Çözüm sürecinin ikinci aşamasında hükümetten demokratikleşme paketini bir an önce açıkmaması bekleniyor. Söz konusu paketin içerisinde KCK tutuklularını da kapsayacak bir düzenleme olup olmayacağı ise tartışma konusu. KCK soruşturması kapsamında aralarında milletvekilleri, belediye başkanları, gazeteciler ve siyasetçilerin de olduğu binlerce kişi tutuklandı. Tutuklananların çoğu “seçim çalışmaları”, “mitinglerde yaptıkları konuşma”, “katıldıkları cenaze törenleri” ve “ortam-telefon dinlenmeleri” ile suçlandı. KCK davasına bakan avukatlardan eski Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar ile konuştuk.
KCK soruşturmasını “Kürt siyasal hareketini terörist bir örgüt olarak nakletme amacına dönük bir operasyon” diye tanımlayan Aktar’ın öne çıkan açıklamaları şöyle: KCK tutuklularına, “PKK ile aynı termolojiyi, benzer dili kullanıyorsunuz” şeklinde suçlamalar yöneltiliyor. Bu olabilir, mümkün. Bağımsızlık da istenebilir. Mücadele ederken seçilen yöntem zora dayalıysa bu kriminal bir olaydır, bundan dolayı suçlanabilirsiniz. Ama yönteminiz şiddet içermiyorsa bundan dolayı suçlanamazsınız. Demokratik özerklik mi gerçekleştirmek istiyorsunuz bunu istemek yasalara göre başlı başına bir suç değil. Bir siyasi parti bunu programına koyabilir. Bunu nasıl hayata geçireceğine dair projeler geliştirebilir.
SUÇLANMAMASI GEREKİRDİ
Hatip Dicle’nin telefonu hiç dinlenmemiş ve telefon dinleme kararı yok. Suçlandığı konular telefonları dinlenen kişilerle yaptığı görüşmeler, panellerde, toplantı ve kongrelerde yaptığı konuşmalar. Dicle, kamuoyuna açık ve basında yer alan konuşmalardan dolayı suçlanıyor. Dört yıldır tutuklu. Normal koşullarda suçlanmaması gerekirdi. Örgüt üyeliği ile suçlanan Dicle bir politikacı, politikacının içeride tutulması görüşmelerde bir pazarlık hâline getirilme amaçlıdır. Başka bir açıklaması yok.
SÜREÇ OLMASAYDI, KCK’LILAR SERBET KALIRDI
Örgüt üyeliği suçlamasıyla tutuklanan birçok insan dört yılı aşkındır içeride. Ve hâlâ yargılamaları sürüyor. Burada alacağı cezanın infazını tamamlamış insanlar var. Cezanın infazının tamamlamış insanların hâlâ tutuklu olmasının tek bir nedeni olabilir, o da bunların rehin tutulması ve bir pazarlık kozu olarak kullanılması. Bırakılması gerekenlerin bırakılmaması, “Çözüm süreci kapsamında serbest bırakıldılar” algısını yaratmamak içindir. Bu süreç olmasaydı şu anda tutuklu olanların çoğu yasal olarak serbest kalmış olacaktı. Kürt siyasetçiler pazarlık konusu edilerek salıverilmek isteniyor gibi görünüyor.
BALYOZ, DARBE PLANIYDI
Balyoz’un bir darbe planı olduğu ve hayata geçirilmeye çalışıldığını kamuoyu biliyor. Ergenekon’un da nasıl bir yapı olduğunu az-çok biliyoruz. Ama KCK’ye baktığımızda bir öldürme eylemi yok, bombalama eylemi yok. Bir yer taranmamış. Bütün tartışma oluşturulmaya çalışılan yerel yönetimler modeli ve seçimlerde aday belirlemede yaptıkları tartışma. Kimi niye seçecekler, niye aday gösterecekler buna ilişkin tartışmalar. Bütün partiler bunu yapıyor.
SEÇİM BARAJI DÜŞMELİ
Ama anadilde eğitim meselesini gerçekleştirmediğiniz sürece Kürt meselesini çözmemiş olursunuz. Bu sorun devam eder ve çatışma yaratır. Bu sorun cumhuriyetin kuruluşundan bu yana var olan bir sorundur. Bütün uluslar, halk ve milletler gibi Kürtlerin de millet olmaktan kaynaklanan kendi dilinde eğitim görmek, kendi kültürlerini geliştirme gibi hakları tanınmalı, güvence altına alınmalı. Böyle bir paradigma üzerinde yürümediği sürece var olan resmi ideoloji tekrarı ile Kürt meselesini çözmek mümkün değil. (Taraf)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.