Financial Times gazetesi ise, Mısır lideri Mursi'nin iktidara geldikten sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “izinden gittiğine” dikkat çekiyor.
Guardian yazarı Milne, göstericilerin tabana yayılı bir şekilde örgütlenmelerini yaratmamaları durumunda göstericilerin sonuçsuz kalma riski bulunduğunu iddia ediyor.
Çıkış noktası olarak Mısır’daki ayaklanmaları alan Milne, “Daha önce orduya yalakalık yaptığı için Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi kınayan ve kendini devrimci olarak tanımlayanlar şimdi orduya destek tezahüratları atıyor. Geçmiş deneyimlere bakınca, bundan pişman olacaklar” yorumunu yapıyor.
Yazar, protestocuların Mursi’nin bir yıllık iktidarı boyunca ekonomik sıkıntılar, İslamlaşan ekonomi ve kurumsal yapıların Mübarek’in neoliberal politikaları ile ABD ve İsrail’e verilen tavizleri kırmayı başaramadığı gerekçesiyle Mursi karşıtı olduklarını belirtip şöyle devam ediyor:
“Ama gerçek şu ki, Mursi’nin yönetimi ne kadar yetersiz olursa olsun, yargıdan, polise, orduya ve medyaya kadar birçok kilit öneme sahip güç hala eski rejime bağlı elitlerin elinde. Onlar da Müslüman Kardeşleri açıkça, liderleri en kısa sürede cezaevine geri dönmesi gereken, herkesin işine burnunu sokan gayri meşru bir grup olarak görüyor. ”
Müslüman Kardeşler giderse ne olur?
Guardian yazarı Milne, eski rejime bağlı elitlerin de açıkça muhaliflerle aynı safta yer alıp Mısır devriminin, en azından demokratik bir sonuç getirmesini görmek istediklerini söylüyor.
Milne, Mursi ve Müslüman Kardeşlerin devrilmesi durumunda yaşanabilecekleri şöyle yorumluyor:
“Eğer Mursi ve Müslüman Kardeşler iktidarı bırakmaya zorlanırsa, bu kişilerin neoliberal ortodoks anlayıştan kopmaları veya çoğu Mısırlının da istediği gibi ulusal bağımsızlık hakkını iddia etmek kolay olmayacak. Bunun yerine İslamcılar, kitlelerin de desteğiyle demokratik mandalarına engel olunduğu ve Mısır’ın daha derin çatışmalara sürüklendiği gerekçesiyle direnmeye devam edecek.”
Yazıda, Brezilya, Bulgaristan ve Türkiye’de de kitle protestoları gerçekleştiğini ancak Türkiye’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın istifası talep edilse de hiçbirinin Mısır’daki iktidar mücadelesini tam olarak yansıtmadığı belirtiliyor.
'Türkiye'de farklı talepler gösterilerin siyasi etkisini zayıflatır'
Seumas Milne, Türkiye’de Gezi Parkı’nın yıkımının durdurulması talebiyle başlayan protesto gösterilerinin Erdoğan’ın İslamcı yönetimine karşı kitle gösterilerine dönüştüğünü, Türk ve Kürt milliyetçileri ile liberaller ve solcular, sosyalistler ve serbest pazarı destekleyenleri bir araya getirdiğini yazıyor.
Milne, “Arz edilen güçtü, ama protestocuların taleplerinin birbirinden farklı olması, gösterilerin siyasi etkisini zayıflatabilir” yorumunu yapıyor.
Brezilya’da da toplu taşım ücretlerinin artmasına karşı başlayan gösterileri de, orta sınıf ve siyasi olarak nispeten kayıtsız gençlerin ön saflarda yer aldığı ve siyasi partilerin teşvik edilmediği bir hareket olarak tanımlayan yazar, “sağcı grupların ve medyanın hareketin yönünü eşitsizlikten vergi kesintileri ve yolsuzluğa çevirdiğini” belirtiyor.
