CHP İstanbul Milletvekili Prof. Nur Serter, İstanbul Üniversitesi rektör yardımcısı olduğu dönemde, kazandıkları okullara kayıt yaptırmak için gelen başörtülü kız öğrencileri "ikna odaları"na alarak başlarını açmaları yönünde telkinde bulunduğu için simgeleşti; eleştirildi ya da yüceltildi.
KAYITLARI İMHA EDECEK
Star gazetesinden Fadime Özkan'a konuşan Serter, ikna odalarında yaptıkları kayıtların elinde olduğunu ve imha edeceğini söylüyor. İkna odasında onlara neler söylediğini anlatan Serter, görüştükleri 198 öğrenciden 193'ü ikna ettiğini savundu. İşte Serter'in tartışalacak sözleri:
Türkiye'de başörtüsü sorunu diye bir sorun var mı sizce?
Bir konu Türkiye gündemini on iki yılı aşkın bir süre meşgul ediyorsa bu, ortada bir sorun var anlamına gelir.
Sorunun kaynağı 28 Şubatta keskinleşen yasak mıdır yani?
Hayır. Öyle algılandı ve kullanıldı ama sorun türbanlı öğrencilerin üniversitelere girmeye başlamasıyla başlamıştı, ne zaman ki yasak getirildi, o zaman da tartışılmaya başlandı.
Kız öğrencilerin başörtülü olarak üniversite eğitimi almasının yasaklanması değil, başörtülülerin okullara girmeye başlaması mı sorun?
Tabi öyle. Zaten öyle olmasa ya da şekil değiştirmese yasak ortaya çıkmayacaktı. Bununla ilgili elimizde çok sayıda mahkeme kararı var. 99 yılı kayıt döneminden Ağustosa kadar istikrarlı biçimde sürdü yasak. O tarihe gelene dek bu kararlara rağmen öğrenciler o kıyafetle üniversitelere geliyorlardı. Biz de süreci izliyorduk. Sonradan yasak üniversiteyi de aştı, öğretim üyeliğine kadar yükseldi. Refah Partisi'nin iktidara gelmesiyle başlayan siyasal İslamcı hareketin yasaklamayla çok yakın ilişkisi olmuştur yasağın.
YASAK MEŞRUDUR
Başörtüsünün dini değil siyasi bir amaçla hatta kasıtla kullanıldığını düşünüyorsunuz?
Türban tamamen siyasi bir proje olarak sokuldu üniversitelere. Tek başına türban değildi sorun. Türbanın yanısıra İslami gençlik hareketleri başlatıldı. Başı örtülü olarak okullara gelen öğrenciler, üniversiteye geliş amaçlarını İslamı teblig etmek olarak açıkladılar. Bunu yaptılar da, açık öğrencilerden kapananlar oldu. Tabi ki gönüllü kapatıyorlar başlarını ama öğrenciler o atmosferin içine çekildiler ve sayıları artmaya başladı. Cuma günü ders yapılmamasını istediler üniversite yönetiminden. Beyazıt gibi her tarafı cami olan bir yerde bile koridorlara gazeteler yayıp namaz kıldılar. Yani hareket tek başına başın örtülmesiyle sınırlı kalmadı.
Bu gelişmeler nedeniyle meşru bir yasaktır diyorsunuz.
O dönemin siyasi konjonktürü değerlendirilmeden bu yasağı doğru değerlendirmek mümkün değildir. Çünkü türban, o kızlar da kullanılarak radikal İslamcı siyasi hareketin bayrağı haline getirildi. Tıpkı İran'da, Cezayir'de olduğu gibi. Özellikle türbanı bayrak yaptılar, çünkü başını örten bir kıza başını aç demek kadar toplumda tepki görecek bir şey yoktu, o yüzden bu bir projeydi.
SİLAHLARINI ELLERİNDEN ALDIM
Zaten siz de başörtülü kızları başını açmaya ikna etmek ya da zorlamak için İstanbul Üniversitesi'nde bir ikna odası kurdunuz!
Bu kadar tepki koyulmasının ve o günden bugüne bir faşizan uygulama olarak söz edilmesinin nedeni o uygulamayla ellerindeki silahları geri almamızdı bizim.
İKNA ODASI SPONTANE GELİŞTİ
Ne demek bu?
Onlar umdular ki başörtülü öğrenciler içeri alınmayacak, kapının önünde birikip sürekli gösteri yaparak Türkiye'nin gündemini kaplayacaklar. Fakat öyle olmadı. Bu spontane gelişmiş bir olaydır, önceden planlı programlı değildir.
