Panele BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, ESP Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve Araştırmacı-Yazar Haluk Gerger konuşmacı olarak katıldı. Panelde ilk olarak Gerger konuştu. Ortadoğu’da 1. Dünya Savaşı sonrasındaki statükonun günümüzde sancılı bir dönem geçirmesi nedeniyle yeni arayışlar içinde olduğunu dile getiren Gerger, 1990’lardan bu yana da Arapların kendi içinde milliyetçilik hareketlerinin geliştiğini söyledi.
‘KÜRTLER ŞİDDETLE STATÜSÜZ KILINDI’
Sınıf devriminin yanında ikinci bir devrimin de Ortadoğu’daki ulusal kurtuluş mücadeleleriyle gerçekleştiğini ifade eden Gerger, “Araplar kendi devletlerini kurdu. Türkiye kendi devletini kurdu ancak Kürtlerin payına bölünme ve parçalanma düştü. Dört parçadaki Kürtler, statüsüz parçalanmaya maruz bırakıldı. Bu da büyük bir şiddetle oldu. Bu süreçte ilk kimyasal silahlar Kürtler üzerinde kullanıldı. Bunun 1917-1920 tarihleri arasında Süleymaniye’deki örnekleri mevcuttur. Parçalanmış Kürdistan ve statüsüz Kürde dayalı bu durum Türkiye’nin de mevcut sistemde işine geldi. Statüsüz Kürt üzerinden inşa edilen Ortadoğu’daki bu sistem, asimilasyon ile birlikte kimliksizleştirilmiş Kürt yarattı. Bu önemli” dedi.
‘TÜRKİYE BATININ ORTADOĞUDAKİ TRUVA ATIDIR’
Türkiye’nin kuruluşunun özünde doğuya sırtını dönmek, batıya yönünü çevirmek olduğunu dile getiren Gerger, “Türkiye, kuruluşunun ilk yıllarında toplumsal bir mühendisliğe soyundu. İdeoloji yarattılar. Kemalizmi yarattılar. Kemalizm ise sadece bir ideoloji değil aynı zamanda örgütlenme biçimidir. Yani o dönem ‘Doğu gericiliğin kaynağıdır. Bize kaybettirdi. Batılılaşacağız’ dediler. Bu da hiç olmadı esasen. Kemalist toplum mühendisliği bu kopuşu sağlayamadı. Çünkü batı Türkiye’yi kabul etmedi. Ortadoğu’ya doğru iteledi. Batı, Türkiye’yi Ortadoğu’daki Truva atı olarak görüyor. Çünkü zenginlik kaynakları itibariyle de Kuzey Kürdistan’daki potansiyel karşısında Türkiye sırtını Ortadoğu’ya dönemezdi. Bu süreçte Kürdistan toplumu ve iç dinamikleri de Türkiye’nin iç siyasetinin ayrılmaz bir parçası haline geldi. Kemalist projesinin gerçekleşmeyen ayağı budur” diye konuştu.
TÜRKİYE’NİN ROJAVA HESAPLARI
Emperyalizmin Irak’a müdahalesi sürecinde Türkiye’nin tarihinde ilk kez kurumları ve toplumuyla batının operasyonunda devre dışı kaldığını söyleyen Gerger, şunları ifade etti: “Aslında Türkiye, Irak’a girmek, Güney Kürdistan’da ot bitmez hale getiren operasyonlar yapmak niyetindeydi. Ancak olmadı. AKP, bu nedenle Suriye’de de Kürtlerin Güney Kürdistan’daki gibi bir oluşuma, federatif bir yapıya kavuşmasını istemiyor. Bunun için de doğrudan işgalle ya da tampon bölge aracılığıyla bunun önüne geçmek niyetinde. AKP, bununla birlikte PKK toplumunu bertaraf etmeyi, Kürtlerin hak arayışlarını darlaştırarak oluşuma gitmelerini engellemek, Güney Kürdistan’a karşı kullanmak, PKK’ye karşı mevzi kazanmak, Birleşmiş Milletler (BM) olası diplomasisinde masada Rojava’ya hakim olarak yer almak amacını güdüyor.”
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.