Rojava tarafında Sêmelka, Federe Kürdistan Bölgesinde ise Pêşabur adını alan Sınır Kapısı, son süreçte hayli gündemde. Suriye Kürtlerini, Kuzeydeki kardeşlerinden ayıran, PYD’nin el Nusra gibi radikal örgütlerle süren çatışmalarından dolayı jeopolitik önemi olan bir bağlantı noktası. Türkiye’nin sınır kapılarında ÖSO ve el Kaideci örgütler lehine olan hareketlilikten dolayı Rojava’nın ihtiyacı olan en temel insani malzemeler için de hayati önem taşıyor. Ancak bu sınır kapısının ne kadar işlev gördüğü konusunda Federe Yönetim ile PYD arasında anlaşmazlıklar var. Bölgeyi iyi bilen Gazeteci Mutlu Çiviroğlu ile sınır kapısı sorununu ve bölge siyasetindeki son gelişmeleri konuştuk.
Rojava ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasındaki sınır kapısı sorunu nasıl doğdu ve şu anda durum nedir?
Bu kapı, önceden var olan bir kapı değil. Bu sene başında Kürdistan Bölgesel Yönetimi tarafından açılan bir geçiş noktası diyebiliriz. Burası normal sınır kapısındaki güvenlik sorunu nedeniyle açılmıştı ve Rojava için bir soluk borusuydu. Özellikle uzun zamandır ambargo altında kalan bölgelerin temel ihtiyaçlarını karşılayabileceği bir yerdi. Her ne kadar kapı ile ilgili kararlar Kürdistan Bölgesel Hükümeti adına atılıyor olsa da hükümet ortakları arasında da bazı sorunlar var. Türkiye’de basına pek yansımadı ama geçtiğimiz günlerde Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) arasında sert tartışmalar yaşandı. KYB ve muhalefet kapının derhal açılmasını istiyor. Özetle Kürdistan Bölgesinde de sınır kapısının kapalı olması konusunda bir fikir birliği yok. Sınır kapısındaki dönüm noktası mayıs ayında 70 kadar silahlı el Parti üyesinin sınırı geçmek isterken asayiş güçleri tarafından yakalanması ve soruşturmaya tabii tutulmasıyla yaşandı. Bu, Bölgesel Yönetim Başkanı Mesud Barzani’nin büyük tepkisine yol açtı. YPG bu güçlerin neden gece vakti, yasa dışı yollardan ve silahlı geçmek istediğini sorguladı ve bu bir krize yol açtı. Sonrasında bu kişiler bırakıldı ama o tarihten bu yana sınır kapısı kapatıldı. Bu konuda resmi bir açıklama olmasa da kapının bizzat Sayın Barzani’nin emriyle kapatıldığı sıkça dile getiriliyor.
Hafta sonu sınır kapısındaki görevlilerle görüştünüz. Neler aktardılar size?
Evet, görüştüğüm Pêşabur Sınır Kapısı Müdürü Şevket Berbihari ‘Kapı hiçbir zaman kapanmadı’ diyor. Geçişin ‘insani yardım’ amacıyla açıldığını söylüyor. Açık olmasından anladıkları çok farklı. KDP kapının tamamen açık olması halinde öngöremeyecekleri kadar göçmenin sınırı geçeceğinden endişe ediyor. Berbihari, ticaretin tek parti tekeline girmesinden endişe ettiklerini söylüyor. Açıkça sorduğumda ise bu partinin PYD olduğunu ifade ediyor.
KDP ne istiyor?
KDP’nin pratikteki tutumu; neden PYD? Neden el Parti veya diğerleri değil? PYD’nin diğer partilere de alan açmasını, diğerlerinin de silahlı güç bulundurmasını, sınırda kontrol kurmalarını istiyor.
PYD’nin yanıtı ne?
PYD, ‘Biz zaten üç taraftan çevriliyiz. Kuzeyde Türkiye, batıda ve güneyde hem rejim hem Nusra gibi el Kaide bağlantılı güçler. Bizim tek nefes kapımız burası’ diyerek kapının açılmasını istiyor. Sêmelka Sınır Kapısı sorumlularından Abulrahman Hemo’ya ne istediklerini sorduğumda, “Kapının sadece acil durum ve hasta geçişleri için değil, halkın temel ihtiyaçlarını gidermesi için tamamen açılması gerektiğini ifade etti. Hemo, ‘Kendi öz kardeşlerinin bu tutumunun Rojava halkını çok üzdüğünü çünkü bu kararla tüm halkın cezalandırıldığını’ dile getirdi.
