Yazısında Esad güçlerinin saldırılarının Halep'in batısına yoğunlaşmasının Türkiye için 'tehlike çanları'nın çaldığı anlamına geldiğini belirten Ahmet, tezini şu ifadelerle destekliyor:
"Şam'a bağlı milislerin hamlesi, 'İdlib ile Afrin'in (dolayısıyla Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu'nun) arasındaki bağlantıyı kesmeyi' öncelediklerini gösteriyor. Tam da bu noktada Rusya'nın tavrı önem kazanıyor. Türkiye-Esad çatışmasını ateşkesle sonlandırması beklenen Moskova yönetiminin attığı adımlar hiç de barış yanlısı değil. Aksine Rus savaş uçaklarının geçen hafta Afrin'i bombalaması Şam'ın yol haritasını desteklediğinin işareti. Türkiye de atılan tüm bu adımların farkında olacak ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Barış Pınarı Harekâtı sonrası Rusya ile anlaşarak ilan edilen Soçi Mutabakatını hatırlatarak Afrin'deki hakimiyetini tehlikeye atacak hesaplardan uzak durması konusunda rejimi uyardı."
Şam yönetiminin hedefinin Halep'i Lazkiye'ye bağlayan M4 ve Halep'i Şam'a bağlayan M5 otoyollarını güvence altına almak olduğunu kaydeden Ahmet, "Nitekim rejim güçleri M5 karayolunda denetimi sağlamayı başardı. Her ne kadar Esed rejimi, karayollarının kontrolünün, Astana ile garanti altına alındığını öne sürse de Suriye genelinde attığı adımlar mutabakatı tanımadığının kanıtı. Anlaşmanın aksine, bugün ne Doğu Guta ne de Deraa'da muhaliflerin kontrolünde bir çatışmasızlık bölgesinden bahsedebiliyoruz" yorumunu yaptı.
İdlib'deki krizin geçici olmadığını savunan Ahmet, "Elbette Esed rejimi, M4 karayolunu da kontrolüne geçirince frene basarak Ruslar aracılığıyla ateşkes ilan edebilir. Ancak çatışmalar sadece geçici olarak duracaktır. Öyle ya da böyle Şam yönetimi için öncelik ABD ve YPG'nin olmadığı bir Suriye'den çok, kendi iktidarının güvencede olduğu bir ülke inşa etmek. Bunun için de Türkiye ve desteklediği SMO'nun sahadan çekilmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.