Onu önce oyuncu olarak tanıdık. Yıllar sonra şarkı söylemeye başlayınca, onda da çok başarılı olacağını gösterdi. Şimdi, oyunculuktan vazgeçmese de, ‘Ben şarkı söylemek için yaratılmışım’ diyecek kadar tutkun müziğe. İspanyolca, Fransızca şarkılar da söylüyor, Türk Sanat Müziği de, Karadeniz türküleri de... Son albümünde ise hayranlarına tam anlamıyla ‘ters köşe’ yaptı ve arabesk söyledi. İki senedir hazırladığı albümün adını da ‘Has Arabesk’ koydu. Şevval Sam’la, müziği ve yaşamı konuştuk.
Yeni albümünüz hayırlı olsun. İbrahim Tatlıses, Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay ve Gülden Karaböcek’in yorumlarıyla sevdiğimiz şarkıları seslendirmişsiniz. O arabesk parçalara kendi sesinizle hayat verirken orjinallerine sadık kalmayı mı seçtiniz?
Bazı konularda muhafazakarım. Hangi müzik tarzı icra ediliyorsa o müzik tarzına sadık kalmak gerektiğini düşünürüm. “Alaturka alaturka gibi söylenir, caz caz gibi söylenir, arabesk arabesk gibi”den yola çıkarak, karakteristik bütün gırtlak hareketleri ve genel icra tavrını muhafaza etmeye çalıştım. Hem o tavrı muhafaza etmek, hem de kendi kişiliğinizi ortaya koymak durumundasınız.
Dostlarınız, “Şevval nereden çıktı bu arabesk albüm. Meksika’da, Amerika’da albümün satılıyor, sen arabesk söylüyorsun” diyor mu?
Dün akşam eve gidiyorum karşıdan bir araba geliyor. Benim albümüm çalıyor. Benim yanımdan geçerken, “aahaaa” diye bir ses geldi arabadan. Geri geri gelip yanımda durdu. Cemil İpekçi’ydi o kişi... “Helal olsun sana!” diyordu. Beğenildiğini görünce etkileniyorsunuz. Arkadaşlarım ise aşağı yukarı benim hayat görüşüme sahip insanlar... Ve onlar bir kültüre, ya da müziğe önyargıyla bakacak insanlar değiller. Kaldı ki arabesk icra etmek benim hayatta yaptığım en eğlenceli işlerden biriydi.
Şarkıları o kadar güzel söylüyorsunuz ki size, ‘Modern Zamanın Arabesk Kraliçesi’ derlerse bu hoşunuza gider mi ?
Ben genel karakter olarak etiketlerden hoşlanan biri değilim. Bana bir etiket koymalarına gerek yok. Bana alaturka yaptığımda ‘Bugünün Müzeyyen Senar’ı dediler, halbuki buna gerek yoktu. ‘Karadeniz’in Kızı’ dediler, buna gerek yoktu. ‘Arabesk’in Kraliçesi’ derlerse buna da gerek yok. Çünkü ben bir tarz söylemeyeceğim hayatımda. Sahneye çıktığım zaman etnik şarkılar söylüyorum, farklı yörelerin türkülerini söylüyorum, kendi şarkılarımı söylüyorum. Hiçbir zaman bir ispat çabasında olmadım. Kendi müziğimi, kendi anlayışımı ortaya koymaya çalıştım.
Çok ünlüsünüz ama o üne rağmen, o pırıltılı hayattan çok uzaktasınız. Egonuzu törpülemeyi nasıl başarıyorsunuz?
Valla o kadar egosantrik bir insan değilim. Ben gıdamı işimden alıyorum. Otobüs, minibüs, dolmuş ve vapur gibi toplu taşıma araçlarını kullanıyorum. Bazen bana şaşırıyorlar. Niye ben halkım.
Merak ediyorum nasıl bir çocukluktu sizinki? Ağaçlara tırmanıp erik çalar mıydınız yoksa annenizin dizinin dibinden ayrılmaz mıydınız?
Gizli yaramazlardandım. Çok içine dönüktüm, hayal dünyasında yaşardım. Daha küçükken bir rahatsızlık geçirmişim. Bir virüs girmiş vücuduma, annem benim için çok uğraşmış. Çapa’da her gün kanım alınıyormuş, annem kabus içindeymiş. Sonra biraz zor hayat şartlarımız oldu. En çok annem çekti acısını. Bazı şeyleri erken gördüğünüzde olgunlaşıyorsunuz.
Lise yıllarınızda kabadayı olduğunuzu duydum doğru mu?