PYD dışındaki partilerin tavrı nedir?
Rojava’da ekmek, su, süt, un, ilaç ve tıbbi malzeme gibi temel ihtiyaç maddelerinin olmayışı sorunu, bütün partilerin hemfikir olduğu bir konu. Ama kapının açılması konusunda Rojava’daki tüm partiler aynı tepkiyi vermiyorlar. Bazıları bölgesel yönetimi, daha doğrusu Başkan Barzani’yi kızdırmamak, bazıları da PYD ile beraber görünmemek için ses çıkarmıyor. PYD, durumun insani yönüne dikkat çekiyor ve siyasi anlaşmazlıkların bir kenara bırakılıp, kapının derhal açılmasını istiyor.
Federal Kürdistan Bölge Yönetimi Sözcüsü Ümit Sabah, 9 Ağustos’ta yaptığı açıklamada kapının insani yardım için açık, ticari işler ve sığınmacı geçişi için kapalı olduğunu söyledi. Hatta PYD’yi siyasi şov yapmakla itham etti. Bunu nasıl okuyorsunuz?
PYD’nin yanı sıra hükümetin küçük ortağı KYB ve başta Goran Hareketi olmak üzere Kürdistan Bölgesi’ndeki tüm muhalefetin kapının açılması yönünde beyanları var. Sabah’ın yaptığı son açıklamanın, bölgesel yönetime, daha doğrusu KDP’ye yönelik artan eleştirilere cevaben yapıldığı açık. Başta Güney olmak üzere, Kürt kamuoyunun kapının açılması doğrultusunda artan baskısı var ve çoğu kişi bu durumu siyasi şov olarak algılamıyor. Tam tersine, KDP’ye ve Başkan Barzani’ye eleştiri ve sitemlerin artması söz konusu. KYB Politbüro Sözcüsü Azad Cundiyani, Dr. Berhem Salih ve partinin önde gelen isimlerinden Kerkük Valisi Necmeddin Kerim’in de hükümete karşı bu yönde sert açıklamaları oldu.
Zaten Başkan Barzani de geçenlerde yaptığı açıklamada ‘Biz Suriye Kürtlerinin yanındayız’ derken hem kendisine yöneltilen eleştirileri azaltmayı, hem de Rojava halkına ‘arkanızdayım’ mesajı vermeyi amaçlıyordu. Şunu da hatırlatalım ki İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) birkaç hafta önce ‘Sınırlara Hapsolmuş Suriyeliler’ başlıklı bir rapor yayınladı. Raporda, Kürt Bölgesel Yönetimi yetkilileriyle yapılan görüşmelerde yönetimin, Rojava’dan daha fazla göçü kaldıramayacağı yönündeki endişelerine yer veriliyor. Kürt Bölgesel Yönetimi, ne Bağdat’tan ne de BM’den destek aldıklarını ve kapıları kapatmak zorunda kaldıklarını söylüyor. Yani, ‘Kapıyı açarsak girişler artar’ şeklinde bir algı var. Bunu geçenlerde Berbiharki de kendisiyle konuştuğumda açıkça dile getirmişti. PYD yetkilisi Hemo ise iddianın doğru olmadığını çünkü kendilerinin de halkın Rojava’yı boşaltmasına karşı olduklarını dile getirdi. Hemo ve diğer PYD yöneticileri bu tür söylemleri bahane olarak görüyorlar. Yine, ‘ticaret’ vurgusu da olumsuz bir çağrışımda bulunuyor, sanki birileri mal alıp satmaya gidecekmiş gibi. Aslında ticaretten kasıt Rojava’ya ihtiyaç duyulan maddelerin temin edilmesi. Bilindiği gibi Şam’dan yiyecek, içecek ve temel ihtiyaç maddeleri gelişi yok. Kobani ve Afrin bölgelerine de, bağlı oldukları Halep’ten malzeme gelmiyor çünkü yollar Nusra vb. silahlı grupların denetiminde. Bu yüzden en temel ihtiyaçların karşılanması için bu geçiş önemli. PYD’nin bu işten ticari gelir elde edeceği şüphesiyle bu gidiş gelişler engelleniyor algısı hakim.
