Öyle ya, kolay mı bütün sene süren hazırlıkların sonucu üç buçuk saatlik sınavla belirlenecek ve bu gençlere yepyeni bir hayatın kapılarını aralayacak.
Bu düşünceler, öğrenciler kadar aileleri de heyecanlandırıyor. Bu yüzden, özellikle son yıllarda yaşanmaya başlanan türbe ziyaretlerini de daha çok anneler ve çocukları gerçekleştiriyor. Türbelerde sınav yoğunluğuna artık hepimiz aşinayız. Yani artık bir zamanlar Yeşilçam filmlerinde Adile Naşit'in hayırlı bir kısmet için aşındırdığı türbeler istediği bölüme girmek isteyen öğrencilerin uğrak mekânı. Yasin-i şerifler okunuyor, dualar ediliyor, sınav günü her şeyin yolunda gitmesi, zihin açıklığı için dua ediliyor. Bütün vazifelerin yerine getirilmesinin vermiş olduğu huzurla sınav saati bekleniyor. Hatta aynı amaç için türbede karşılaşan aileler, çocuklar arasında geçen konuşmalar aynı zamanda psikolojik olarak bir rahatlama da sağlıyor. Buraya kadar her şey normal fakat, gelin görün ki, türbeler bir dua yeri olmaktan öteye geçiyor ve batıl inançların mekanı oluveriyor.
Türbelerde anneler ve çocukları bir taraftan karşılıklı Yasin-i Şerif okurken diğer taraftan ilginç görüntüler yaşanıyor. Zamanında kuşların su içmesi için, mezar başlarına yapılan çukurlara ev, araba sahibi olmak isteyenlerin anahtar koymasına alışığız. Fakat bu oyuklar ÖSS döneminde kalemler ve kepli fotoğraflarla doluyor. ÖSS giriş belgelerinin türbenin dört bir yanına sürülmesi, istenilen bölümlerin kâğıtlara yazılıp türbenin etrafına bırakılması en fazla göze çarpan manzaralar...
Türbelerde özellikle cuma günleri yoğunluk yaşanıyor. Cuma selâsı okunmaya başladığı andan itibaren dualar daha hızlı şekilde yapılmaya başlanıyor ve kazanılmak istenilen bölümler dile getiriliyor. Tabii türbelerin olmazsa olmazı, defalarca haberlere konu olan paralı Yasin okuyan teyzelerde tabloyu tamamlıyor. Hangisi gerçekten Yasin okumayı biliyor hangisi bilmiyor bilinmez ama "Teyze bir Yasin de bizim için okur musun?" diyen insanların sayısı hiç de az değil.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.