Evet kabadayıydım, aslında cılız bir çocuktum ama sadece görüntüymüş o. Daha güçlü arkadaşlarım vardı onlara güveniyordum herhalde.. Elimde tespih, ceket omzumda gezerdim. ‘Höt, zöt’ durumum vardı, kavgacı görünmeye çalışırdım. Şiddet duygusu bende yoktu ama güçlü olmak isteği çok şiddetliydi. Yanımda çakı falan taşırdım. Güçlü görünmeye çalışırdım. Aslında o hayata 1-0 mağlup başladığımı düşündüğümdendi. Ama hayvanları ve doğayı her zaman seven biriydim.
Lazca şarkı söyledikten sonra hayranlarınız sizi Karadenizli sandı. Aslen nerelisiniz?
İnsanlar Karadenizli olmadığımı öğrendiler. Vallahi aslen o kadar karışığım ki ben buna Anadolulu’yum diyorum. Baba tarafımdan Kürtlük var, anne tarafım Selanikli, Rum var. Annemin babaanne tarafında Ermenilik var. Baba tarafında Kırım’dan Rusluk var, İstanbullu’luk var, Türklük var. Ya ben bu konuda çok şanslı hissediyorum kendimi. Bu toprağa ait olmak ve farklı kültürlerin birer parça taşımak beni açıkçası safkan olmaktan daha çok heyecanlandırıyor. İyi ki safkan olmamışım yani. Çok sıradan geliyor bana safkanlık... Tek renk güzel ama rengarenk çok daha güzeldir.
‘Öteki’ dediğiniz toplum tarafından yerilmiş kişileri kucaklamak misyonunuz mu?
Bunu görev olarak kendime seçmedim, bu benim hayata bakış açım, algılayış biçimim. Benim için etnik farklılıklar bir zenginliktir ama sınıf farklılığı hazmedilemez bir şey. Birinin diğerine ‘öteki’ demesi her zaman beni rahatsız etmiştir.
Kitlelere hitap eden figürüm
Yardım konserlerine de katılıyor musunuz?
Hepsine katılamıyorum aslında. Şimdi şöyle bir seçim yaptım, bunu söylemem lazım. Hepsine yetişemiyorum. Maalesef sosyal bir devlet olmadığımız için yardıma muhtaç çok insanımız var. Devlet birilerine sistem kurmaktansa sadaka vermeyi tercih ediyor. Benim için bu kentte 200 bin aç olup onlara yardım etmesi, sadece devletin kendisini iyi hissetmesi için yaptığı bir şeydir. Halbuki o 200 bin kişinin iş, güç ve ekmek sahibi olmasına ilişkin bir çalışma çok daha uzun vadeli toplumsal kalkınmayı sağlar. Dolayısıyla herkes yardımı birilerinden bekliyor. Ben de kitlelere hitap eden bir figürüm. Kendime üç konu seçtim. Bir tanesi etnik farklılıklar... Bir tanesi çevre ve diğeri eğitim. Bu üç konudan başka bir şeye dağılmak istemiyorum. Çünkü zaten tek parçayım..
Özgür değil sömürgeyiz
Gazze’deki yardım gemisinde Türk vatandaşlarımızın başına gelenleri nasıl yorumlayacaksınız?
Bu dinlere dair bir şey değildir. Etnik kimliklere ait bir şey değildir. Bu coğrafyaya ait bir şey değildir. Bu, insana dair bir utançtır. Ben mantık çerçevesi içinde politikaya objektif bakmak istiyorum. Biz bir yalan içinde dolanıyoruz ve sürekli ezber bilgiler içindeyiz, kandırılıyoruz. Jargonlar değişmiş, kimin bizi yönettiği belli değil. Özgür bir ülke gibi davranıyoruz ama biz bir sömürge ülkesiyiz. Kıpırdayamıyoruz yerimizden. Büyük güçlerin kim olduğu belli. Biz tarım ülkesi olarak kendi pirincimizi yiyemiyorsak, kendi buğdayımızı yiyemiyorsak yazık. Önümüzdeki dönemlerde su savaşları çıkacak ama biz sularımızı satıyoruz, bu bir gerçek. Deniz Gezmiş’le Deniz Baykal yan yana konuluyor, sanki aynı şeyleri söylüyorlarmış gibi... Bir kavram karmaşası var ve her şeye pop ikonu olarak bakıyoruz.
Annem hiç arabesk dinlememiş
Annemin (Leman Sam) arabeske özel bir ilgisi yoktu. Hatta daha önce hiç arabesk dinlememiş. Annem 20 dilde şarkı söyleyen ve operadan tutun da halk müziğine kadar her tarzda söyleyen inanılmaz bir müzikal karakterdir. Bir tek, içinde bulunduğu kültür itibariyle arabeske çok yakın bir yerde durmamış hiçbir zaman. Ama ben meslek lisesi okuduğum dönemlerde bu kültüre biraz yakındım. Arkadaşlarım ve bulunduğum ortam itibariyle... Meslek lisesinde bir sürü arkadaşım civardaki varoş sayılabilecek mahallelerdendi. (Bugün)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.