Sabah gazetesinde yazmaya başladığı zaman Kenan Işık 'Hoş geldin' demek için odasına gittiğinde Zippo çakmak hediye götürmeyi uygun görmüş. Sevilay Yükselir, çevresinde maço kadın olarak algılandığını anlatırken bunu örnek gösteriyor. Fatih Altaylı'nın sağ kolu olarak bilinirken Habertürk'ten ayrılan ve onun gölgesinden sıyrılmanın huzurunu yaşayan Sevilay Yükselir'le kulis yazarlığını ve medyayı konuştuk.
Kulis konusu bulmakta zorlanıyor musunuz?
Türkiye gibi dinamizmi olan bir ülkede kulis bulmak zor değil. Çok kolay, çünkü biz birbirimiz hakkında konuşmayı, birbirimizin sırlarını ifşa etmeyi seviyoruz. Bol kulisli bir ülkenin avantajlarını yaşayan bir gazeteciyim.
Derin kulis yazdığınızı söylüyorsunuz. Derin kulis nasıl oluyor?
Öyle şeyler vardır ki yazılamaz, yazdığınızda kıyamet kopar. Ahmet Hakan meselesinde olduğu gibi... Bu bilgilere ulaşmak kolay değil. Kulisleri size ulaştıran insanlarla aranızda oluşan güven temeline dayanan bir iletişim kurmakla ilgili bir şey. Yani insanlar bu bilgileri herkese götürmezler. Ben iyi kulis alabilen bir yazarım.
Kulis ile dedikodu yazarlığı arasındaki fark ne?
Dedikodu, yalan üzerine, iftira üzerine kurulmuş bir kavramdır. Kulis öyle değildir, olmuştur, gerçektir ama bunu siz 5 N 1 K'ya çeviremiyorsunuz. Niye? Çünkü bazı şeyleri eksik vermek durumunda kalıyorsunuz. Benim şu an yapmış olduğumu geçmişte rahmetli Gülçin Telci, Hürriyet gazetesinde yapardı.
Şu an medyada sizden başka kulis yazarı var mı?
Piyasada kulis yazıyorum diyen gazeteciler varsa da onlar kulis yazmıyor. Bazıları olmamış şeyleri olmuş gibi gösteriyor, o çok tehlikeli bir şey. Kulis yazdığını söyleyenlerin bunu yapabildiğine inanmıyorum. Bana gelen kulis bilgilerini, bir POAŞ, bir Hilton dosyasını araştırır gibi araştırıyorum. Çünkü hemen inanmıyorum. Yani karşımdaki insanın bu olayı abarttığını, belki de yalan söylediğini düşünüyorum.
Ahmet Hakan ile aranızdaki sorun ne?
Ahmet Hakan'ın kalemini çok beğeniyorum, tarzını demiyorum. Yani okurum da. Hiçbir husûmetim yok. Sadece ve sadece bu işi haber gördüğüm için kaleme aldım. Yine söylüyorum, böyle algılanmasına üzüldüm.
Habertürk'ten neden ayrıldınız?
Fatih ağabeyle son üç ayda anlaşmazlığa düştüm. Fatih Altaylı çok değişti. Ben oraya giderken bana teklif ettiği şey çok başkaydı. "Olaylar ve Gerçekler" diye bir program yapıyordum ama ben o programdan hiç hoşnut değildim. Güzel programdı. Fatih Altaylı konuşuyordu, gündem yaratıyordu ama ben ben değildim. Ben bir moderatör pozisyonundaydım. O moderatörlük benim işim olmamalıydı çünkü ben gazeteciyim. Kaldı ki Fatih ağabeyle fikir olarak anlaşamadığımız çok nokta vardı. Onun mesela milliyetçilik yönleri daha ağır basar, ben liberal görüşe daha yakınımdır. Yayın yönetmenimiz, ağabeyimiz, bir yerden sonra zaten çıkışamazsınız. Çıkışırsanız da zaten azarlayıp bırakıyordu.
Fatih Altaylı'yla küs müsünüz?