Peki buyrun anlatın, nasıl oldu?
Kayıt dönemi. Rektörümüz yoktu, ben de rektör vekiliyim. Kayıt merkezine gelen öğrencileri 20'şerli gruplar halinde alıyoruz. Içinde bir iki tane başörtülü öğrenci de oluyor. Görevli öğretim üyeleri herkesin yanında onlara, kayıt olması için başını açması gerektiğini söylemek zorunda kaldı ve öğrencilerin bundan rahatsız olduğunu gördük. Yani bana yapılsa ben de rahatsız olurum. O yüzden dedim ki, burada söylemeyelim, bize yardımcı olan öğrenciler, kızları arka tarafa alsınlar, orada anlatalım. Bir merdiven altına götürdük bunları Avcılar'da, üst katta yemekhane var. Çok gelen geçen, durup dinleyen oldu. Rahatsız oldular. Medikososyalde bir doktor odası boştu, buraya geçelim dedik ve geçildi. Orada çocuklara sadece yasak kapsamında bilgi verildi.
Siz mi verdiniz o bilgiyi?
Hayır, ben hiç konuşmadım.
Kim vardı başka? Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nden birilerinin olduğunu söyleyenler var.
Hayır yoktu. Zaten Türkan Hanım orada görevliydi, öğrencilere burs imkanı, başka imkanlar sağlıyordu. Hayır hayır.
Peki. O odada başka kimler vardı telkinde bulunan, ve hangi sıfatla?
Orada pedagojik formasyon alt yapısına sahip olan, işte, çocukların psikolojisini iyi anlayabilecek değişik kadın öğretim üyelerimiz vardı.
Ne söylendi kızlara, tam olarak?
Bizim amacımız sadece onları yasak hakkında bilgilendirmek ve bu doğrultuda onların eğitim görmelerine imkan sağlamaktır. Bundan ibarettir. Sohbet ortamıydı, çaylar kahveler geldi. Çocukların kimisi nasıl zorlandıklarını, kimisi hangi tarihten beri türban taktığını anlattı. Bir paylaşım ortamında çeşitli konularda konuşuldu ama baskı yapılmış değil. Bunu da çok emin şekilde söylüyorum.
Ikna odasına girdim diyen kızlar aksini söylüyor?
Benim elimde kayıtlar var. Bu konuşmalar başladığında malum dinci medya sürekli İstanbul Üniversitesini gerçekleşmemiş olaylardan dolayı iftiralarla karşı karşıya bırakıyorlardı. Görüşmeler başlayınca açıkçası endişe ettim. Yarın biri çıkar beni astılar kestiler vurdular, diyebilir. Dolayısıyla, bunun teminatını elimizde bulundurma zorunluluğumuz var. İletişim Fakültemizin öğrencileri, kayıt şenliğini çekiyorlardı. Onlardan bir kamera aldık odaya, görüşmeye giren kızlara da söyleyerek tabi. Öğretim üyeleri baskı uyguladı mı uygulamadı mı, orada kızları rahatsız edecek bir konuşma yapıldı mı, yapılmadı mı, ilerde yasal bir durum olursa diye, tümü kayda alındı.
198 KIZ ÖĞRENCİYLE GÖRÜŞTÜK
Kaç öğrenciyle görüşüldü?
198 öğrenciyle görüşüldü, 10 bin kayıt yapıyorduk.
Günlerce sürdü demektir görüşmeler?
Kayıtlar bir hafta sürüyordu ama çok fasılalı geliyorlardı. Bazı fakültelerde fazla oluyordu, Edebiyat Fakültesi mesela. Sonuç benim için hakikaten çok şaşırtıcı oldu, beş tanesi dışında tümü orada başlarını açtılar.
İkna oldular yani!
Ikna demeyelim, gerçi mesele ikna ise bunu ters de çevirebilirsiniz. Başı açık öğrencilerin de başlarını örtmeleri için ikna sürecinden geçirildiğini düşünebilirsiniz.
TEDİRGİN OLDUM
Bir insanın doğal bir süreçte bir şeye karar vermesiyle üniversite kapısında, dar zamanda, ikna olmazsa okuyamayacağının söylenmesiyle bir şey yapması aynı şey olmasa gerek.
Neden tedirgin oldunuz?
