2012'ye gidemezsek, Türkiye 2014 için Hollandalı çalıştırıcıya ne kadar sabredecek? Tecrübeli çalıştırıcı geleceğe dair ne düşünüyor? İşte cevabı: "Sabırsızlık panikten doğmamalı. Teknik adamlar Türkiye'de hep kara koyun olup sürüden dışlanmıştır ama bu eski bir yönetim tarzıdır"
Yıllar önce yolu Fenerbahçe ile Türkiye'ye düştüğünde de ona pek fazla sabredilmedi. Ancak başarıları, Guus Hiddink'i tekrar aramıza döndürdü. Kendisiyle Futbol Federasyonu'nun İstinye'deki binasında buluştuk. Tüm kibarlığı ve beyefendiliğiyle karşımıza geçerken, sorularımızı içtenlikle yanıtladı.
İşte o röportaj
Sabırsızlık toplumumuzun genel bir özelliği olarak kabul edilir. Siz 20 yıl önce Fenerbahçe'de görev yaptınız ama çok kısa sürdü. Sizin gibi bu ülkeden gönderilen Del Bosque, Löw, Lucescu gibi hocalar çok büyük başarılar yakaladı. Sorun nerede?
Üst seviye sporlarda sabırsızlık tabii ki her zaman olacaktır. Bu sabırsızlık belli bir yere kadar tolere edilebilir. Tedirginlik veya hedefe ulaşamamak gibi durumlardan duyulan bir sabırsızlık olabilir. Ama bir yenilgiyle işlerin tamamen bittiğini de düşünmemek lazım. Bir strateji ve plan ortaya koymanız lazım. Oyuncu mu yetiştireceksiniz veya neyi başarmak istiyorsunuz? Bu konudaki planınızı ortaya koymanız, daha sonra hedefe ne kadar ulaşmışsınız ya da ulaşmamışsınız ona bakmanız lazım.
Sabırsızlığın bir iki maçla ortaya çıkmaması lazım. Panikten doğan bir sabırsızlık olmaması gerekiyor. Ve bu sabırsızlık başkalarını suçlama şekline de dönüşmemeli. Bir beklentiniz olmadığı zaman öncelikle kendinizi ve kendi organizasyonunuzu kritik etmelisiniz. Ondan sonra başkalarına dönmeniz lazım. Örneğin burada teknik adamlar her zaman kara koyun olmuşlardır. Öncelikle onlar sürüden dışlanırlar. Bana kalırsa bu eski bir yönetim tarzının yansımasıdır.
Oyuncu havuzumuz geniş mi? Bu konuda sıkıntınız var mı?
Sadece Süper Lig'de de değil tüm oyuncu izleme ekibimle birlikte Banka Asya 1. Lig'e de İkinci Lig'e de bakıyoruz. Bir de geçmişte U17, U19 takımlarında forma giymiş ama şu anda 21-22 yaşına gelmiş ve oynadıkları takımlarında fazla forma şansı bulamayan, yedek kulübesinde olan veya çok fazla yedekten oyuna girme şansı bulabilen oyuncular var. Bu oyuncuları da kaybetmek istemiyorum. Bunları en kötü ihtimalle A2 Milli Takımı'nda değerlendiriyoruz. Çünkü gerçekten de bazı oyuncuların kaybedilmemesi gerekiyor.
Bu tür oyuncuların bir yıl sonra oynadıkları takımda durumlarına bakıp baktılar yine yedek kalıyorlar, ya Süper Lig'de ya da Bank Asya 1. Lig'deki başka bir takıma kiralık olarak gitmeleri gerekiyor. Çünkü 20-21 yaşında ümit vadeden bir oyuncu 22-23 yaşına geldiği vakit aynı pozisyonunu koruyamıyor. Bunun sebeplerinden bir tanesi de kendi pozisyonunda bulunan yabancı futbolcular. Yabancılar Türkler'in gelişimini engelleyebiliyor. Sınırlı bir grubumuz var. Ben gerçekten çok isterdim ki önümde geniş bir liste olsun, geniş bir havuz olsun. O kadar çok seçecek oyuncu olsun ki ben seçim yaparken terleyeyim.