Konuşmuyoruz, görüşmüyoruz. Çok kırgın ayrıldım. Hâlâ ona bir saygım, sevgim vardır.
Bir zamanlar Altaylı'nın sağ kolu olduğunuz söyleniyordu...
Hayır, asla sağ kolu değildim. Sadece çok iyi kulisleri verebilen gazeteciydim. Bugün burada yazdığım kulisleri Habertürk döneminde koşa koşa ona anlatırdım. Kendisinin de bunu inkâr edebileceğini sanmıyorum.
Yani kulis bilgilerinizle uzun süre Altaylı'yı mı beslediniz?
Evet, o dönem ben yazmıyordum, köşem yoktu. Ben de aldığım çok önemli kulisleri koşa koşa Fatih ağabeye aktarıyordum. Bunu kendisi de söyler ve o grupta da herkes bilirdi.
Bu bilgiler şimdi de sizin vitrine çıkmanızı sağladı.
Aynen öyle oldu. Ben kendimi buldum. Ben, ben oldum.
Sürekli başkalarını beslemekten kurtulmuş olmanın verdiği mutluluk, yüzünüzden okunuyor...
Yorulmuştum. Yani niye ben yazmayayım? Bir şey söylüyordum, Altaylı yazıyordu, patlıyordu, ben seyrediyordum. Kötü niyetli değildi bu, o benim yayın yönetmenimdi. Ben iyi kulis alırdım, o da buna bayılırdı. Hakikatten Fatih ağabeyin haber öngörüsü çok sağlamdır. Ben beni heyecanlandıran haber müdürüyle çalışmayı çok severim. Fatih ağabey, gece 1 de olsa arayabileceğim bir insandı. Fakat artık biraz kendim için çalışmak istedim.
POAŞ ve Hilton haberlerinden sonra 'Bundan sonra Doğan Grubu'nda bana iş yok' dediniz mi?
Aydın Bey, profesyonel bir patron, duygularıyla hareket eden biri değil. Keza onun genel yayın yönetmenleri Sedat Ergin'in, Ertuğrul Özkök'ün bana bilendiğini düşünmüyorum. Çünkü ben gazeteciyim, niye bana bilensinler ki! Vergi konularının gündemde olduğu dönemde POAŞ'ın CEO'su Jan Nahum'la Maliye Bakanı'nın Beyoğlu'nda Hacı Abdullah'ta beraber fotoğraflarını patlattım. Ertesi gün Ertuğrul Özkök'ün yazı işleri toplantısında "İyi iş, ağabey!" dediğini duydum. Ben işimle varım. Benim gibi iyi bir gazeteciyle kim çalışmak istemez ki! Ama ben, 'İnşallah buradan emekli olacağım.' diyorum. Ben hakikaten Sabah'a çok umut bağladım.
Girdiğiniz ortamlarda "Eyvah, Sevilay geliyor!" durumu oluyor mu?
Yaa sormayın! Dün Ankara'da Yavuz Donat, Okan Müderrisoğlu ve Hasan Bülent Kahraman oturmuş, bir şey konuşuyorlardı. İçeri girdim, Hasan Bey "Aramızda kalsın." diye hemen bir uyarı yaptı. Bunu çok yapıyorlar. Mesela geçen gün Reina'da bir yemek vardı. Herkes "Acaba Sevilay yazacak mı?" diye birbirine bakıyordu.
Bir kulis yazarı her yerde midir?
Evet. Davetlere hep giderim, en iyi kulisleri oralardan yakalarım, en iyi ilişkileri oralarda kurarım. Oturan adamdan gazeteci olmaz. Oradan hoş, insanları gülümsetebilecek, merak uyandıracak şeyleri yazıyorum.
Yakaladığınız kişinin peşine mi düşüyorsunuz?
Geçenlerde Ahmet Çalık'ı takip etmemek için kendimi zor tuttum. Uçağa bindim, patronum önümde. Selamlaştık. Nereye gittiğimi sordu. Köşk'te bir programa gittiğimi söyledim. Patrona da sorulmaz ki, siz nereye gidiyorsunuz diye. Sonra yerime oturdum ama tabii kudurdum. Fakat takip etmedim, sonra Köşk'te karşılaştık.