Biz çıkarttırmışız sanılır diye. Üniversiteden eşofmanlar getirildi. Isterseniz giyebilirsiniz denildi, giyenler oldu. Sonra anladım ki, kendilerini getirlere, öğrenci kisvesi altında gelip onları gözleyen erkek cemaat mensuplarına karşı kimlikleri belli olmasın diye böyle bir tercihte bulunmuşlar. Başları açık pardesülü olarak oradan çıktıklarında teşhis edilebilmeleri kolaydı. Bunu kızlar kendileri söylediler. Çoğu artık başı açık gelmek istediğini söyledi. Yurtlarından çıkarılanlar oldu. Biz imkan bulmaya çalıştık. Hayır ben örtmeye devam edeceğim diyen de oldu, ailesine yasak bahanesiyle başını açmak istediğini söyleyen de. Bu tabi dinci basında şaşkınlık yarattı, onların istediği gerçekleşmemişti. Onlar kızların kapılarda birikip eylemler yapması istenmişti, bu olmayınca ben hedef oldum.
İkna odaları sportane gelişti diyorsunuz ama gayet iyi organize olmuşsunuz.
Yalan mı söylüyorum, olanı anlatıyorum size.
HERŞEYİ KAYDETTİM AMA GÖSTERMEM
'İkna odası mucidi' sıfatı isminize yapışmış vaziyette. Hedef oldum, mağdur edildim diyorsunuz. Madem bu kadar eminsiniz o odada ne olduğundan, neden o kayıtları yayınlayıp gerçeğin ortaya çıkmasını sağlayarak bu zandan kurtulmuyorsunuz?
Asla çıkarmam. Orada o ortamı paylaşmış olan öğrencilerin duyguları var, mahremiyeti var.
Iyi de zaten bu amaçla kaydetmişsiniz, bir gün aksi iddia edilirse diye?
KASETLERİ İMHA EDECEĞİM
Aynen okuyacaksınız.
Bakın bir tek dava dahi açılmış değildir. Zaten zaman aşımı da olmuştur 12 yıl geçti, kasetleri de imha edeceğim gidecek. Kimseye bunu kanıtlama ihtiyacı da hissetmiyorum.
O odada pisikolojik işkence gördüğünü söyleyen öğrenciler var, bunun kitapları yazıldı, kız öğrenciler Meclis'te basın toplantısı yaptı. Ikna odasına görevlendirmeyle girmek zorunda kalıp dayanamadığını söyleyen öğretim üyeleri var. Çok sayıda kişi söylediğinizin aksini söylüyor. Güvendiğiniz bir televizyoncuya verin, kızların kimlikleri yüzleri gizlensin, ortamı ve olayı herkes görsün o halde.
Beni haksız, onları haklı bulan varsa ki zaten bu tarihe dek öyle değerlendirdiler, bundan sonra da öyle değerlendirebilirler, hiç bir sakınca yok. Ben doğru yaptığıma inanıyorum, bu işin militanlığına soyunan, provakasyon isteyenler beni aksine ikna edemezler.
BEN SADECE REKTÖR YARDIMCISIYDIM
Kızlar okusun diye iyi niyetle çabaladım diyorsunuz, kızlara ağır gelen bir şeyi yapmaya zorlamak ya da "ikna etmek" için inisiyatif almak yerine kızların okula serbestçe girmesi için inisiyatif alabilirdiniz.
Ben hukuktan üstün değilim. Mahkemede karar veren, kanunları çıkaran yönetmelikleri yapan ben değilim. Ben sadece bir üniversitenin rektör yardımcısıydım. Danıştay AYM, YÖK kararları varken, bütün Türkiye'de bu uygulama varken bir birey olarak ben böyle yapacağım, demek gibi bir şeyiniz olabilir mi?
İkna odası uygulaması sadece sizin üniversitenizde oldu ama? Hem üniversite hocası aydınların toplumun yasaklardan kurtulup özgürleşmesi, bireylerin haklarının korunması için inisiyatif alması beklenmez mi?
Belki ben dediğiniz kapsamda bir aydın değilimdir, daha az aydın diye de niteleyebilirsiniz beni.
Estağfirullah.
Gerçek anlamda bir kadın erkek eşitliğinden bahsediyorsak, benim anlayışımda küçük yaştan itibaren bir kızın başının örtülmesi gibi bir şey yoktur. Saç kılının erkekte açık, kız çocuğunda günah sayılacağına ilişkin bir anlayışı, bu anlayıştan dolayı kızların toplumun her kesiminde kısıtlanmasını kabul etmem mümkün değildir.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.