KUZEY KÜRDİSTAN’DA ULUSAL BİRLİK VE ORTAK TUTUM
Saygıdeğer Konferans Katılımcıları,
Sizleri Kürd Devrimci Demokratları/DDKD adına saygı ile selamlarım.
Kürtler üzerinde çalışması olan bütün yabancı tarihçiler, araştırmacılar, misyonerler, akademisiyenlerın ortak paydası kürtlerin kendi içinde hiçbir zaman birlik olmadıkları yönündedir. Yalnız yabancı araştırmacılar değil artık sıradan bir kürt vatandaşının da algısı ve yargısı bu yöndedir.
Sömürgeci tahaküm altında yıllar boyu yaşamış, parçalanmış bir toplumun, inkar edilen bir halkın, beyni ve ruhu kendine yabancılaştırılmış bir milletin ve yüzyıllarca zulme uğramış, inkar edilmiş, katliamlara maruz bırakılmış, asimlasyona tabi tutulmuş ve kendi içinde alabildiğince dinsel, dilsel, mezhebsel, etniksel vs. farklılıkları olan bir ulusun birlik ve beraberliğinin olmayışı anlaşılır olması doğaldır. Belki de doğal olmayan bütün bu kötülüklere uğramış bir milletin hala ayakta olması ve ulusal kurtuluşu ve özgürlüğü için mücadelesinde vazgeçmemesidir. Sanırım biz kürtler bunu başardık ve bugün kürt halkının mücadelesinin geldiği nokta umut vericidir.
Kürtlerin ulusal birlik sorunu Kürt toplumunun ve Kürt parti ve örgütlerinin en zayıf noktasıdır.
Günümüzde de zaman zaman dillendirilen Osmanlı Kürt ittifakından bahsediliyor. O dönemde de Osmanlı ile İran arasında tamponluğa mahkum edilmiş Kürt beyliklerinin ’aşil topuğu’ onların kendi aralarında sürekli çekişme halinde olmaları, ortak bir liderlik etrafında birleşmemeleridir. Hatta kendi aralarında çözebilecekleri sorunları Osmanlıya havale ederek çözmeye yönelmişlerdir. 1514 yılında Yavuz Sultan Selim ve 25 Kürt beyi arasında yapılan Amasya Anlaşması’nın da Kürtlerın birlikten yoksun olduklarını gösteriyor. Bu birliğin mimari İdrisı Bitlisi olmakla beraber kendi aralarında ortak bir bey çıkarmadıkları için Yavuz Sultan Selim Beylerbeyi yetkisini herzaman kendi yanında yer alan Bıyıklı Mehmed Paşa’ya verimiştir.
Kürtlerin birlik sorunu ünlü Kürd hozanı ve düşünürü Ahmede Xani ’Mem u Zin’ adlı yapıtında da dile getirilmiş ve dile getirdiği şu dörtlükte kürtlerin birliğini o dönemin mantığı ile anlatmıştır.
Ger dê hebûya me ittifaqek
Vêk ra bikira me inqiyadek
Rûm û ‘ereb û ‘ecem temamî
Hemiyan ji me ra dikir xulamî
Daha sonraki yüzyıllar da Kürt tarihine ve onun başkaldrılarına kısaca bir göz attığımızda başarısızlığının temel kaynağı Kürtlerın birlikten yoksun olmaları nedeniyle düşman tarafından hem birbirine karşı kullandırmış ve hem de birbirini kırıdırmaya kadar götürmüştür.
Tek tek bütün Kürt isyanlarını incelediğimizde bu durum bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmaktadır. Son 25 yılda silahlı ayaklanmaya karşı devletin Köy Koruyucuları adı altında kürtlerden oluşturulan ve sayıları resmi kayıtlara göre 70 binlere varan paramiliter örgüt gerçeği PKK’nin geçmişte zaman zaman Kürt aşiretlerine karşı sürdürdüğü yanlış politikasıyla açıklanamaz. Bu Türk egemenlik sisteminin Kürdistan‘da devlet işleyişi ve ilişkilerini kullanarak, ekonomik olarak kendisine tümden bağımlı azımsanmayacak bir toplumsal taban edinmesi ile alakalı bir durumdur. Hatta belki ironidir ama korucuların Türkçe bilmedikleri buna rağmen dağda kendi ülkelerinin özgürlüğü için savaşan gerillaların resmi dilinin Türkçe olması da ne acı bir gerçek.
