İsrail'de İngilizce yayımlanan Haaretz gazetesinin 07 Temmuz 2010 tarihli internet sayfasında, Aluf Benn imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yer alan yorumun özet çevirisi şöyledir:
HAARETZ : SORUMLU BİR KOMŞU
Haftanın adamı Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın, Türk-İsrail krizinin giderilmesi yönündeki uyarısı, iki ülke arasındaki ağır hakaretleri sona erdirmeye yönelik bir çaba gibi görünüyor. Esad pazartesi günü İspanya'da yaptığı açıklamada, "Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkiler düzeltilmezse Türkiye'nin orta Doğu barış sürecini canlandırmaya yönelik müzakerelerde bir rol alması çok zor olur" dedi ve "ilişkilerin düzeltilememesinin şüphesiz bölgedeki istikrara etkisi olacağını" ekledi.
Esad'ın dengeli tutumu sürpriz oldu. Kalkıp Gazze filosuna "saldırganlığı" nedeniyle İsrail'e küfür etmek yerine sorumlu bir komşu olarak hareket ederek atışmayı yatıştırmaya çalıştı. Sözleri, Türk liderlerine uyarı olarak yorumlanıyor: Eğer İsrail ile kavga etmeyi sürdürürseniz, etkinizi kaybedecekseniz ve istikrarı zedeleyen aşırı unsurları cesaretlendirecekseniz.
Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu yetenekli diplomatlar. Gazze Şeridine doğru yola çıkan, himayelerindeki filo, İsrail'in Gazze ablukasını hafifletmesine yol açtı. Davutoğlu'nun Sanayi, Ticaret ve Çalışma Bakanı Binyamin Ben-Eliezer ile bir süre önce yaptığı görüşme, İsrail'de iktidardaki koalisyonun birliğini, şimdiye kadar diğer tüm olaylardan daha çok baltaladı. Tüm çabalarına rağmen ABD Başkanı Barack Obama bile, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun yönetiminin istikrarını tehdit edememişti.
Türkler İsrail ile anlaşmazlığını, bir "ulusal onur" meselesi gibi sundular. İsrail'in Mavi Marmara'da ölenler için özür dilemesini talep ettiler ve Ankara'nın aksi takdirde İsrail ile ilişkilerini keseceğini bildirdiler. Ancak Netanyahu nefsi müdaafaya zorlanan askerleri için özür dilemeyeceklerini belirtti. Bir konunun, "ulusal onur" meselesi haline gelmesi çözümünü zorlaştırır.
Türkiye'nin, diğer bir talebi olan uluslararası soruşturma komisyonu özür talebinden daha az aşağılayıcı olsa da yine de çok sorunlu. Objektif komisyon diye bir şey yok.
Açık ki üçüncü seçenek olan bağların kesilmesi, İsrail için çok kötü olur ve Netanyahu, bunu önlemek için her türlü çabayı göstermelidir. Bunu anlamış gibi görünüyor çünkü Ben-Eliezer'i Türk dışişleri bakanı ile görüşmeye gönderdi. Ancak toplantı sonuç vermedi.
Başka bir çıkış yolu daha var. Burada Esad devreye giriyor. Baba Esad'a hayranlık duyan İsrailli kurumlar, oğlunu küçük görme eğiliminde ve onu, kafası karışık, sözlerini geveleyen bir çocuk olarak gösteriyor. Ancak bu sadece budalalık ve kibirlilik.
Esad'ın iktidarda olduğu 10 yıllık sürede Suriye, iç istikrarını ve laiklik niteliğini korudu, Lübnan'ı yeniden kontrol altına aldı, Hizbullah'ı İsrail'e karşı stratejik caydırma unsuru olarak besledi. 2007 yılında ülkesindeki nükleer reaktör bombalandığında yanıt vermemeyi tercih etmesi, onun rasyonel ve ihtiyatlı bir lider olduğunu gösteriyor.
Türkiye'nin egemenliğini ihlal eden saldırının ardından eski Başbakan Ehud Olmert, Erdoğan ve Davutoğlu'nun arabuluculuğuyla İsrail-Suriye görüşmelerine devam etti. Türkler de, hava sahasının ihlal edilmesi konusunda aşırı tepki göstermekten kaçınarak kuzeydeki gerilimi yatıştırmaya yönelik diplomatik çabaya liderlik etmek için çalışmaya başladı.
Şimdi Esad, aynı mutabakatı öneriyor ancak ters yönde: Suriye kanalıyla görüşmeleri yeniden başlatalım ve Türkler ile İsrailliler'e, filo konusunda karşılıklı atışmaların yerine uğraşacak önemli bir konu verelim. Kimin daha onurlu olduğu konusunda birbiriyle yarışmak yerine bölgedeki durumu iyileştirmek için çalışmaları daha iyi olur.
Erdoğan ve Netanyahu, sorumlu komşularına kulak vermeli. Ankara'dan Kudüs'e giden yolun Şam'dan da geçebileceğini keşfedebilirler.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.