HEM GENÇ HEM İYİ YAŞAYAN ADAM AVRUPA'YA GİTMEZ
Türkiye'de yetişen oyuncuların Avrupa'da forma giyme oranı çok düşük. Türk futbolcuları Avrupa düzeyinde değil mi?
Öncelikle bu çok ilgi çekici bir soru bu.Ama benim yaptığım açıklamalar bunun tam cevabı olur mu bilemiyorum. Bir karşılaştırma yapmak adına Hollanda'dan bir örnek verebilirim. Hollanda da eğitimler 6-8-12-14'lü yaşlarda oluyor ve ciddi şekilde eğitim görüşüyor gençler. Bu şekilde eğitim gören genç futbolculara da takımları 18-19 yaşlarına geldiklerinde de A takımda görev vermekten hiç çekinmiyorlar. Onları denerken de sabır gösteriyorlar. Onların takıma adaptasyonu konusunda. Böylelikle 23-24 yaşlarına geldiğinde iyi eğitim almış ve deneyim kazanmış hale geliyor bu oyuncular.
Tabi yurt dışındaki büyük kulüplere gitmeye de hazır duruma geliyorlar. Türkiye'de neden bu sayı az; bunun cevabını ben tam veremiyorum belki siz bir fikir verebilirsiniz. Hatta Okan hoca (Okan Buruk) bu konuda bir şeyler söyleyebilir. Belki böylelikle sebep daha açık ortaya çıkar. Neler tartışılabilir, mesela yeteneğiniz mi yok, ben buna inanmıyorum. Bu kısım kesinlikle doğru değil. Türkiye'de yeteri kadar yetenekli oyuncu var.
Tabii burada bir soru daha var. Oyuncular yurt dışına gitmeye ne kadar istekliler. Çünkü genç oyuncu olup da şu andaki sözleşmesi ile gayet iyi bir yaşam süren futbolcular olabilir. Bu durumda da yurt dışına gitmeyi çok fazla istemeyebilir. İngiltere, İspanya, Almanya ve biraz farklı olsa da İtalya bu liglerde mücadele etmeniz. O seviyede mücadele etmeniz gerçekten güç.
Bir de kulüplerimizde ne kadar üst seviye eğitim verebiliyoruz. Altyapıdan oyuncular ne kadar hazır geliyor? Oların yurt dışına transfer olabilecek seviyeye gelmeleri adına ne kadar etkili bu eğitim? Ve özetleme yaparsak oyuncuların yurt dışındaki kulüplerde oynayabilecek seviyedeki futbolcuların buradaki iyi yaşamlarından dolayı yurt dışında başarılı olmak üzerine çok büyük hedeflerinin olmaması bir sebep olabilir.
KATIRLAR GİBİ KOŞTURUP, TOPSUZ ÇALIŞMAYI ABARTMAK APTALCA
Yılların birikimiyle muhteşem bir futbol gözün sahipsiniz. Bu açıdan bakınca Türk futbolcusu için "Çalışmayı fazla sevmiyor" diyebilir misiniz? Eğer böyle ise bu sorunu aşmak için ne yapıyorsunuz?
Amerika'da bir çalışma yapmıştık. Şöyle bir şeye dikkat ettik. Benim yaptığım çalışmaları izlerseniz şöyle bir şey görürsünüz. Ben çok fazla topsuz antrenman yaptırmam oyuncularıma, daha doğrusu nadiren yaptırırım. Açma germe, yaşlı katırlar gibi sahanın içinde hiçbir şey düşünmeden koşu yapmaları benim çok fazla üzerinde durduğum çalışma tiplerinden değil. Ben daha çok topla antrenman yapmalarını.