Guardian yazarı, her üç ülkedeki gösterilerin benzerliklerini şöyle özetliyor:
“Farklılıklarına rağmen, her üç hareketin de ortak noktaları var. Birbirinden farklı siyasi grupları ve karşıt talepler ile apolitik ve organize olmayan bir tabanı birleştiriyor. Bu bir kullanımlık kampanyalar için avantaj olabilir ama “İşgal Et” eylemlerinde olduğu gibi amaçlar hırslı olursa kısa ömürlü yüzeyselliğe doğru gidebilir.”
'Sistem değişikliği elit grupların merhametine kalır'
Yazara göre gösterilerde farklı politik grupların ve taleplerin bulunması, genel ve kapsamlı bir örgütlenmenin var olmaması, sosyal medya ve anlık kurulan ağların eylemlerin örgütlenmesinde büyük rolünün olması, eylemlerde orta sınıfların önemli bir yerinin bulunması gibi ortak özellikler bulunuyor.
Bugünkü eylemleri tarihteki benzer eylemlerle karşılaştıran Milne, göstericilerin tarihten çok önemli dersler çıkarması gerektiğini özetle şöyle söylüyor: “Demokratik bahar sözü veren ve orta sınıf mensubu reformcuların liderlik ettiği 1848 devrimleri neredeyse bir yıl içinde yıkıldı. 1968 Mayısı'ndaki fırtınalı Paris ayaklanmasını Fransız sağının seçim zaferi izledi. 1989’da Doğu Berlin’de demokratik sosyalizm için yürüyenlerin eylemi kitlesel özelleştirmeler ve işsizlikle sonuçlandı. Geçen on yılın Batı sponsorluğundaki renkli devrimleri, göstericileri iktidarı oligarklara ve elitlere devretmek için kullandı. İspanya’daki Öfkeliler hareketi sağın dönüşünü ve daha derin kesintilerin içine dalınmasını engelleme karşısında güçsüzdü.”
Milne bütün bu örneklerden sonra neoliberalizm çağındaki dünyada bugünkü gibi protestoların bazı değişiklilere neden olabileceğini, hatta hükümetleri indirebileceğini ancak tabana yayılmış şekilde örgütlü olmamaları ve net politik gündemlere sahip olmamaları durumunda sistem değişikliğinin elit grupların merhametine kalacağını belirtiyor.
'Mursi Erdoğan'ı takip etmişti'
Diğer yandan, Financial Times’ta David Gardner imzasıyla yayınlanan Mısır analizinde ise Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin iktidara geldikten sonraki uygulamalarının Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uygulamalarıyla benzerliğine dikkat çekiliyor.
Gardner şöyle yazıyor: “Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan ve iktidardaki neo-İslamcı partisi, Atatürk’ün cumhuriyetinin belirleyici kurumu ordunun politik gücünü ortadan kaldırdı ama imtiyazlarını kaldırmadı. Ama generallerin yokluğu onların arkasına saklanan laik politikacıların güçsüzlüğünü ortaya çıkardı. Son büyük protestolar bu kurumsal zayıflığa ve Erdoğan’ın otoriterliğine bir cevaptı. Müslüman Kardeşler’in ilk tercihi bile olmayan Mursi, bir yıl önce seçimleri kazanmasından sonra Türk senaryosunu takip etmiş gibi görünüyor. Seçimleri kazandıktan Mursi, Mübarek’in devrilmesinden beri ülkeyi yöneten beş generalin görevine son verdi. Ama, geniş imtiyazları, sonbaharda buldozerle üzerinden geçilen İslami tınılı Anayasa’ya iliştirilmiş yeni generallerle bir ittifak sağlamlaştırıldı.”
Gardner, ABD ve Avrupalı müttefiklerinin yıllardır Arap dünyasındaki ‘despotları’ desteklediğini ve ABD’nin Mısır ordusuna uzun yıllardır mali yardımda bulunduğunu belirttikten sonra problemi yaratanların bugünkü problemin çözümü olamayacağını, Mısır’ın üniformalı yöneticilere değil gerçek demokratlara ihtiyacı olduğunu söylüyor. (BBC Türkçe)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.