Gardner, ‘Türkiye’nin Kürtlerle barışı sürdürseydi bugün muhtemelen daha güçlü bir konumda olacağını’ savundu.
Gardner “Türkiye, kendi zararına devletsiz Kürtleri yabancılaştırıyor” başlıklı makalesinde, Afrin harekâtı konusunda şu ifadeleri kullandı: “Gerçeküstü bir şekilde Zeytin Dalı olarak adlandırılan bu operasyon, Türkiye’de büyük destek buluyor ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın milliyetçiliği giderek pompalaması, tek adam yönetimini pekiştirmek için erken seçim çağrısı yapacağı söylentilerini de artırıyor. Bununla birlikte Erdoğan’ın dışarıya dönük bu askeri yaklaşımının Türkiye’ye maliyeti yüksek.”
‘BARIŞ SÜRECİ RİSKLİ AMA CESURDU’
Erdoğan’ın ‘beş yıl önce daha pragmatik olduğu dönemde Kürtlerle yakınlaşma sürecine girdiğini’ belirten Gardner, o zamanlarda uygulanan Kürt siyasetinin “Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan Türk cumhuriyetinin Jakoben merkeziyetçiliğinden bir kopuşa” işaret ettiğini öne sürdü. Gardner, Erdoğan’ın Türkiye’deki Kürtlere kültürel ve siyasi bir alan açarken, Irak ile Suriye’deki Kürtleri de Türkiye’nin etki alanı içerisine çekmeye çalıştığını belirterek şunları yazdı:
“Bu riskli ancak cesur bir fikirdi: Sınırın her iki tarafındaki Kürtleri müreffeh ve Sünni ‘Türk çatısı’ altında birleştirmeye çalışarak Büyük Kürdistan hayalinin büyümesini yavaşlatmak. Dahası, tek devlet altında iki ulusun birleşmesi, Tahran’ın Bağdat’tan Beyrut’ta doğru kurduğu Şii eksene karşı da bir koruma sağlıyordu. İran’ın kurduğu bu etki kuşağı artık çok daha güçlü.”
‘TÜRKİYE DAHA GÜÇLÜ OLACAKTI’
Gardner, “Ankara ayrıca Kürtlerin eylül ayında büyük eleştiri toplayan referandumunun ardından Kuzey Irak’ta bağımsızlık ilan etmesini de durdurmaya çabaladı. Ancak İran’ın Iraklı Kürtlerin bölünmesine yol açan entrikaları; Kerkük gibi petrol zengini yerlerin kontrolünün ele geçirilmesini sağlayan da Tahran yönetimiyle birlikte hareket eden Şii milisler oldu. İran’ın desteklediği Esad rejimine bağlı güçler de Türkiye’nin Afrin’de YPG’ye yönelik harekatını kullanarak, Suriye’nin kuzeybatısında kaybettikleri toprakları geri almaya çalışıyor” yorumunu yaptı.
Financial Times yazarı, İran’la ilgili yorumlarına şöyle devam etti: “YPG’nin IŞİD’i Rakka’dan çıkarmasının ardından Fransız akademisyen Fabrice Balanche’nin dediği gibi, ‘İslam Devleti’nin (IŞİD) işgali altındaki yerlerin tekrar Bağdat ve Şam yönetiminin eline geçmesi, aynı zamanda İran’ın da buralara girdiği anlamına geliyor’ Türkiye, Kürtlerle yakınlaşma sürecini devam ettirseydi, muhtemelen çok daha güçlü bir durumda olurdu.”
‘SALİH MÜSLİM HAKLIYDI’
Gardner, PYD’nin eski Eşbaşkanı Salih Müslim’in kısa bir süre önce verdiği bir mülakatta, Türkiye’nin Kürtlerle birlikte çalışmayı sürdürseydi, “Orta Doğu’nun en güçlü ülkesi” olacağı yönündeki sözlerine değinerek makalesini şu ifadelerle sonlandırdı:
“Türkiye, bu fikri yeniden hayata geçirmek için çok mu geç kaldı? Muhtemelen. Erdoğan’ın partisi, Türkiye’deki milliyetçiliğin kurtlarına kırmızı et atarken, bu fikir de giderek gerçek dışı bir hal alıyor. Bununla birlikte, İslam ile demokrasiyi birleştirebilmesinden dolayı elde ettiği itibarla AKP’nin de bir dönem bu bölgenin dışında popüler bir markaya dönüşmesi gibi, Kürtler de kendilerini uluslararası hayal dünyasının bir parçası olarak buldu. Başta kadınlar olmak üzere IŞİD’in ilerleyişini durduran savaşçılarının gösterdiği cesaret nedeniyle büyük övgü topladı. Türkler ve Kürtler birlikte güçlü bir birliktelik kurabilirlerdi. Bunu hala yapabilirler. İran’ın Türkiye’nin pahasına yükselişe geçmesi de bunun gerekliliğini kanıtlıyor.” (BBC Türkçe)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.