ABD'de yaptığımız idmanların bir tanesinde ben saatimi yanıma almamıştım 1.45-2 saat kadar sürdü. Oyuncular da gayet zevk aldılar. İdmanların çoğu aynen bahsettiğim gibi topla yapıldı. Özetlersek oyuncular kesinlikle tembel değil; ama onları çalışmaya sevk etmeniz, teşvik etmeniz gerekiyor. Bu da tabii ki topla yapılan egzersizlerle oluyor. Başka yerlerde topsuz açma germe hareketleri çok fazla yapılıyor. Ben bunları aptalca buluyorum.
Tamamen futbolcu tarafına odaklanmamak lazım. Biraz da teknik direktörlerin ne yapması gerektiğini bir bakalım. Son bir örnek olarak da şunu söyleyebilirim. Biz son Güney Kore maçı öncesi pazar günü kampa girmiştik cuma ve cumartesi günü maçlarını oynayan bir kısım oyuncu ile birlikte. Bir kısmı da pazartesi günü katıldı ve İnönü'de idmanımızı yaptık. Normalde maçtan bir gün sonra idman yaptığınızda ne yaparsınız, joging, yürüyüş, hafif tempolu koşu ve açma germe egzersizi. Biz o gün 1.5 saatlik bir idman yaptık ama oyuncular 1.5 saat geçtiğini anlamadılar bile. Yani tembel olmayı unuttular.
BEŞİKTAŞ İŞİMİ KOLAYLAŞTIRDI
Futbolcularımızdan nasıl daha fazla verim alabiliriz. Hangi futbolcularımızdan? Beşiktaş-Dinamo Kiev maçına gittiğinde kimi seyretti? Avrupa kupalarında olmayan, olanında da yabancılar oynayan takımlar içinden nasıl bir ülke takımı oluşturacak?
Tabii ki fazla oyuncu yoktu. Türk olarak sadece İsmail ile Hakan vardı. İşim çok kolaylaştı doğrusu! Çok kısa bir alanda iki oyuncuya odaklanabildim. Tabi bu işin esprisi. İyi bir şekilde analiz edebildim ama zaten ben onları iyi tanıyorum. Tabi siz Beşiktaş'tan konuyu açtınız. Beşiktaş ile ilgili konuştuktan sonra şu anda Avrupa kupalarında olmayan takımlarımıza da lafı getirmek lazım.
Takımlarımız yabancı oyuncuları alıyorlar fakat bu getirdikleri yabancıların ekstra kalite getirmesi gerekiyor takımlarına. Kesinlikle yabancı oyuncuya karşı değilim ama bu futbolcuların kalitelerinin bir yansıması olması lazım. Bu yansımadan kastettiğim takımlarının Şampiyonlar Ligi'nde ya da Avrupa Ligi'nde şampiyonluğa ulaştırsınlar da demiyorum. Çünkü onlar daha üst düzeydeki liglerdeki takımların başarabileceği şeyler diye düşünüyorum. Şu an mart ayındayız en azından Şampiyonlar Ligi'nde veya Avrupa Ligi'nde bu aşamaya gelebilmeliler. Bunlar daha ikinci turlara çıkamıyorlar maalesef.
FEDERASYONA BİR ÖNERİM OLACAK
Türkiye'de eğiticiler kaliteli mi, değil mi? Bu paralelde eğitmenlerin eğiticileri kaliteli mi? 17 milyonluk Hollanda'dan sizin gibi ünlü teknik adamlar yetişiyor. Biz de neden böyle isimler çıkmıyor?
Üzerinde çalıştığımız öncelikli konulardaki eksikliklerimizi hallettikten sonra eğitimcilerle fikir alışverişine girip onların eğitim sürecinde neler yaptığını görmek ve fikir alışverişinde bulunmak isterim. Türkiye'deki eğitimciler kaliteli mi değil mi bu konuda sorundan bağımsız olarak bir şeyler söyleyebilirim. Bu fikir alışverişi başka ülkelerle de yapılabilir. Örneğin Fransa, Almanya, Hollanda'da bu tür futbol eğitimi konusunda gayet iyi işlerin yapıldığını düşünüyorum. Bu ülkelerle temasa geçilebilir. Ben yöneticilerimize ilerleyen dönemlerde bunu önermeyi düşünüyorum.
