Öcalan’ın merkezinde olacağı yeni bir ‘görüşme’ sürecinin başlayacağı bekleniyordu. Bunun ilk işareti Şemdinli’de şiddetli çatışmaların yaşandığı temmuz başında verilmişti. Başbakan Erdoğan o günlerde BDP Diyarbakır Milletvekili Leyla Zana’yla bir araya gelmişti. Zana, Erdoğan’a Kürt sorununun çözümü için Öcalan’ın üstleneceği rolün ‘hayati’ olduğunu söylemiş ve adres olarak Öcalan’ı işaret etmişti. Bu görüşmeyle ilgili çok süpekülasyon yapıldı. Zana’nın PKK Lideri Öcalan’ın talebi üzerine Erdoğan’la görüştüğü iddia edildi. İddia teyit edilmese de hafızalara yerleşti. Zana-Erdoğan görüşmesinin tartışıldığı günlerde BDP Diyarbakır’da (14 Temmuz) ‘Öcalan’a Özgürlük’ mitingi düzenledi. Avrupa’da ise ‘Öcalan’a Özgürlük Nöbeti’ için start verildi. (Nöbet devam ediyor.) Ardından Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç’tan, ‘PKK silah bırakırsa Öcalan’a ev hapsi konuşulur’ açıklaması geldi.
Bu arada çatışmalar hız kesmedi. 2012 yazı şiddetli çatışmalarla geçti ve AKP’nin 2011 sonunda devreye koyduğu ‘güvenlik konsepti’ iflas etti. Buna Suriye Kürtlerinin Batı Kürdistan’da yönetimi ele geçirmeleri de eklenince PKK’nin, dolayısıyla Öcalan’ın konumunu daha da güçlendi. Nitekim eylül başında Başbakan Erdoğan, ‘Öcalan’la yeniden görüşülebileceğini’ söyledi. Erdoğan’ın bunu söylediği günlerde Kürt tutsakları, anadilde savunma hakkının tanınması ve PKK lideri Öcalan’a uygulanan tecritin kaldırılması amacıyla açlık grevi eylemi başlatmışlardı. Eylem içeride ve dışarıda geniş bir dayanışma sağladı ve 68’inci gününde de Öcalan’ın devreye girmesiyle sonlandı. Bunun ardınan İmralı’da yeni bir sürecin hazırlanmakta olduğu mesajı daha sık verilmeye başlandı.
Mehmet Ali Birand, Öcalan’ın gelecekte özgür kalacağını ve hatta Meclis’te siyaset yapacağını yazdı. Eş zamanlı olarak AKP Hükümeti’nin ‘ara bulucu’ misyonu yüklediği Güney Kürdistan liderliği de Öcalan’ın etkin rolüne vurgu yaptı. Hasan Cemal’i kabul eden Mesud Barzani gibi, Celal Talabani de, ‘Öcalan’la görüşülsün’ çağrısı yaptı.
Bunu Türkiye’nin psikolojik savaş merkezinin yıllardır oluşturmaya çalıştığı Öcalan algısını değiştirmeye yönelik girişimler izledi. Hükümet (Bülent Arınç) Öcalan’ın gençlik arkadaşları üzerinden yeni bir algı yaratmayı denedi. Kürt tarafı buna yeni bir çıkışla karşılık verdi. KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, Avrupa Parlamentosu’nda PKK Lideri Öcalan’ın ‘başmüzakereci’ olduğunu söyledi. Yazdan bu yana adım adım örülen Öcalan’lı yeni süreç, Erdoğan’ın 2012’in son günlerinde yaptığı 'İmralı’da görüşmeler devam ediyor’ açıklamasıyla yeni bir aşamaya evrildi. BDP Milletvekilleri Ahmet Türk ile Ayla Akat’ın önceki gün İmralı’ya gitmeleriyle birlikte de aleniyet kazandı.
Evet,uzun bir hazırlık sonrası bu günlere gelindi ancak, asıl önemli olan bundan sonrasının ne olacağı ve nasıl yönetileceğidir. Hükümet ve egemen medya görüşmeler olmuş bitmiş; herşey konuşulmuş, PKK ve BDP devre dışına çıkarılmış ve Öcalan’la uzlaşılmış gibi bir algı yaratıyor ki bunun çok riskli olduğunu söylemem gerekiyor. Zira henüz ortada olmuş, bitmiş bir şey yok. Yeni bir müzakere de yok. Sadece buna hazırlık var. Kaldı ki PKK müzakerelerin yeniden başlayabilmesi için Öcalan’ın İmralı’dan çıkarılması gerektiğini söylüyor. Aynı şekilde ellerin karşılıklı olarak tetikten çekilmesini, çift taraflı ateşkesin sağlanmasını, KCK adı altında sürdürülen operasyonlara son verilmesini ve rehin alınan Kürt tutsakların salıverilmesini talep ediyor.
Ciddi manada zedelenen güven ortamının yeniden tesis edilmesi ve sürecin ilerleyebilmesi açısından ilk elden bu adımların atılmasını isteyen PKK, ‘silah bırak’ talebineyse, ‘Kürtlerin ulusal varlığı kabul edilmeden ve özgürlükleri garanti altına alınmadan olmaz’ yanıtını veriyor. KCK Yürütme Konseyi Üyesi Cemil Bayık, Kürt meselesinin bu temelde çözülmemesi halinde silah bırakmanın ‘teslimiyet ve ihanet’ olarak görüleceğinin altını çiziyor. Bayık, ‘halk çocuklarını varlığı ve özgürlüğü için feda etti; kimse bu fedakarlığa ihanet edemez’ diyor.
PKK, yeniden İmralı’nın kapısını çalan AKP Hükümeti’nin ‘müzakere’ değil, ‘dayatma’ peşinde olduğunu ileri sürüyor. Öcalan’ın bu dayatmalara boyun eğmeyeceğini ve tek taraflı adımlar atmayacağını belirtiyor. Dolayısıyla yeni sürecin de kesintiye uğramaması için AKP’nin kendi çalıp, kendi oynamaktan vazgeçmesi, Kürtlerin meşru taleplerini karşılaması, bunun adımlarını atması gerekiyor.
Özgür Gündem
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.