Aldırmayan "bizden değildir"
Altan Tan kardeşimiz, "Yine yazınızda belirttiğiniz 'Vatandaşlık esasında birlik ve eşitlik' ile neyi ifade etmek istediğinizi merak ediyor, öğrenmek istiyorum." diyordu.
Cuma günü yazımızda "teorik olarak İslam'da, farklı alt kültür gruplarının hakları ve ödevleri" konusunda bazı şeyler yazmıştık. Yukarıdaki soru üzerine bugün de "laik-demokratik-ulus devletlerinde" farklı etnik gurupların haklarına temas etmemiz gerekiyor. Soruda yer alan ifademiz şudur: "vatandaşlık esasında birlik ve eşitlik". İslam'da devletin insan unsurunu birbirine bağlayan en hakim ve üstün bağ dindir, inançtır. Laik ve seküler sistemlerde ise bunun yerini vatandaşlık alıyor ve teorik olarak "etnik aidiyetleri, alt kültürleri ne olursa olsun bütün vatandaşların haklarda ve ödevlerde eşit olmaları" gerekiyor. Peki fiilen bu eşitlik gerçekleşiyor mu?
Cumhuriyetin ilanından sonraki politikalara bakılırsa "bütün unsurları her yönden türkleştirmek" için her çareye başvurulduğu görülüyor. Hem İslam'a hem de farklı kültürel ve etnik aidiyetlere karşı takınılan tavır, yapılan uygulamalar zaman zaman isyanlara bile sebep oluyor; ancak isyanlar, acıları hala hissedilen şiddetli tedbirerle bastıtılıyor. Gün geçiyor, devran dönüyor, dünyanın geldiği nokta, her bir ülkeyi ve toplumu, eskiye nispetle daha fazla etkiliyor; bu yüzden insan hak ve hürriyetleri konusunda ilerlemeler, iyileştirmeler gerçekleşiyor. Bugün gelinen noktada "herkesi zorla belli bir etnik aidiyete sokmak ve orada eritmek" yerine "farklıların bir arada insanca, adil paylaşım çerçevesinde yaşamaları" ilkesi itiraz kabul etmez bir kural oluyor. İşte bu gerçeği göz önüne alarak kürt meselesinde de "vatandaşlık ortak bağının esas alınması, hak ve ödevlerde bu ortaklığa göre eşitliğin gerçekleştirilmesi" çözüm olabilir dedim. Bu çözüm benim iman ve davamın oluşturduğu çözüm değil, onu daha önce yazdım, ama mevcut şartlarda, "insan hak ve hürriyetlerine bağlı demokrasilerde" çözüm olsa olsa böyle olur" diyorum.
Eşitlik derken bir de "birlikten" söz ediyorum. Hem birliği hem de eşitliği sağlamak soğukkanlı, geniş ve derin müzakereleri gerekli kılıyor. Fatklı gurupların ve her bir grubun iç bölümlerinin ve fertlerinin aynı sonuca razı olmaları, imkansız gibidir. Bu noktada karşılıklı fedakârlık ve uzlaşma kaçınılmazdır.
Meseleye çözüm getirmek üzere belli insanların bir araya gelmelerinde elbette fayda vardır. Yeter ki, bu insanlar iyi niyetli ve ehliyetli olsunlar. Ben bunlardan bir olarak görülür ve davet edilirsem elbette katılır, düşüncemi söylerim, elimdem gelen gayreti sarf ederim. Çünkü akan kan da, heba olan servette ümmete aittir; buna göz yuman, aldırmayan, bunu dert edinmeyen "bizden değildir".
Hayrettin Karaman - Yeni Şafak
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.