İngiltere Basın Özetleri (30 Ekim 2009)
Economist, Türkiye'nin son yıllarda özellikle Orta Doğu ülkelerinde etkin rol oynama çabasını 'Türkiye ve Orta Doğu' başlıklı bir makalede irdeliyor.
Economist, Türkiye'nin Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleriyle ticaret hacminin son yedi yılda yedi kart artıp 31 milyar dolar düzeyine geldiğini yazıyor. Ayrıca kuru incirden televizyon dizilerine kadar Türk mallarının on yıl öncesine kadar gözükmedikleri Cezayir'den Tahran'a uzanan bir coğrafyada, her yerde görülmeye başlandığını belirtiyor.
Türkiye'deki değişiklikler
Bu pragmatik diplomasinin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından şevkle izlendiğini belirten dergi, bu değişimin Türkiye'deki önemli değişikliklerden ayrı düşünülemeyeceğini yazıyor.
Dergi, 'Kısmen Avrupa Birliği'nin taleplerini karşılamak için yapılan reformlar, iktidari tehdit saplantılı generallerden sivil kurumlara ve Türkiye'nin Batı'ya bakan ticari ve entellektüel başkenti İstanbul yerine Anadolu'da yerleşik Müslüman seçkinlere bıraktı.' diyor.
Bölgedeki güç boşluğu
Economist, bölgedeki güç boşluğunun da Türkiye'nin daha yumuşak yaklaşımının başarılı olmasındaki bir diğer neden olduğunu belirtiyor.
Dergiye göre önde gelen Arap ülkeleri Mısır ve Irak artık eskisi kadar etkili değil ve Amerika'nın nüfuzu da Irak'ta yaşananlar nedeniyle azaldı.
Economist, çoğu Arap'ın da İran'a karşı ılımlı bir denge unsuru ve Batı'ya açılan bir pencere olarak görmeleri nedeniyle, Türkiye'yi olumlu karşıladığını belirtiyor.
Türk yetkililerin Türkiye'yi kullanışlı bir köprü, bölgesel bir barış gücü ve İslam'la birlikte yaşayabilecek bir demokrasi modeli olarak sunduğunu belirten dergi, Batılı ülkelerin de genel olarak bu görüşe katıldığını ve Türkiye'nin doğu'ya kayışına karşı çıkmadıklarını söylüyor.
'Batı'nın tavrı değişebilir'
Ancak dergi, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyesi olma umudu ölür ve Ankara İran'a baskı girişimlerinin önünde bir engel gibi görünürse, bu yumuşak tavrın değişebileceğini kaydediyor.
Türkiye'nin doğuya yönelmesi nedeniyle şimdiden bazı bedeller ödemeye başladığını söyleyen dergi bunun en açık örneğinin İsrail'le ilişkiler olduğunu ifade ediyor.
Türk yetkililerin İsrail'le ilişkileri koparma niyetinde olmadıklarını söylediğini vurgulayan Economist, buna karşın Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bir danışmanının 'Biz İsrail'le ilişkilerimizi Orta Doğu sorunundaki ilerlemeye bağlıyoruz. Batı da bunu yapmalı.' dediğini yazıyor.
Clinton'ın kızdıran sözleri
Financial Times, Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın Pakistanlı yetkilileri kızdıran sözlerine dünya haberleri sayfalarında yer veriyor.
Clinton dün Pakistan ziyareti sırasında, Pakistan hükümetinin El Kaide liderlerinin yerini bilmediğine ve istedikleri takdirde yakalayamayacaklarına inanmakta güçlük çektiğini söylemişti.
Haberde, bu sözlerin 'iki ülke ilişkilerini geliştirmek' diye tanımlanan gezinin amacına pek uygun düşmediği kaydediliyor. Haberde sözlerine yer verilen bir Pakistanlı yetkili de, 'Askerlerimiz ölürken ve Amerika Birleşik Devletleri Afganistan'da zemin kaybederken, Clinton'ın tutumu ne kadar akılcı?' diye soruyor.
Times da, Pakistan Ordusu'nun Güney Veziristan bölgesindeki Taliban güçlerine karşı giriştiği operasyona geniş yer ayırıyor. Gazete Pakistan ordusunun bölgedeki bir köyde 11 Eylül saldırılarıyla bağlantılı olarak aranan Said Bahaci'nin pasaportunu bulduğunu yazıyor.
Times, Alman vatandaşı Bahaci'nin 11 Eylül eylemcilerinden Muhammed Atta ve Remzi Bin El Şibh'le, saldırılardan önce aynı apartman dairesinde kaldığını belirtiyor.
'Pakistan desteği hak ediyor'
Gazete bu durumun da Pakistan'daki militanlarla El Kaide'nin önde gelen isimleri arasındaki doğrudan ilişkiyi kanıtlama anlamında şu ana kadarki en güçlü delil olduğunu söylüyor.
Güney Veziristan operasyonuna bir de başyazısını ayıran Times, doğru ve cesur bir tavır alan Pakistan'ın Batılı hükümetlerin desteğini hak ettiğini söylüyor; Dikkat çeken satırlar şöyle;
'Mücadele şimdiden ağır bir bedel ortaya çıkarttı. Bu hafta altı Pakistanlı asker öldü. Pakistan'da hükümet ve askeri güçler yaptıkları karşılığında desteği ve takdiri hak ediyor. Çünkü yaptıkları sadece kendi vatandaşlarının değil, Amerika'da, İngiltere'de ve aslında her yerde yaşayanların huzur ve güvenliğini geliştiriyor.'
'Blair'ın şansı azaldı'
Hafta boyunca eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in olası Avrupa Birliği Konseyi Başkanlığını irdeleyen İngiltere gazeteleri, Blair'ın artık bu göreve gelmek için pek şansı kalmadığı görüşünde birleşmiş gibi görünüyor.
Bu konuda bir manşetle çıkan Guardian, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin, kendi merkez sağ grupları Avrupa Halk Partisi'nden bir ismin bu göreve atanmasını istediklerini yazıyor.
Gazete, Avrupa Birliği ve parlamentosundaki merkez sol ve sosyalist liderlerin de başkanlık görevini sağa bırakıp, Avrupa Birliği Dışişleri Bakanlığı görevine kendi gruplarından bir ismi seçtirmek istediğini yazıyor.
Guardian bu durumun da, son dönemde yaptığı Avrupa Birliği yanlısı konuşmalarla siyasi yelpazenin tümündeki Avrupalı liderleri etkilediğini söylediği, İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband'in Avrupa Birliği Dışişleri Bakanı olma şansı ciddi şekilde artırdığını belirtiyor.
'Yeni Marie Antoinette Bruni'
Daily Telegraph, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin eşi Carla Bruni'nin, ülkenin önde gelen sosyete dergilerinden biri tarafından 'yeni Marie Antoinette' seçildiğini söylüyor.
Gazete, Point De Vue dergisinin Bruni'yi, çok az iş yapan ve sıradan insanlardan tamamen kopuk bir sosyete üyesi olarak tanımladığını söylüyor.
Daily Telegraph, Kraliçe Marie Antoinette'in tembellik ve lüks içinde geçen yaşamının, 1793'te Fransız Devrimi'nin en çalkantılı günlerinde giyotinle son bulduğunu da okuyucularına hatırlatıyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.