Sen Meclis çatısı altında anayasa çalışması yapan Ankara’daki Profesör Büşra Ersanlı’yı “terörist” olarak görürsen...
Sen uluslararası düzeyde tanınan yayıncı İstanbul’daki Ragıp Zarakolu’yu “bölücü” diye içeri atarsan...
Sen KCK operasyonunu bütün Kürt siyaseti için bir baskı unsuru haline getirir, hepsinin “vatan haini” olduğu algısını yaratırsan...
Bu algının eseri olarak yarattığın “hassas” vatandaş ya da polis, Ahmet Türk gibi bir isme her sene düzenli olarak yumruk atıp, elini kolunu sallayarak çekip giderse...
Ez cümle sen Ankara’dan bakınca Kürtleri “hedef” olarak görür, gösterirsen...
Sınırın sıfır noktasından Heron’a bakan asker de kaçakçı Kürt çocukları “terörist” olarak görüp çakar bombayı elbet.
Roboski’de (Uludere) çoğu çocuk 34 insanın öldürülmesinden sonra dört aydır olan bitene ilişkin doğru dürüst bir açıklama yapma sorumluluğunu bile topluma karşı yerine getirmeyen Genelkurmay, Wall Street Journal gazetesinde çıkan haberden sonra şimdi huysuz çocuk misali ABD’lilere laf yetiştirme yarışına girdi.
ABD: Önce biz gördük!
TSK: Hayır, önce biz...
ABD: İlk görüntüyü bizim Predatorlar verdi...
TSK: Valla billa ilk görüntü bizim Heronlar’dan geldi...
Peki, ilk sen gördün de ne yaptın?
Duyan da ortada paylaşılamayan bir başarı var, bizim ordu hakkını yedirmemeye çalışıyor sanır.
İster Heron’undan BBG evi gibi gör, istersen sınıra çaktırmadan taktığın Mobese kamerasından al görüntüyü...
“Vur emri”ni kim verdi, F-16’lar insanların üzerine 40 dakika boyunca dört sorti yaparak neden öldürdü, onu söyle bana.
Bu sorunun cevabını elbet bir gün öğrenecek bu memleketin insanları.
Ancak başta da söylediğim gibi, ben askerlerin sivil oldukları aşikâr olan (Heron görüntülerini izleyen Meclis komisyonu üyelerinin anlatımından öğrendik bunu) insanları “terörist” olarak görmelerinde, bir müddettir içine girdiğimiz politik iklimin etkili olduğunu düşünüyorum.
Çünkü askerlerin çocuk yaştaki kaçakçıları PKK’lı olarak görüp bombalaması ne kadar inanılmaz bir olay gibi görünüyorsa, aslında Büşra Ersan’lının “terörist” diye damgalanıp içeri atılması da o kadar inanılmaz bir vaka.
Roboski’nin sorumlusunu istihbarat didişmelerinde, ya da içinden çıkılmaz komplo teorilerinde aramaya gerek yok. Yaratılan şu politik atmosfere iyi bakalım yeter diyorum.
***
Siirt Belediye Bandosu Nice Bayramlar Diler
Malum, bu seneden itibaren artık 19 Mayıs statlarda kutlanmayacak, bayram sabahı tank sesiyle uyanmayacağız, kısaca manasız didişmelere girilmezse resmî törenler yerine halkın kendisinin kutlayacağı bir bayramı olabilir.
Bu durum Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün ifadesiyle “Bayrağımız tehlikede mi, ulusal önderimiz tehlikede mi” diye bir endişe yaratmış endişeli modernlerde. Bu haletiruhiye içinde ise Şişli, 1. Ordu kıvamında bir görüntüye bürünüverdi. Bütün binalar (AGOS Gazetesi dâhil), kalpaklı Atatürk resimlerinin olduğu bayraklar ve dev Türk bayrakları ile kaplandı. Ben de bunun üzerine “Şişli’de endişeleri gidermek için yeni öneriler” listesi hazırlayıp bir Türk genci olarak kendilerine yardımcı olmaya karar vermiştim. Hatta ilk iki önerim hazırdı bile.
1) Şişli ile Pyonyang (Kuzey Kore’nin başkenti) kardeş şehir ilan edilsin.
2) AGOS için özel olarak hazırlanmış, Ogün Samast’ın yakalandığında Türk bayrağıyla çektirdiği poz dev bir bayrak olarak gazete binasına asılsın. Neticede Şişli toprakları kutsaldır, kaderine terk edilemez di mi ama?
Fakat öneri listemi uzatmaktan vazgeçtim. Çünkü Sarıgül, bir siyasetçinin memleket sathında zinhar yapmadığı bir şeyi yapmış.
Kendi yaptıklarını eleştirmiş ve biraz abarttıklarını kabul edip kararın aceleye geldiğini, bir dahaki yıllarda böyle olmayacağın söylemiş.
Onu tebrik ediyor, endişeli endişesiz herkesin bayramını Siirt Belediye Bandosu’nun 1961 tarihli resmigeçit töreniyle kutluyorum. Sahi eskiden belediye bandoları vardı, ne oldu yahu? Duruyorlar da biz mi seslerini duymuyoruz, yoksa özelleştirildiler mi? Neyse neyse, hükümeti gaza getirmeyeyim de...
Demiray Oral - Taraf
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.