Ankara ve İstanbul’da 1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlerle ilgili dosyalar birleşti. İki ildeki dosyalara Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı bakacak. Soruşturma kapsamında dün 1994 yılında öldürülen Kürt işadamı Savaş Buldan’ın eşi Pervin Buldan’ın ifadesine başvuruldu. Taraf ’a konuşan Pervin Buldan, “Müşteki sıfatıyla ifade verdim. Yıllardır üzeri örtülen bu olayın bundan sonraki süreçte aydınlanacağını ümit ediyorum” dedi.
1990’lı yıllarda işlenen faili meçhullere ilişkin itiraflarda bulunan eski Özel Harekâtçı polis Ayhan Çarkın, İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’na verdiği ifadesinde “Savaş Buldan, Hacı Karay ve bir kişi daha Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlu tarafından Çınar Otelinin önünde gözaltına alındıktan sonra öldürüldü” demişti. Çarkın, 1990’lı yıllarda Ankara’da öldürülen avukatlar Faik Candan, Yusuf Ekinci, Altındağ Nüfus Müdürü Mecit Baskın, Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı Namık Erdoğan ve Metin Vural’ın ölümü ile ilgili soruşturma başlatan Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Hakan Yüksel’e itiraflarda bulundu.
İnfazlar devlet politikası
Öldürülen Kürt işadamı Savaş Buldan’ın eşi Pervin Buldan, eşinin ölümünden sorumlu tuttuğu Tansu Çiller, Mehmet Ağar, Doğan Güneş, Mehmet Eymür, Korkut Eken, Yaşar Öz, Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Seyfettin Lap, Enver Ulu, Uğur Şahin, Ayhan Özkan, Ahmet Demirel, Yusuf Yüksel ve soruşturma kapsamındaki tüm sanıklardan da şikayetçi oldu.
Pervin Buldan’ın bir buçuk sayfalık ifadesinde Savcı Yüksel’e 1990’lı yıllarda dönemin Başbakanı, İçişleri Bakanı ve Genelkurmay Başkanlığı’nın PKK ile mücadelede ortak bir strateji izlediklerini belirtti. Buldan, ifadesinin yanı sıra Yüksel’e beş sayfalık bir şikayet dilekçesi de sundu.
‘Cinayetler devletin bilgisi dahilinde’
Söz konusu dilekçede, şu ifadelere yer verildi: “O dönemde Başbakan, İçişleri Bakanı ve Genelkurmay ortaklaşa 1000 kişilik Kürt aydın ve iş adamının isminin yer aldığı liste hazırlandığı söylentileri ortaya çıkmıştı hemen ardından aydın ve işadamları kaçırılarak öldürülmeye başlanmıştır. Ölümler 1996 yılına kadar faili meçhul olarak kalmış, 3 Kasım 1996’da Susurluk’ta meydana gelen kaza sebebiyle devlet yetkililerinin de yer aldığı bazı kirli ilişkiler deşifre olmuş, arkasından Başbakanlık, TBMM ve MİT Müsteşarlığı tarafından hazırlanan raporlarla bu cinayetlere ilişkin bazı bilgiler sınırlı da olsa açığa çıkartılmıştır.
Özel Harekât Timlerinin Başbakan, İçişleri Bakanı ve Genelkurmay Başkanı’nın bilgisi dahilinde suç makinesi olarak kullanıldığı, devlet aleyhine cinayet işledikleri, bu tür işlerin finansmanının ve silah temininin Başbakanlık örtülü ödeneğinden karşılandığı, silah alımlarının Başbakanın bilgisi dahilinde gerçekleştiği ortaya çıkmıştır.”
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.