Güney Kürdistan’da iki büyük örgütümüz arasında yıllarca süren kardeş kavgası Kürt beleklerinde artık geri planda kaldı. Açıktır ki, eğer onlar birlikte hareket etmeselerdi bugün elde etikleri kazanımdan söz edemeyecek, onların başarısından gurur duymuyacaktık. Eğer bugün YNK genel sekreteri Irak Federe devletininn cumhurbaşkanı ve KDP başkanı Mesud Barzani Kürdistan yerel yönetiminin başkanı ise bu, onların son on yıllarda oluşturdukları birlik politikasının ürünüdür.
Arap Baharı‘yla Suriye egemenliği altındaki Batı Kürdistan parçasındaki ortaya çıkan fırsatlar Kürt örgütlerinin birlikte hareket etmeleriyle taclanacağı kuşku götürmez bir gerçek olmasına rağmen, zaman zaman basında ve internet medyasında örgütlerin kendi aralarındaki sorunlarla boğuştuklarını okumak, duymak ve işitmek ne can sıkıcı bir şey. Umudumuz o dur ki onlarda kendi aralarındaki er veya geç birliği sağlayacak ve Türk devlet ve basın yayın organlarının diliyle onlarda ‘Kuzey Irak‘ olduğu gibi‚ Kuzey Suriye‘ de kendilerini yönetecek bir siyasi ve hukuksal statüye kavuşacaklardir.
Değerli arkadaşlar
Elbette, Kürt ulusu da farklı toplumsal kategorilerden oluşmaktadır. Farklı toplumsal grupların çıkar ve ilişkilerinden kaynaklanan farklı çözüm perspektifleri vardır. Dahası, uluslaşma sürecinin sağlıklı olgunlaşmaması ve Türk egemenlik sisteminin Kürdistan`da devlet işleyişi ve ilişkilerini kullanarak, ekonomik olarak kendisine tümden bağımlı azımsanmayacak bir toplumsal taban edinmesi, Kürtlerin ortak bir strateji etrafinda toplanmalarını ciddi bir şekilde engelemektedır. Buna siyasi grupların kendi aralarındaki farklılıklarını abartmalarını da eklemek gerekir.
Olabildiğince Kürt toplumunu devletin konseptinden uzaklaştırmanın yolu, Kürt hareketinin mümkün olan en geniş birliğidir. Bu birliğin temel amacı Kürtlerin en az itirazlı temsilini çıkartmak olmalıdır. Doğaldır ki böylesi bir birlikte, farklı görüşler, farklı kültürel ve alışkanlıkları olan ve hatta farklı çözüm perspektiflerine sahip olanlar birlikte olacaktır.
Kuşkusuz, Kurdistan´da sadece Kürtler yaşamamaktadır. Kürt hareketi, Kürdistan`da yaşayan dini ve etnik azınlıkların tüm haklarının garanti altına alındığı bir çözümü öngörmelidir. Türkiye`de oldugu gibi, Kürdistan`da yaşayan dini azınlıklar da büyük acılar yaşadılar. Ermeniler, Süryaniler ve Kürd olmalarına rağmen, Ezidiler kırımlara uğradılar. Aleviler ciddi baskılara maruz kaldılar.
Kürt toplumunun homojen bir topluluk olmadığı, değişik alt kimliklerin birarada yasadığı gerçeği gün gibi ortadadır. Küçük sayılan farklılıkların bile, günümüzde rahatlıkla büyük hasasıyetlere neden olabildiğine tanık oluyoruz. Dahası mezhepsel ve „dilsel“ farklılıkların çok sinsice istismar edildiği bir dönemi yaşıyoruz.
