Polisler, askerlikten 'yırttı'. Ama askersiz kalmaktan korkmayın. İşte bir adaylar listesi.
Evvela görev bilinci, sorumluluk duygusu, Türklük gurur ve şuuru ve de İslam ahlakıyla gayrete gelip suç duyurusunda bulunacaklar için bir not: Bu yazı, halkı askerlikten soğutma yazısı değildir!
Tam aksine, soğuya soğuya neredeyse donmak üzere olan gönüllere bir antifriz olma çabası denebilir.
Hem ben birbirini sevenlerin arasına girenlerden değilim. En anlaşılmaz sevgililik hallerine dahi “Bir hadise var, can ile canan arasında” düsturuyla yaklaşırım.
Bu itibarla isteyen orduyu, isteyen emniyet teşkilatını, isteyen de milli birlik ve beraberliğimiz ile bölünmez bütünlüğümüzün teminatı olan koruculuk müessesesini sevebilir. Bir yastıkta kocasınlar derim, başka da bir şey demem...
Sevmeden yaşanmıyor madem, ben mesela bu üç kurumu seveceğime Sayın Başbakan’ı severim. Hiçbir ironi yapmıyorum. Kendisiyle sosyal, sınıfsal ve siyasal olarak uzlaşmaz yerlerdeyiz. Başbakanın varlık sebebi, beni ve benim gibi düşünenleri siyaseten istemez. Benim siyasal varoluşum da o düşünce ve hükmetme biçimine muhalefet etmekle anlamlıdır. Yine de kendisini severim. Buradaki tek ölçüm hakikiliktir.
Ölçüyü tutan üç kişi
Ülkenin siyasal liderleri içinde, hakikilik vasfı taşıyan kişi sayısı üçtür. Birisi Sayın Başbakan’dır, diğer ikisini saymak bile suç kapsamına girer.
Düşünün ki diğer iki isimden birisinin ismini söylerken “sayın” ön ekiyle başlamak fazladan linç sebebidir. Katilinizin ‘ağır tahrik’ indiriminden yararlanması garantidir.
Hakikilik, yani hayattta bir karşılığı olma durumu “etkileme-belirleme-dönüştürme” gibi üç temel kritere bağlıdır. Ne yazık ki bu üç ismin dışında, hiç kimse bu kriterlere uymamaktadır. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, ancak etrafındaki siyasi, psikolojik kuşatmayı ve dili tasfiye edebilirse gerçeklikle sağlam bir ilişki geliştirebilir. Sosyalist partiler, parti liderliği olgusunu, Siyasal Partiler Yasası’nın bir mevzuat zorunluluğu saydıklarından değerlendirmemin dışındadırlar.
Malumunuz, polisler artık askerlik yapmayacak. Gerekçesi, zaten vatani bir görev ifa etmeleriyle temellendirilmiş. Başbakan, geçen hafta bir polis ailesi ile konuşurken bu durumu kastederek “Yırttı yani” demiş.
Şimdi bu ülkede başbakanlık yapmış ara dönem üretimleri de dahil herkesi gözünüzün önüne getirin. Zorunlu askerlikten kurtulmayı ‘yırtmak’ olarak söyleyecek bir tek lider düşünebiliyor musunuz?
İspiyonlamış gibi olmayayım ama orta yerde, resmen geride kalanları soğutma durumu var.
Yeğenlerim de yırtmak istiyor
Toplandığımızda orta halli bir muhalefet partisinin miting kalabalığına denk gelecek sayıda yeğenlerim var benim. Hepsi birden “Dayı-emmi, biz de yırtmak istiyoruz!” deyip duruyorlar. Gençleri tam yeniden ısındırmıştık ki televizyonlar ve gazeteler polislerin yırtmasını “Polise müjde!” başlıklarıyla vermeye başladılar.
İşbilir bir ‘sayın muhbir vatandaş’ gayrete gelse bütün TV ve gazeteleri mahkûm ettirebilir. Dilekçenin ana tezi benden gelsin. “Ne demek ‘müjde’?! Askerlik bir bela mıdır ki kurtulmak müjde olsun?” diye başlayan bir dilekçenin işleme konmaması imkânsızdır.