BARZANİ’NİN TUTUMUNDA TÜRKİYE ETKİLİ
PYD’ye olan ön yargılar nedeniyle Barzani’ye sınır kapısının kapatılması yönünde baskı uyguladığı konuşuluyor. Bu gerilimde Türkiye’nin rolü var mı?
Evet, böyle bir olasılık değişik çevreler tarafından da dile getiriliyor. Türkiye ile Kürdistan Bölgesi arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin hacmi zaten bilinen bir durum. Bu nedenle de, Barzani’nin Türkiye’yi rahatsız edecek adımlar atmayacağını, Ankara’nın hassasiyetlerini göz önünde bulunduracağını herkes kabul ediyor. Aslında biraz da Türkiye’nin Suriye politikasına bakmak lazım. Ankara ilk önce Kürt’süz, onlara rol vermeden inşa etmek istedi Suriye politikasını ama başarılı olamadı. Sonrasında Abdülbasit Seyda gibi, toplumda hiçbir ağırlığı olmayan insanlarla temas kurdu. Bunun da işlemediğini görünce Kürt Ulusal Konseyi üzerinden girişimlerde bulundu. Bu da olmayınca sonunda PYD ile temasa geçmeye karar verdi. Ancak Türkiye-PYD görüşmesinden bu yana Rojava’ya yansıyan somut bir şey yok. Rojava halkı, Türkiye’nin kendilerine dönük olumsuz siyasetini durdurmasını bekliyordu ama bu şimdiye kadar olmadı. Ayrıca Halep cephesinden görüştüğüm Cephet el Ekrad (Kürt Cephesi) ve YPG komutanları, aynen ve belki de daha fazla oranda el Nusra gibi silahlı örgütlere Türkiye’den yardım yapıldığını söylüyor.
Sêrekaniyê’de de durum aynı mı?
Sêrekaniyê’den görüştüğüm kişiler son çatışmalarda Türkiye’nin doğrudan müdahil olmadığını aktardı. Ama bu çatışmalar 3-4 hafta önceydi. Halep etrafındaki çatışmalar ve sivillere yönelik saldırılar ise çok daha yakın tarihte meydana geldi. Türkiye artık Rojava konusunda ne yapmak istediğine karar vermeli, bu konudaki belirsizliğini gidermelidir.
Rojava’da PYD değil de, örneğin Barzani’ye yakın el Parti veya Azadi Partisi bu kadar önde olsaydı, sınır kapısındaki bu gerilim yaşanır mıydı?
Eğer el Parti ve Azadi Partisi sınır kapısını kontrol etseydi bu kadar gergin bir durum ortaya çıkmazdı. Yaşanan durum biraz da güç kavgasının dışa vurumu. Hiç şüphe yok ki KDP kendisine yakın partilerin Rojava’da güçlenmesini arzu eder. Bu bahsettiğiniz partiler Sêmelka’yı kontrol etselerdi ya da Rojava’da daha fazla güç sahibi olsalardı, Başkan Barzani de bu kadar sert tepki koymazdı. Bu biraz da Ankara’nın tutumuna bağlı olurdu çünkü Rojava’da en son ilişki kurmak istediği güçtü PYD. Demin de dediğim gibi Barzani de Türkiye ile ilişkilere büyük önem veriyor. Sanırım o koşullarda onlar da daha rahat olabilirlerdi.
PYD’nin kendisine muhalif partileri sürekli göreve çağırdığı çok defa basına yansıdı ancak görebildiğimiz kadarıyla bu yönde bir gelişme olmadı...
Doğru, bizzat Salih Müslim’le ve diğer üst düzey yöneticilerle yaptığım sohbetlerde de benzer çağrılar dile getirildi. PYD, ‘Bu yük sadece bizim sırtımızda. Diğer partiler de sadece söylemde değil pratikte görev almalılar’ şeklinde uyarılar yapıyor. Ama diğer partiler de ‘Biz görev almak istiyoruz ancak fırsat verilmiyor’ şeklinde itiraz ediyorlar. Tarafların birlikte çalışma noktasında karşılıklı eksiklikleri var. Bu bahsettiğimiz Ulusal Kongre heyeti bu konuda da bir takım çalışmalar yapabilir.
