'Asker-sivil ilişkilerinde 1 Mart etkisi'
Dün hükümetin etkili bir üyesiyle ismi saklı tutulmak kaydıyla önemli bir telefon görüşmesi yaptım.
Kaynağım, ne Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonuçları üzerinde, ne Albay Durmuş Çiçek’in önce tutuklanıp sonra tahliyesi üzerine, ne de askeri yargılama usulleri yasası üzerinde bir yorumda bulunmak istedi.
Ancak son birkaç haftadır beklenmedik şekilde gerilen asker-hükümet ilişkileri ve bu ilişkilerin akıbeti üzerine etraflı bir görüşme yapma imkânı oldu.
Taraf gazetesinin 12 Haziran’da ‘AKP ve Gülen’i bitirme planı’ başlığıyla Genelkurmay tarafından ‘kâğıt parçası’ denilen bir ‘belge’ yayımlanmasına dek, hükümetle asker arasındaki ilişkiler onlarca yıldır tanık olunmadığı kadar iyi görünüyordu. O kadar ki, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ‘devlet kurumları arasındaki bu uyum ve diyalogu’ 2009’un ‘ister terörle mücadele, ister Kürt, ister Güneydoğu sorunu’ diyelim, ‘Türkiye’nin bir numaralı sorunu’ için çözüm fırsatı sunmasına bir numaralı gerekçe gösteriyordu.
Birkaç haftada gelinen noktada artık MGK dışında hiçbir yerde Kürt sorunu konuşulamaz hale geldiği gibi, askerle hükümet arasındaki ilişkiler Cumhurbaşkanı Gül’ün ‘hakemliğine’ ihtiyaç duyacak noktaya gerilemişti.
Kaynağımın bu noktadaki itirazı ve sonrasında söylediklerini şöyle aktarabilirim: Hakemlik tanımı yakıştırma, resmen üstlenilmiş, açıklanmış böyle bir görev yok.
Ancak Cumhurbaşkanı gerekirse hakemlik de yapar. Çünkü Anayasa Cumhurbaşkanı’na devlet kurumları arasında uyumlu çalışmayı gözetme görevi vermiş. Bana göre şu anda yasal görevini yapıyor. Yaptığı, onaylanma sürecindeki bir yasa üzerinde hukuki incelemedir. Tıpkı mayın yasasında olduğu gibi, hassasiyeti olan bir konuda ilgili tarafların görüşünü alarak kararını oluşturuyor, hukuki görevini yapıyor.
CHP lideri Deniz Baykal’ın, Cumhurbaşkanı’nın yasa üzerinde hükümet ve askerin katkısıyla özel çalışma yaptırmasına itirazına ne diyorsunuz?
Baykal’ın söylemesiyle, yönlendirmesiyle yapılacak işler değil. CHP’nin bu konulara yaklaşımı üzücü, ama anlayabiliyorum. İki arada bir derede kaldılar. Eskiden ‘CHP+Ordu=İktidar’ gibi bir formül söylenirdi. Artık böyle bir formül kalmadı.
Başka formül mü var sizce?
Şimdi bir formül yok. Ama eski formülün bozulmuş olması, o formül üzerinden siyaset yapmak isteyenleri zor durumda bırakıyor.
İlişkilerinin gidişini nasıl görüyorsunuz? Görüyorum. Geleceğe karamsar değil, iyimser bakıyorum. Size şöyle bir benzetme yapayım: 1 Mart 2003’de hükümetin Irak tezkeresi Meclis’te kabul edilmeyince Türkiye ve ABD arasındaki ilişkiler geriledi. Ancak o zaman yapılan bazı değerlendirmeler, yani ‘İlişkiler şimdi daha gerçekçi zeminde, daha iyi zeminde gelişecektir’ diyenler haklı çıktı. Şimdi Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler çok daha gerçekçi, daha kişilikli, Türkiye’nin gücüne ve bölgesindeki rolüne daha uygun ve işbirliği temelinde gelişiyor.
1 Mart tezkere olayının Türk-Amerikan ilişkileri üzerindeki etkisinin bir benzerinin son tartışmalardan sonra asker-siyaset ilişkileri üzerinde yaşanacağına mı inanıyorsunuz?
Silahlı Kuvvetleri ve hükümet arasındaki ilişkilerin giderek daha gerçekçi ve daha iyi bir zemin kazandığına inanıyorum. Bu konuda hep karabasanlarla büyüdük, şimdi söylediğimiz uyum ve diyaloga uygun bir süreç gelişiyor. Kurumları birbirine düşürecek girişimlerin bu süreci etkilemeyeceğine inanıyorum. Olması gereken budur. Biz Avrupa Birliği’ni neden istiyoruz?
Belli bir demokrasi ve hukuk standardına ulaşabilmek için. Ben bu yüzden gelecekte
güzel, güneşli günler göreceğimize inanıyorum.
İsminin saklı kalmasını isteyen hükümet üyesiyle görüşmemizden kısa süre sonra, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yanına çıktılar. Konu, 30 Haziran MGK toplantısı ardından askeri usul yasası üzerine özel bir çalışma başlatan Cumhurbaşkanı Gül’ün talebi doğrultusundaki hazırlıklarıydı. Erdoğan daha sonra haftalık görüşmesini yapmak üzere Köşk’e çıktı.
Süreç şimdilik Gül’ün hükümetle asker arasındaki gerilimin bir an önce giderilip, kamuoyu gündeminden çıkarılması yönünde gelişiyor. Ama bunu istemeyenlerin mevcudiyeti de malum. Dolayısıyla Ankara’da sorumlu konumdaki herkes yeni bir kötü sürprizden endişe ediyor.
Murat Yetkin/Radikal
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.