Peşinen ifade edeyim ki, “Kürdistan Bölgesel Hükümeti”, Türkiye’nin de resmen tanıyıp muhatap aldığı, birleşik (!) Irak Anayasasına göre kurulmuş; genel bütçesinden yüzde 17 payla destek olduğu; Başkan’ı olan Mesut Barzani’nin ve Başbakanı Behram Salih’in Ankara’yı resmen ziyaret ettiği; Başbakanımızın ve birçok bakanımızın karşılıklı ziyaretlerde bulunduğu; bölgesel hükümetin başşehri Erbil’de iki yıldan bu yana Başkonsolosluğumuzun yer aldığı bir realitedir.
Gençlik ve Kültür Bakanı Kawa Mahmoud’un daveti üzerine, geçtiğimiz hafta üç güzel ve verimli günü, değerli akademisyen, gazeteci, yazar Şahin Alpay dostumuzla birlikte orada geçirdik.
Bu seyahat bendenizin ikinci seyahati idi. İlki, Abant Platformu’nun Erbil Selahaddin Üniversitesi ile birlikte organize ettiği, “Kürt Sorunu; Geleceği ve Barışı Birlikte Aramak” toplantısı dolayısıyla 2008 yılında gerçekleşmişti.
Aradan geçen zaman içerisinde gerçekten Erbil’i; çok daha gelişmiş ve çok daha güvenli hale gelmiş buldum. 2008’de şehrin birçok noktası şantiye havasında idi. Şimdi oralarda, hemen hepsi Türkiyeli müteşebbisler tarafından yönetilen ve sahiplenen pırıltılı iş merkezleri ve oteller boy gösteriyor. Hele ki, “Türk Okulları”nın sayısının 17’den 25’e çıkmasına; Işık Üniversitesi’nin muhteşem bir yeni kampüse kavuşmuş olmasına çok ama çok sevindim.
Yaşanan tüm siyasi gerginliklere rağmen, Türkiye hakkında politize olmamış bir Kürt halkı görmek beni de, dostumuz Şahin Alpay’ı da çok sevindirdi. Politize olmamak bir yana, Türkiye hakkındaki umutları ve beklentileri daha da filizlenmişti. Türkiye’de kimi çevrelerin bölge ile ilgili olarak besledikleri ve dışa vurdukları nefret söylemleri, onları elbette üzüyor ama bu üzüntülerini asla tüm ülkeye teşmil etmiyorlar. Sitemleri ise tam tamına “dosta sitem” kıvamında.
ABD askerinin çekilmesinin bölge halkı tarafından nasıl algılandığını, elbette ben de birçokları gibi merak etmekte idim. Edindiği izlenim şu ki: Eğer bölge halkları kendi haline bırakılsa, asla birbirleriyle çatışmazlardı. Ne var ki, etnik ve dini gruplar arası mesafe bir hayli açılmış durumda. Açıkça dile getirilmeyen ama hissettirilen düşünce ise şöyle özetlenebilir: Huzursuz bir şekilde Üniter bir Devlet’te yaşamaktansa, sınırları ve yetkileri iyi belirlenmiş konfederatif bir yapıda yaşamak bizim için daha iyidir.
Kısacası ufukta üç bölgeli bir yapı gözüküyor: Kürdistan, Şii Bölgesi ve Sünni Arap Bölgesi.
Daha şimdiden, Bağdat’ta Şii’lerin yaşadığı Kazımıye mahallesi ile, Sünnilerin yaşadığı Azamiye mahallesinin hudutları belirlenmiş durumda; girişler ve çıkışlar tek kapıdan yapılıyor.
Hem,“Kürdistan Bölgesel Hükümeti”nin tek Türkmen Bakanı olan Sinan Çelebi beyle, hem de genç ve dinamik Başkonsolosumuz Aydın Selcen beyle, hem de bazı Türkmen dostlarla çok verimli görüşmeler yaptık.
Türkiye olarak, yıllar yılı bağrı yanık Türkmen’e, sadece ve sadece ağıtlar yaktığımıza; Kerkük hoyratlarını bir de Ankara’dan çağırıp-çığırarak dertlerine derman olmaya çalıştığımızı, ama olamadığımızı bir defa da daha görerek, hayıflandım ve elbette ki derinden üzüntü duydum.
Irak Kürdistan’ı ile ilgili olarak yazıp-çizenler ve akıl yürütenler lütfen aşağıdaki hususları dikkate alsınlar:
· Irak’la yaptığımız 7,5 milyar dolarlık iş hacminin yüzde 70’i bölge ile.
· THY, Pegasus ve Atlasjet’in her gün Erbil’e seferi var ve tam kapasite ile uçuyorlar.
· Erbil’den ve Dohuk’dan her gün Türkiye’ye 7 otobüs seferi var.
· Yüzlerce Türkiye Kürdü orada ama asla dağlarda değil; Erbil’de, Dohuk’da ve Süleymaniye’de üniversite tahsili yapıyor. Ne yazık ki, diplomaları şu an itibariyle YÖK tarafından tasdik edilmiyor.
· Mersin limanına gelen konteynırların dörtte biri Erbil’e gidiyor.
· Habur’dan günde 1500 kamyon Türkiye’ye geçiş yapıyor. Ne yazık ki, Türkiye’ye geçiş 5-6 saati bulmakta iken; Türkiye’den karşı tarafa geçiş ortalama yarım saatte tamamlanabiliyor.
· 15.000’den fazla Türk vatandaşı bölgede çalışıyor.
· 500 civarında Türk şirketinin bölgede doğrudan yatırımı var. İki büyük holdingimiz bölgede doğalgaz ve petrol alanında çalışıyor.
· Şu an itibariyle 5 Türk bankası Erbil’de şube açmış durumda.
Türkiye’den her hangi bir şehrin adını zikrettiğinizde, gözlerinin içi gülen; dizilerden öğrendikleri kırık dökük Türkçe ile sizin etrafınızda pervane olan; Eğitim Gönüllülerinin açmış oldukları okullara girebilmek için can atan (kapasite yetersizliği dolayısıyla müracaatların sadece 20’de biri karşılanabilir imiş) bu insanlara siz hangi nazarla bakarsınız bilemem ama, ben size kalbimin bir köşesini orada bıraktığımı söylemek isterim. (Rotahaber)
Cemal UŞŞAK
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkan Yardımcısı
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.