Oradan belki futbol eğitimcileri buruya gelip görüş bildirebilirler. Buradaki arkadaşları ile iletişime geçebilirler. Böyle bir platform olabilir. Süper Lig'de umut vadeden genç hocalar var. Genç oyuncularla iyi işler yapan, orta sıralardaki takımlarda ya da daha alttaki takımlarda. Belki ben biraz şanslıydım futbol kariyerimde. Ama benim de kötü zamanlarım oldu. İnsanlar bazen bunları unutuyor. Benim de savaş vermem gereken zamanlar, üstüne eklemem gereken şeyler oldu.
Futbolda bence önemli olan bir şey var o da merakınızın asla gitmemesi. Daima yeni şeyler öğrenmeye açık olmanız, yaşınız ne olursa olsun. Bu benim için de geçerli. Öğreneceğiniz şeyler kendi futbol departmanınız içinden de olabilir, daha geniş açıdan baktığınız zaman farklı yerlerden de öğreneceğiniz şeyler olabilir. Önemli olan merakınızı korumak.
ALMANYA DA BİZE SAYGI DUYSUN
Almanya ile gurbetçilerle ilgili olarak ciddi bir rekabet içine girdik. Almanlar "Biz yetiştiriyoruz onlar kapmaya çalışıyorlar" görüşünde. Hata geçenlerde Bild gazetesi "Artık biz de çalışıyoruz" başlığını attı ve "Çalıyoruz" kelimesini özelikle bizi hedef alarak kullandı. Size göre Almanların paniğini nedeni nedir ve Almanlar haklı mı?
Tabii ki bu çalma ifadesi kesinlikle yanlış bir ifade. Bizimle alakası olmayan bir ifade. Baktığınız zaman Belçika, İskandinav ülkeleri, Almanya gibi ülkelerde bir Türk jenerasyonu var geniş şekilde. Burada milli takımını tercih etme hakkı oyuncuda. Bu kararında tamamen özgür. Örneğin biz Hollanda Milli Takımı'nda Faslı oyuncuları oynattık. Ama bazı Faslı oyuncular da Fas Milli Takımı'nı tercih etti. Kararı futbolcu verir ve buna saygı duyulur. Örneğin Mesut Özil konusunda basında herhangi bir şekilde şikayette bulunmadık. Oyuncu tamamen özgür tercihinde kimi kendi doyduğu büyüğü ülkenin milli takımında oynamak ister. Kimi de ailesinin köklerinin dayandığı ülkenin milli takımını tercih eder. Bu konuda özgürler ve saygı duyulmalı kararlarına.
CENK İÇİN GAZİANTEP'İ TEBRİK EDERİM
Cenk Tosun'u beğeniyor musunuz? Onu A Milli Takım'a kazandırmak için çalışıyor musunuz? Mahmut Özgener başkanın Cenk için özel girişimleri oldu mu?
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Federasyondan hiçbir yönetici Mahmut Bey, Lütfü Bey teknik konularda bizim işimize karışmak gibi bir girişimleri kesinlikle olmadı. Öte yandan da Federasyonun değişik şehirlerde toplantı yapması fikrini de hoş karşılıyorum. Bir yere sabit kalmıyorlar. Cenk Tosun meselesine gelirsek, bazı kulüplerin genç hocaları var. O hocaların düşünceleri doğrultusunda bazı işler yapıyorlar.
Cenk Tosun örneğinde olduğu gibi milyonlarca dolarları euroları saçmak yerine genç oyunculara forma vermeyi tercih ediyorlar. Mesela Cenk Tosun da Eintracht Frankfurt'ta yedek olan, ikinci takımında forma giyen bir isimdi. Ama onu bünyelerine kattılar. Bu tür hocalara kulüp başkanlarına gerçekten teşekkürlerimizi sunmamız gerekir. Bu tür oyunculara forma yaşansı verdikleri ve bu tür bir felsefeyi benimsedikleri için.