Kimler muaf olmalı
Diğer muhalefet partileri pek umut vermiyorlar. El mecbur BDP’ye bir önerim var. Polislerin askerlikten muaf sayılma gerekçesi çok yerinde bir gerekçedir. Bu hayatın tüm alanlarına teşmil edilebilir.
Mesela, dağ başlarında “Oku, öğret ve nihayet! - Yurda yarar bir insan et!” düsturuyla çalışan öğretmenler niçin vatani bir görev yapıyor sayılmasınlar ki?
Ömrünün 10-15 senesini sağlıklı bir nesil yaratmak için sebil etmiş olan doktorlar, niçin bu kapsama alanına girmesin?
Maliye memurları, maden işçileri, mühendisler, son ütücüler, say say bitmez...
İşte bu gerekçelerle Anayasa Mahkemesi’ne bir dava açın. Ya da bir yasa önergesi verin. Bir anda tüm Türkiye’nin partisi oluverirsiniz.
Başka kimse duymasın ama kesin koalisyon ortağısınız. Olmazsanız hesabını benden sorun.
Kim bu listenin dışında kalır diye de kaygılandım biraz. Allah göstermesin ya vatan askersiz kalırsa?
Aşağıdaki potansiyel asker adaylarını düşününce rahatladım.
İşte potansiyel adaylar
Tekel işçileri... Zaten sigara üreterek sağlıksız bir işe vesile oluyorlar. Üstelik 4-c direnişinde gördük ki her biri savaş halinde on kaplan gücünde.
Silikozis hastaları başta olmak üzere tüm meslek hastalıklarına düçar olanlar... Hemen itiraz etmeyin, askeri hastanelerde beleş tedavi olurlar hiç değilse. Bir tek Emre Aköz itiraz eder, “Yok öyle beleş tedavi falan!” diye, onu da yemeğe götürüp içirirsiniz, arada kaynar gider.
Pop ve arabesk sanatçıları... Bunlardan çürük raporu alanları sahnelerde de çalıştırmamak gerek. Yurtdışında iş bulanları da yurtdışında bırakmakla tehdit etmeli. Bak hepsi nasıl tıpış tıpış gidiyorlar askere. Onuncu Yıl Marşı’nı söyleyenler, albümüne yapımcı olanlar istisna tutulabilir. Bunların hepsini askere alsak Ege Ordu Komutanlığı’nın ihtiyacı giderilir. Zaten Yunanistan’ın da artık bize düşmanlık edecek hali kalmamış. Hepsi birden beraber ve solo olarak bir şarkı söylemeye başlasalar, düşman kaçacak delik arar.
Bir de bilinmeyen dillerde konuşan yurttaşlarımız var... Bazı rivayetlere göre, ülke nüfusunun üçte birinden fazlaymışlar. Bunca sene ekmeğimizi yemişler, biraz da nöbet tutsunlar, çok mu? Varlık vergisi çıkaraydık daha mı iyiydi? Tehcir, tenkil, tedip deyip duruyorlar zaten. Artık bu argümanları da kalmaz. Bir taşla bir hayli kuşu telef etmiş oluruz.
Halen askeri vesayetten bahsedenler de rahat bir nefes almış olurlar. Belki muhalefet bile yaparlar.
Kel Ali’nin bağı
Herkese akıl verdim, askeriyenin ne günahı var! Üstelik yıllarca karavanalarını ve falakalarını yemişim. Sayışmanın vaktidir. Bu akıl da emir komuta zinciri içinde tüm orduya gelsin. Siz de “Biz zaten vatani bir vazife yapıyoruz, bizi de askerlikten muaf tutun!” diyebilirsiniz. Ortalık Kel Ali’nin bağına döner ki dönsün.
Türk kaossuz yaşayamaz, nefes bile alamaz.
Sırrı Süreyya Önder, 1962 Adıyaman! Arz ederim!
Not: Kıymetli polis arkadaşlar, yanlış falan anlayıp da şahsıma kinlenmeyin. “Yırtma durumunu” diğer garibanlara da “müjde”lemekten başka bir amacım yok. Hep birlikte vatana hizmet edelim derdindeyim. Tekrar arz ederim!
Sırrı Süreyya Önder - Radikal
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.