Her sosyal grubun, etnik ya da dini azınlığın kendine özgü özelliklerini öne çıkardığı hasasiyetleri vardır. Açiktır ki, Kürdistan‘da yaşayan azınlıkların, bu ülkeyi vatanları olarak kabül etmeleri, olabildiğince özgür ve haklarına sahip olmalarına bağlıdir. Herkes için özgürlük, eşitlik ve daha de önemlisi güvenlikli yaşam, Kürdistan‘da birlikte yaşamanın da güvencesi olacaktır.
Yine, Kürt hareketi Kürtçe‘nin Kuzey Kurdistan‘da konuşulan iki lehçesinin korunmaları ve geliştirilmelerine aynı özeni göstermeli bu sorunun istismarının önüne geçme çabaları arttırılmalıdır.
Yerel yönetimlerimizin son birkaç yıldir bu konuda gösterdiği hasasiyet, Güney Kurdistan yönetiminin azınlık politikası, Kürtlerin samimiyetlerinin göstergesi olarak kabul edilmelidir. Bu nedenle, kendilerini Kürt görseler de Ezidilerin ve Kürdistanlı Alevilerin, Ermenilerin, Suryanilerin ve Mehalmilerin temsili son derece önemlidir.
Şüphesiz, Kürd hareketinin önünde çözüm bekleyen en staretijik sorunlardan biri de birlik ve ortak irade sorunudur. Bu doğrultuda uzun süredir çabalar olmasina rağmen, olması gereken çözümler bulunamadi. Mevcut durum, ‘büyük‘,‘küçük‘ siyasi parti ve örgütlerine daha duyarlı ve sorumlu davranmalarını zorunlu kılıyor.
Şimdiye kadar gerek illegal gerekse de kısmen legal de yapılan ulusal birlikler hiçbirisi başarıya ulaşmamıştır. UDG, HEVKARİ, TEVGER ve son olarak TEVKURD deneyimleri gözler önündedir. Özellikle PKK’nin 1993 yılı ateşkesinden sonra Kürt örgütleri arasında oluşan olumlu atmosfer giderek bir cepheyle taçlandırılmasına bir fırsat sunmuş olsada, yapılan cephe çalışmaları da ne yazık ki sonuçsuz kalmıştır.
Bütün bu girişim ve deneyimlerin başarısız olmasının birçok sebebi olmakla beraber, kanımca temel nedenini ulusal-toplumsal yapımızda ve karekterimizde kaynaklandığı açıktır.
Çok sesli, daha geniş bir birlik, zaafiyetleri en aza indirilmiş bir temsil ve daha sağlıklı bir iradeyi ortaya çıkarmak için varolan DTK (Demokratik Toplum Kongresi), böyle bir birlik için esas alınabilir mi? DTK, var olan eksikliklerini gidermeye, genişlemeye hazır ve açık mı? DTK, program hedefelerini, işlevsel ve yönetsel yapısını tartışmaya ve genişlemeye uygun yeniden düzenlemeye hazır mı?
Açıktir ki derdimize çare olacak birlik, fonksiyonel, karar ve temsil gücü yüksek, bütün siyasi eğilimlerin temsil edildiği, sivil toplum örgütlerinin desteğini alan, daha da önemlisi adı ve konumu ne olursa olsun hiç kimsenin kendisini onun üstünde görmediği, bir birlik olmalıdır. Ancak bunun zorlukları ortadadır.
Öte yanda, son kırk, elli yılın tecrübeleri ile gelinen aşamada, hangi mücadele alanının kürdlerin meşru taleplerini uluslararası alanda haklılıkları tartşılamaz bir noktaya taşıyacağı yeniden gözden geçirilmeli. Mücadelenin değişik alan ve biçimlerinin biribirleri üzerindeki etkileri, yeniden değerlendirilmeli. Sivil siyasi alan ve sivil iteatsizlik olarak adlandırılan, Türk devlet konseptini zorlayan mücadele ve çalışma biçimini genişletme ve yaygınlaştırma olanakları gözden geçirilmelidir.
