKK’dan ayrı düşünemeyiz. İmralı’daki zattan ayrı düşünemeyiz. Siyasi dava olduğu eleştirilerini kabul etmiyorum. Bazı sanıklar siyasi diye dava siyasi olmaz. Kandil’den gelen talimatları şehirlerde gerçekleştiriyorlar. Talimatlar Kandil’den geliyor. PKK ve KCK’yı ayrı tutmamız düşünülemez.
Açılım ve Kürt sorunu
Yasaların değişmesinin de Demokratik Açılım’ın da etkisi var. Çünkü açılım bölgede olumlu bir hava yarattı. Ben ilk geldiğimde belediyeden gelen Kürtçe davetiyelere bile soruşturma açardık. Aslında sadece bir davetiye. Hatta bu yüzden görevden alınanlar, işinden olanlar oldu. Bende zaman zaman Kürtçe müzik dinliyorum. Arabamda kaset var, zaman zaman radyodan dinliyorum... Ben en iyi ifadenin Kürt sorunu olduğunu düşünüyorum.
Anadilde eğitim
Anadilde eğitim Kürt sorunun çözümüne katkı sağlar. Bölücü unsurların elinden bu malzemeyi almak adına cesurca bu adımı atabiliriz. Bölgedeki birçok insan bu hakkı versek bile çocuğuna Kürtçe eğitim aldırmayacaktır. Çünkü Kürtçe uluslararası bir dil değil. Tabii ben yanılabilirim. Kürt vatandaşlarımız yollamak isteyebilirler çocuklarını. Bunda da bir sorun yok.”
34 tutuklu hayatını kaybetti
Adalet Bakanlığı tarafından 1980 yılında E tipi olarak inşa edilen Diyarbakır Cezaevi, 12 Eylül sonrası askeri yönetime devredilerek Sıkıyönetim Askeri Cezaevi olarak kullanıldı. 1980 askeri darbesinden sonra yaşanan işkenceler ile ön plana çıktı. The Times gazetesine göre “Dünyanın en kötü şöhretli 10 cezaevi” arasında yer alan Diyarbakır Cezaevi’nde 1981 ve 1984 yılları arasında 34 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi sakat kaldı.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.