Berlin’de Altın Ayı alan İranlı yönetmen Asghar Farhadi, ödül töreninde İranlı yönetmen Cafer Panahi'yi hatırlatarak “Söylemek istediklerimi söylersem bir daha film çekemem” dedi.
İranlı yönetmen Asghar Farhadi’nin biten bir evliliği konu alan Jodaeiye Nader az Simin/Nader ve Simin, Bir Ayrılık adlı filmi, Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı Ödülü’yle onurlandırıldı. Filmin başrol oyuncuları Leila Hatami ve Peyman Moadi’nin yanı sıra, diğer ekip oyuncularının En İyi Kadın ve En İyi Erkek Oyuncu Ödüllerini paylaşması da filmin başarısını farklı bir boyuta taşıdı.
Farhadi, Altın Ayı’yı alırken yaptığı konuşmada, “Bu ödülü kazanacağımı hiç düşünmemiştim,” dedi ve sözlerine şöyle devam etti: “Bu ödül, doğduğum, hikâyelerimi öğrendiğim ülkemin insanlarının düşünülmesi için çok iyi bir fırsat.”
Konuşursam başım belaya girer
Ashgar Farhadi, altı yıl hapis, 20 yıl film çekmeme ve yurtdışına çıkış yasağı cezasına çarptırıldığı için Berlin’in jüri üyesi olarak festivale katılma davetini kabul edemeyen İranlı yönetmen Cafer Panahi’yi de andı. Cezası sinema dünyasında büyük tepki yaratan Panahi, 2009 yılında yaşanan protestoların fitilini ateşlemek ve izinsiz film çekmekle suçlanmıştı.
“Size Cafer Panahi’yi de hatırlatmak istiyorum. Onun sorununun gerçekten çözüleceğine inanıyorum ve önümüzdeki yıl burada olacağını umuyorum” diyen Farhadi, İran’daki durumla ilgili basın mensuplarının ne söyleyebileceği sorusu üzerine de, “Ya benden söylememi istediklerinizi söylerim ve sonuç, başımın belaya girmesi ve bir daha film çekememem olur. Ya da bana izin verilen kadar konuşurum ve film çekmeye devam edebilirim. Film çekmeyi tercih ediyorum. Ben bir kahraman değil, yönetmenim,” dedi. İran, jürinin yedinci resmî üyesi İranlı yönetmen Cafer Panahi’nin festivale katılamaması sebebiyle tüm dikkatleri üzerine çekti.
Geleneksel ve modern yaşama ve düşünme biçimleri arasındaki çatışmanın yanı sıra, sınıf farklılıklarını da ele alan film, bir kadının eşinden boşanmak için dilekçe vermesinin ardından yaşanan olayları anlatıyor.
Farhadi, iki yıl önce de About Elly adını taşıyan filmiyle Berlin’de En İyi Yönetmen Ödülü’ne değer görülmüştü. Bu yılın En İyi Yönetmen Ödülü ise Sleeping Sickness adlı filmle Alman yönetmen Ulrich Koehler’e gitti.
‘Torino Atı’na Jüri Özel Ödülü
Macar yönetmen Bela Tarr’ın bütünüyle minimalist, siyah beyaz filmi The Turin Horse/Torino Atı ise en iyi ikinci filme verilen Jüri Özel Ödülü’ne layık bulundu. Ödül töreninden sonra konuşan Tarr, Torino Atı’nın son filmi olacağını ve bu filmde her şeyin biraraya geldiğini söyledi.
Arjantin doğumlu Paula Markoviç’in ilk filmi olan The Prize/Ödül ise iki ödüle değer görüldü. Otobiyografik film, 1970’li yıllarda Arjantin’de askeri cunta döneminde geçiyor.
Amerikalı yönetmen Jochua Marston ve diğer senaryo yazarı Andamion Murataj da The Forgiveness of Blood filmiyle En İyi Senaryo Ödülü’nü aldı.
Alfred Bauer Almanya’ya gitti
Festivalin ilk 25 yılında direktörlüğünü yapan Alfred Bauer’in adına konan ve sinema sanatına yeni perspektifler sunan bir yapıma verilen ödül Andres Veiel’in Wer wenn nicht wir/Biz değilsek Kim filmine gitti. Film, sol örgüt Kızıl Ordu Fraksiyonu’nun önde gelen isimlerinden bazılarının hayatlarını ele alıyor.
Filmler, İstanbul Film Festivali’nde
Bu arada Berlin Festivali kapsamında yapılan bir açıklamaya göre, nisan ayında 30’uncu yaşını kutlayacak olan Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde Altın Ayı’lı Jodaeiye Nader az Simin ve Seyfi Teoman’ın Bizim Büyük Çaresizliğimiz adlı yapımları seyirciyle buluşacak.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.