Yazmak isteyip yazamadıklarınız var mı?
Zaman zaman oluyor. Eğer yazdığım şeyin o kişinin özel hayatını sarsacağını düşüyorsam ve yakın biriyse yazmam. Ama canı biraz acıdıktan sonra ayağa kalkabilecek biriyse yazarım. İşin içinde haber varsa kendimi tutamam.
Kulis yazmak sizi yalnızlaştırdı mı?
Sevilay Yükselir'in dostları bilirler ki iyi dosttur. Dostlarımı ezmem. Zaten yanlış dostlarım da yoktur. Siyasilerle dost olmamaya çalışırım. Girift ilişkiler kurmam, onun sonu yoktur. Siyasileri severim. Onlar benim müşterimdir ama dostluk yok.
Fasıl toplantılarına davet edilmediğinizi yazmıştınız. Daha sonra davet geldi mi?
Fasıl gecesine davet edildim. Sağ olsun, Fehmi Bey beni 4 Haziran'dakine davet etti. Gitmeyi çok da arzuladım ama araya Ahmet Hakan mevzusu girdi. Yani fasıl ona kurban gitti. Dün de Fehmi Bey'i gördüm, özür diledim. Bir dahakine mutlaka gideceğimi söyledim.
Ahmet Hakan'ı görünce ne yapacaksınız?
Hiç! Birlikte şarkı dinleyeceğiz. "Üsküdar'a giderken aldı da bir yağmur" şarkısını söyleyeceğiz.
Eşim Kürt ve Sünnî, ben Alevî ve Türk'üm
Türkiye'de neyin ne olduğu bence karıştı. Ben Kürt gerçeğine inanan bir insanım, benim eşim Kürt. Türkçeyi altı yaşında öğrenmiş, yaşadığı zorlukları anlatıyor bana. Ben Alevilerin haklarının verilmesi gerektiğine inanan bir insanım çünkü ben Aleviyim. Benim eşim Kürt ve Sünni, ben Alevi ve Türk'üm, biz aynı evde yaşıyoruz. Bizim Deniz adında bir oğlumuz var. Hangi yanından vazgeçsin. Türkiye aslında benim çocuğum. Ben aynı zamanda Ergenekon karşıtıyım. Bunları kınıyorum, siz kimsiniz, kendinizi bu ülkenin gizli jandarması olarak görüyorsunuz! AKP bu olayların neresinde diye baktığımda Kürt meselesinin bugün ilk defa ciddi ciddi gündeme geldiğini, ele alındığını görüyorum. Alevilerle ilgili ilk defa somut adımları AKP atıyor. Avrupa Birliği konusunda en doğru süreci AKP izliyor. Buna göre benim oy vereceğim parti böyle bir parti ama veremiyorum, veremem çünkü çıkış noktaları o olmadı. Daha kaynaşamadık. Bir yerde bir şey var, onu tam aşamadık.
***
Atatürk malzeme yapılmamalı
CHP'nin tabanına baktığınız zaman son derece demokrat insanların olduğu bir parti. Bunu ben biliyorum benim annem, babam, hepsi CHP'li. Ama tavana baktığınız zaman çok zıtız. Sayın Baykal'ın yaklaşımlarıyla, kitlelere verdiği mesajla benimki aynı değil. Ben Atatürk'ü seven bir adamım ama Atatürk de bir tabu değil. Atatürk'ün bu kadar malzeme edilmesine karşıyım. Yani kimin kim olduğu belli değil.
Ben yandaş gazeteci olarak görülüyorum
Bu bir alışkanlık, Başbakan'ın o çıkışına da karşıyım. Kendimi AK Parti demek için zorlayamam. Zaten Sabah'a gelmişim, yandaş diye görünüyorum. Bu saatten sonra bir de AK Parti yazarsam bittim ben. O yüzden Başbakan kusura bakmasın.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.