TÜRK GENÇLERİNİN ÜZERİNDEKİ EN BÜYÜK BASKI, SAYGI!
Güney Kore'yi çalıştırırken orada yemek masaları yaş gruplarına göre düzenlenirken siz bunu değiştirmişsiniz. Yaşlıların içine gençleri gençlerin içine yaşlıları oturtmuşsunuz. Türkiye'ye geldiğinde bu tür prensiplerine aykırı olan ve değiştirdiği bir şey oldu mu?
Kore'deki örneğe benzer çarpıcılıkta bir durum olmadı. Burada şöyle bir şey oldu. 19-20-21 yaşındaki oyuncularımızın 30'lu yaşlardaki oyuncularımıza karşı büyük bir saygısı mevcuttu. Bu saygının yemek masaları ile bir alakası yok tabii. Performansla alakalı bir durum. Şöyle ki; bu tür deneyimli oyuncularımızın oynamadığı maçlarda genç oyuncularımıza şans veriyoruz.
Genç oyuncularımız hissettikleri o saygı duygusundan ötürü bir baskı durumu içine giriyorlar ve beklenen performanslarını sergileyemiyorlar ve ben bu oyuncalarla bizzat konuşarak bu tür bir forma şansı yakaladıklarında kendilerini göstermeleri gerektiğini söyledim. Yaşlı oyuncumuzu bir aslan konumuna koyalım. Genç oyuncularımızı da genç aslan yerine koyalım. Genç aslanlar yaşlı aslanı zorlayacaklar ki o yaşlı aslan da biraz o rahatlığından kurtulacak.
Bu tür bir durumda ben genç olanları desteklerim çünkü genç olanlar hemen şunu düşünürler " Ben bir şeyler için çabalıyorum ve hocam da beni destekliyor." Bu desteği görünce performansı artar. Yaşlı olanlar da gördükleri zorlama karşısında toparlanmazlarsa biz de kendilerine yaptıkları katkıdan dolayı teşekkür ederiz. Ama genelde yaşlı oyuncular gençlere destek oluyor. Deneyimlerini gençlere aktarabiliyorlar. Bu da geçekten çok klas bir davranış oluyor.
UMARIM BİZ DE BAŞARILI OLUR VE BAŞBAKAN'DAN ÖDÜL ALIRIZ
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan futboldan gelme bir insan. Bu sporu çok seviyor. Son Dünya Basketbol Şampiyonası'nda basketbolcuları çok güzel bir primle ödüllendirdi. Sayın Başbakan'ı ne kadar tanıyor. Spordan gelen bir başbakan olmasını avantaj olarak görüyor mu?
Kendisinin futboldan geldiğini ben de biliyorum.Umarım basketbol takımımıza verdiği ödül gibi futbol takımımıza da tabi öncelikli olarak benim dönemimde böyle bir ödül verme imkanı doğar. Bir şampiyonluk kazanırız ve kendisine böyle bir jest yapma imkanı doğar. Benim dönemimde olmasa da umarım gelecekte böyle bir şey yapma imkanı kendisinde olur.
ÜLKEMDE BANA 'KAOTİK BİR ORTAMDA NE YAPIYORSUN?" DİYORLAR
Hollanda'da Türkiye' dair kendisine en çok sorulan soru nedir?
Tamamen bir genelleme yaparak söylüyorum. Genelde sorulan sorular sabırsızlık üstüne oluyor, "Bu kaotik durumda nasıl oluyor, nasıl gidiyor böyle bir sabırsızlık içinde bulunmak" diye soruyorlar. Ve tabi bana şahsi olarak soracak olursanız, ben bu tür bir atmosfer içinde bulunmaktan dolayı mutluyum. Çünkü duygularınızı kontrol edebilir ve yeteneğinizi de kullanırsanız bu tür bir sabırsızlık durumunda bile başarılı olursunuz. Ve tabii ki herkes biliyor ki Türkiye'de futbol anahtar sözcük. Böyle bir futbol ülkesinde bulunmak da güzel.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.