Değerli Konferans katılımcıları
Kürtlerin Ulusal birlik sorunu toplumsal yapımız ve karekterimizde kaynaklanan çetrefeli bir sorun olduğu muhakaktır ama son yıllarda yasal ve legal Kürt siyasi örgüt ve partilerinin üzerinde anlaştıkarı ortak noktalarımız mevcuttur. Kanımca bu ortak noktaları uygulamaya girinceye kadar bu konuda ısrarcı olmalıyız. Ulusal birlik kuramıyoruz diye üzerinde anlaştığımız ortak taleplerimizden vazgeçemeyiz.
Bu talepler 17-18 Eylul 2011 de Kürdistan Konferansında katılmcıların ortaklaşa vardığı, daha sonra Kürt örgüt ve partilerinin 11.01.2012 Diyarbakır’da Kürd halkının yeni anyasaya ilişkin talepelerini içeren ortak basın toplantısında dile getirdiği ve 9 Mart 2012 de "Ortak Akılla Birlik" toplantısında bunları daha da ileri taşıyarak alınan kararları ve bizim de temel prensiplerimiz olan dört maddeden vazgeçmemek ve en önemlisi de onları hayata geçirmek için çalışmalıyız.
Bize göre Kürt sorununun barışçı, demokratik, kabuledilebilir bir çözümünün yeni demokratik bir anayasa ile teminat altına alınması için öncelikli olan şu adımlar atılmalıdır:
1. Türkiye’de Kürtlerin ayrı bir halk ve ulus olarak etnik kimliği yasal/anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır.
2. Bu kabul ve güvencenin asgari tezahürü olarak Kürt dili üzerindeki bütün kısıtlama ve yasaklar kaldırılarak Kürtler için ana dil eğitimi ve ana dilde eğitim serbest olmalı, Kürtlerin ana dillerini kullanabilmeleri ve eğitim görmeleri devlet destek ve güvencesine kavuşturulmalıdır.
3. Siyasal çalışmalar önündeki Anayasal ve yasal engeller kaldırılarak, Kürtlerin Kendi kimlikleri ile siyasi parti kurmaları, hak ve özgürlük talepleri ile siyasi iktidar hedeflerini, şiddet kullanmamak, şiddeti teşvik etmemek ve şiddeti desteklememek şartıyla, bağımsız devlet kurma dahil her biçimde serbest olmalı ve güvenceye alınmalıdır.
4. Kürt halkı için, Kürdistan coğrafyasında kendi kendini yönetme hakkını içeren siyasal bir statünün tanınması
Bu dört nokta sorunun nihai çözümünün önünü açacak adımlardır.
Teşekkür eder saygılarımı sunarım.
Halim İpek
1- Yeni Bir Siyasal Proje İçin Diyalog Komisyonu'nun tebliği
2- Özgürlük ve Sosyalizm Partisi Genel Başkanı Sinan Çiftyürek'in tebliği
3- DDKD Genel Başkanı İmam Taşcıer'in Konferansa sunduğu tebliğ
4- Demokratik Özgür Kadın Hareketi'nin Konferansa sunduğu tebliğ
5- Sarmaşık Derneği'nin Konferansa sunduğu tebliğ
6- Aziz Mahmut Ak'ın Konferansa sunduğu tebliğ
7- AZADÎ İnisiyatifi’nin Konferansa sunduğu tebliğler
8- Tutuklu Milletvekilleri'nin Konferansa sunduğu tebliğ
9- Halim İpek'in Konferansa sunduğu tebliğ
10- Demokratik Toplum Kongresi'nin Konferansa sunduğu tebliğ
11- Tüm PKK’li ve PJAK’lı tutsakların Konferansa sunduğu tebliğ
13- Roşan Lezgîn’in Konferans tebliği
14- Nûbihar’ın Konferansa sunduğu tebliğ
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.