İngiltere Basınından Özetler (02 Kasım 2009)
İngiliz basınında, Afganistan'da belirsizlik, küresel ısınmayla mücadelede zenginler ve yoksullar arasındaki görüş ayrılıkları ve Roubini'den yeni kriz uyarısı öne çıkan konular arasında yer alıyor.
Guardian, Afganistan'da Cumhurbaşkanı Hamid Karzai'nin rakibi Abdullah Abdullah'ın, 7 Kasım'da yapılması planlanan ikinci turdan çekilme kararının süreci belirsizliğe ittiğini yazıyor.
Gazeteye göre, Afganistan'ın Batılı destekçileri şimdi bir an önce Karzai'nin galip ilan edilmesini istiyor.
Guardian, bazı gözlemcilerin Abdullah'ın kararını Batı'nın Afganistan'da demokrasi inşa etme çabaları açısından "şok edici bir başarısızlık" olarak nitelediğini aktarıyor.
'Afganistan'da herkes kaybetti'
Gazete, "Herkesin kaybettiği seçim" başlıklı başyazısında Abdullah'ın başka seçeneği kalmadığı için yarıştan çekildiğini belirtiyor:
"İkinci tur yapılsaydı, birincisi gibi, hileli olacaktı. Artık Washington'ın, çıkarlarının Hamid Karzai'nin çıkarlarıyla örtüşmediğini ve bunun, Afganistan'a takviye birlik gönderme kararına temel oluşturamayacağını görmesi gerekir."
"Sorun sadece yozlaşmış bir Cumhurbaşkanı değildir. Sorun, yönetim sisteminde yatmaktadır. Karzai'nin terk ettiği meşruiyeti sadece Aşiretler Meclisi'nin yapacağı anayasal reformlar sağlayabilir. Gerçek reformlar tabandan, ancak bölge ve eyalet meclislerinin katılımıyla yapılabilir. Ama Karzai yeniden cumhurbaşkanı olursa bu mümkün olmayacak. Bu durumda, Amerikan ve İngiliz askerleri daha derin bir savaşın içine çekilecek."
Independent'ın başyazısı da Guardian'ın bu yorumuyla örtüşüyor. Gazete, "Karzai, Afganistan'dan ayrılma umutlarımızı gömüyor" diyor:
"Abdullah Abdullah'ın çekilme kararı, içeride ve dışarıda, meşruiyet iddiası iyice zayıflayan Karzai'yi rahatlatmış olmalı. Ama bu karar, Batılı stratejistleri, özellikle de ABD ve İngiltere'dekiler için kabus senaryosu. General Stanley McChrystal'ın 40 bin takviye asker talebini değerlendirmekte olan Barack Obama şimdi büyük bir ikilemle karşı karşıya. Sadece halktan alacağı yetkisi sorgulanamayacak bir hükümete destek vermeye devam edeceklerini söyleyen Obama, bu sözünün esiri olmuş durumda. Takviye asker gönderse de göndermese de başı dertte olacak."
Clinton'ın Netanyahu'ya desteği
Financial Times, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın Orta Doğu görüşmelerinin geleceği konusunda İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun tezine destek vermesinin Filistinlileri öfkelendirdiğini yazıyor.
Netanyahu, görüşmelerin yeniden başlamasının Yahudi yerleşimlerindeki inşaat faaliyetlerinin dondurulması şartına bağlanmaması gerektiğini savunuyor.
Gazeteye göre, Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas'ın bir sözcüsü İsrail'in uzlaşmazlığı ve ABD'nin geri adım atmasıyla, Aralık'ta Gazze'yi hedef alan saldırıdan sonra kesilen barış müzakerelerinin yeniden başlaması umutları tamamen ortadan kalktığını söylüyor.
Mahmud Abbas, müzakerelerin başlaması için Yahudi yerleşimlerindeki inşaatların durdurulmasını şart koşuyor. Financial Times'a göre, yerleşimler konusunda verilecek bir ödün, Ocak ayında yapılacak seçimler öncesinde destek toplamaya çalışan Abbas'ı zor durumda bırakabilir.
'Kopenhag zirvesi öncesi umutsuzluk'
Guardian, küresel ısınmanın sorumlusu olarak gösterilen karbon salımlarında taraf ülkelerin sorumluluklarını belirleyen Kyoto sözleşmesinin yerini alacak anlaşmanın görüşüleceği, Aralık'taki Kopenhag zirvesi öncesinde karamsar bir havanın egemen olduğuna dikkat çekiyor.
Gazeteye göre, zirveye hazırlık amacıyla bugün Barselona'da başlayacak toplantıda öncesinde Uluslararası İklim Değişikliği Paneli Başkanı Rajendra Pachauri, dünya liderlerini siyasi miyoplukla suçladı. Guardian'a göre, küresel ısınma konusunda bilime kulak asmayan siyasi liderlerin anlaşma yerine ülkelerinin kısa vadeli çıkarlarına odaklandığını savunan Pachauri, "Liderler, müzakerelerin ilerlemesini istemiyorlar. Çünkü daha fazla taviz vermek zorunda kalacaklar" diyor.
Guardian, bugünkü son tur görüşmeler öncesinde İngiltere hükümetinin Kopenhag'daki liderler zirvesinde bağlayıcı bir anlaşma çıkma olasılığını olmadığını kabul ettiğini belirtiyor.
Independent gazetesi de Kopenhag zirvesinde anlaşmaya giden yolun paradan geçtiğini belirterek, "Gelişmekte olan ülkeler, karbon salımlarını azaltmak için 245 milyar sterlin istiyor. Avrupa Birliği ülkeleri ise maliyetin 20 milyar sterlin olacağını düşünüyor" diyor. Yazı şöyle devam ediyor:
"1992'de küresel ısınmayla ilgili ilk Birleşmiş Milletler Sözleşmesi imzalandığından beri zengin ülkeler, iklim konusunda özel bir sorumlulukları olduğunu kabul ediyor. Çünkü sorunun kaynağı öncelikle biziz. Atmosfere salınan karbondioksitin çoğu, 200 yıllık Batı sanayinin ürünü. Şimdi Çin ve Hindistan gibi ülkelerin kalkınmalarını isterken, bizim gibi yapmamalarını, çevreyi daha az kirletmelerini istiyoruz. Ama bu zor ve pahalı olduğu için onlara yardımcı olmamız gerekiyor. Çevreyi daha az kirletecek teknolojiler kullanmaları ve küresel ısınmanın sonuçlarıyla baş edebilmeleri için gerekli bu yardım. Zenginlerin önerdiği para yoksulların istediğinin çok altında ve Kopenhag'da bir dengenin sağlanması zor."
Roubini'den yeni kriz uyarısı
ABD'deki emlak kredisi krizini tahmin eden iktisatçı Nouriel Roubini, Financial Times'taki makalesinde Mart ayından bu yana, temel ekonomik göstergelerdeki düzelmeyle kıyaslandığında riskli varlık fiyatlarının çok fazla, çok hızlı ve çok erken yükseldiğini belirterek yeni bir krizin kapıda olduğunu savunuyor.
Roubini, vakit geçtikçe, düşük faizle, kısa vadeli borçlanıp, uzun vadeli, yüksek faizli bono alımına dayanan yatırım piyasasında yaşanacak krizin etkisinin daha ağır olacağını belirtiyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.