‘PYD HALKIN İÇİNDE’
PYD’yi Rojava siyasetinde bu derece öne çıkaran etkenler neler?
Benim Rojava’ya giden insanlardan görebildiğim izlenim şu ki; kim oraya gittiyse, PYD’ye olan güvensizliği güvene dönüşüyor. PYD’nin sağladığı eğitim, sağlık, güvenlik gibi hizmetler takdirle karşılanıyor. İkinci nokta, PYD dışındaki partilerin çoğunun lideri Süleymaniye veya Erbil’de, yani Rojava dışında. Halk bundan rahatsızlık duyuyor, ‘Neden hâlâ yurt dışındasınız’ diye tepkisini dile getiriyor. PYD liderleri ise halkın içinde. Halk, zor günlerinde kendisiyle birlikte olan, kendisine sahip çıkana saygı duyuyor ve destek sunuyor.
Üçüncüsü, PYD dışındaki muhalefet çok dağınık ve parçalı. Mesela KDP adında dört parti var. Her birisi kendini meşru KDP görüyor ama Dr. Abdulhakim Beşar’ın lideri olduğu adına kısaca el Parti denen grup, Başkan Barzani’nin desteklediği kol. Yine Azadi partisinin iki kolu var. Yekiti Partisi ikiye ayrılmış durumda. Yani bu Rojava’daki partilerin coğu tabandan yoksun ve biraz gücü olanlar da zaten kendi içinde bölünmüş durumdalar. Bu nedenle PYD sürekli güçlenen, halkın bir araya geldiği bir adres oluyor. Son süreçte PYD’nin de tek başına yönetimi yumuşatarak seçimlere gidilmesini istediğini hatırlatalım. Ancak 6 ay içinde seçim yapılması önerisi de diğer bazı Kürt partileri tarafından ‘Bu bir PYD projesidir’ denilerek desteklenmiyor.
Kürt Ulusal Kongresine giderken bu sorun nasıl bir yol izler?
Kongre bünyesinde bağımsız bir heyetin hem Rojava’daki katliamları hem de sınır kapısı sorununa dair bir incelemede bulunacağı yönünde haberler var. Ancak Rojava’daki bu olağanüstü durumdan dolayı Kongrenin de bir-iki hafta erteleneceği yönünde bir dizi iddia dile getiriliyor. Ama şu konuda eminiz; sınır kapısının kapalı olmasıyla ilgili Kürtler arasında büyük bir rahatsızlık var. Türkiye, Avrupa ve Amerika’nın yanı sıra, Kürdistan Bölgesindeki Süleymaniye ve Erbil’de de Rojava’ya destek gösterileri yapıldı. Sınır kapısı sorunun çözüm noktasına gelince, örneğin, kapıyı kontrol edecek, diğer partilerin de üye bulundurduğu ortak bir yönetim oluşturulabilir.
İRAN PYD’YE ‘ALTERNATİFSİZ DEĞİLSİN’ DEDİ
Salih Müslim’in İran ziyaretini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İran, PYD’ye alternatifsiz olmadığını hatırlatıyor. Türkiye’ye bir hamle olarak davet etti. Müslim gorüşme sonrası yaptığı açıklamada ‘İran’ın kendilerine dayanışma içinde olma sözü verdiğini’ aktardı. Bu ‘dayanışma’ vurgusu önemli. Diğer yandan Rusya ve İran medyası sayesinde Rojava’daki katliamdan dünyanın haberdar olduğunu ekleyelim. İran, Esad üzerindeki gücünü de kullanarak Kürtleri kendi yanına çekmeye çalışıyor. Şu gerçek ki Suriye Kürtleri, Türkiye ile ilişki kurmak istiyor. Bunu Salih Müslim ve diğer birçok siyasetçi paylaştı. Ama buradan ilerleme olmayacaksa da alternatif ilişkiler kurmaya çalışıyorlar. Müslim’in son Türkiye ziyareti birçok şeyi netleştirecek. Türkiye gerçekten silahlı grupları desteklemeyi bırakıp yüzünü Rojava’ya dönecek mi, bunu biz de merakla bekliyoruz. (İlyas Coşkun-Evrensel)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.