Kürt Ulusal Kongresi (KNK) ikinci kez ertelendi. Bu kez 25 Kasım tarihine ertelenmesi, Kürt halkında olduğu gibi siyaset damarında da “ne oluyor, kim engelliyor”, “kimler sorun çıkarıyor” benzeri bir dizi soruya yol açmış dahası umut kırıcı olmuştur. Özellikle Türk basınında çıkan “delege pazarlığı nedeniyle ikinci kez ertelendi” türünden haberler, ulusal birlik, kongre gibi çalışmalar üzerinde olumsuz etkilerde bulunmuştur. Kongre neden ertelendi? Bunda birden fazla açık ve örtük nedenin olduğunu düşünüyorum. Özetlemek gerekirse:
I Bence KNK’nin ilk ilan tarihi birçok nedenle aceleye getirilmiş dolaysıyla zaten sorunlu bir ilan olmuştu. 21 Eylül’de Güney’de parlamento seçimlerinin yapılacak olması; Mesut Barzani’nin dolan başkanlık süresinin parlamento kararıyla iki yıl uzatılmasının başta Goran Hareketi olmak üzere Güney muhalefetinde rahatsızlık yaratması. (Ki 22 Temmuz toplantısında KNK tarihinin seçim öncesine alınmasına ilişkin kimi itirazlar kendini açığa vurmuştu.) Ayrıca hem çağrı yapan üç parti (KDP, YNK ve PKK) arasında hem de tüm Kürdistanlı partiler arasında Kongreye ilişkin ön tartışma yeterince yapılmadan 22 Temmuz’da Kürt Ulusal Kongre (KNK) çağrısının yapılmış olması peşinen sırtına bir dizi sorunu zaten yüklemiş oluyordu. Parçalar düzeyinde Kürt siyasal partileri arasında iç perçinin de zayıf olması nedeniyle yukarıdaki tablonun sorun üreteceği başından belliydi.
II “Kimyasal silah kullandı” iddiasıyla Suriye’ye ABD öncülüğündeki Batı ekseninin “askeri operasyon yaptı-yapacak” türündeki savaş ikliminin KNK’nin toplanmasının üzerinde ciddi bir gölgesinin ötesinde ertelenmesinde belirleyici faktörlerden biri olmuştur. Suriye’ye muhtemel bir dış saldırının, Suriye’yi aşan siyasi ve önemlisi askeri sonuçları olacağı açıktır. Ortadoğu’da bugün hangi taşı kaldırırsan bir biçimiyle altında Kürt/Kürdistan meselesinin çıktığı gerçeğinden hareketle, KNK tarihinin ertelenmesinde Suriye’ye askeri müdahale ihtimalinin ciddi payı olduğunu belirtelim.
III KNK’nin ikinci kez ertelenmesinde asıl belirleyici faktör ise, Türk devletinin Öcalan ile görüşme üzerinden sürdürdüğü, “çözüm” görüşmelerinin bir ayağı olarak dizayn edilen “Erbil Konferansı”nın taa başından Kürtlerin dört parçadaki bağımsız dinamiklerinin ortaklaşması ve üstüne üstlük konferans da değil Ulusal Kongre olarak kararlaştırılması; Türkiye açısından evdeki hesabın çarşıya uymaması gibi bir duruma yol açmıştı. Ki benzer bir hedef-sonuç farklılığı kısmen İran açısında da geçerlidir. Biliyoruz ki Güney Hükümeti, Türkiye ve İran ile çatışma içerisinde Kongreyi göze alamazdı, almadı da.
Türk hükümeti adına yapılan açıklamalar başta Erbil Konferansı’nın desteklenmesi en azından “kendileri toplanıyor yapıyorlar” türünden bir dolaylı onay vardı. Çünkü hükümet, Öcalan ile geliştirilen “çözüm görüşmeleri” sürecinde toplanacak olan Erbil konferansının PKK’nin silah bırakmasının çağrıcısı olmasını da bekliyordu. Ancak hedeflediğinin olmayacağını gördü. Dört parçada Kürtlerin ortaklaşacağı; KNK’nin Güney’in muhtemel bağımsızlık ilanında destek vereceği, Kürt/Kürdistan meselesinin çözümünde UKTH’yi prensip olarak savunulacağı gibi yönelimlerin az-çok belli olmaya başlamasıyla, Türk devletinin de pozisyon değiştirerek engellemeyi hedefledi denilebilir. Türk devlet ve hükümeti, Erbil Konferansı üzerinden son Osmanlı bakiyesine dönük hesaplar yaparken, KNK ile mevcut sınırlarının sorgulanacağı ihtimalini en azından hissetmesi pozisyon değiştirmesine neden oldu denilebilir. Türk devleti engel olma pozisyonunu aleni değil örtük olarak sürdürmüştür ki maalesef hâlihazırda birden fazla Kürt parti ve örgüt gibi aktörler üzerinden bunu geliştirme imkanına da sahip. Yani Türk devletinin engelleme kanalları sanıldığı gibi Güney Hükümeti ile sınırlı da değil.
Zaten dikkat edilirse KNK’nin geleceği ile Kuzey’de geliştirilen “çözüm süreci” dolaylı değil direk bağlantılı olduğu içindir ki çözüm meselesi de çıkmaza girdi. KNK’nin ertelenmesi ile Kuzey’de “çözüm sürecinin” tıkanmasının aynı tarihlere gelmesi de tesadüf değildi. Biri diğerini etkilemiştir.
IV Birden fazla bölgesel ve küresel aktör Kürdistanlı parti ve örgütlerle ilişki içerisinde! Söz konusu her aktörün kendi çıkar penceresinde Kürtler arası birliğe çomak sokacakları açıktır. KNK kongresinin ertelenmesinde de görüldü ki Kürdistanlı parti ve örgütlerin iç perçinleri hali hazırda güçlü olmayıp dışarıdan çelmelere ciddi olarak açık durumda. Bu çelmelere karşı iç perçin oluşturmak sanıldığı kadar kolay değildir ama oluşturulması da zorunludur!
Demek ki, KNK’nin ertelenmesinde Ortadoğu üzerinde siyaset yapan tüm küresel ve bölgesel aktörlerin Kürt parti ve örgütleriyle ilişkilerinin izlerini de görmek mümkündür. Demek ki, parti ve örgütlerimiz grup-parti (ya da parça) çıkarlarından ülke çıkarlarına doğru genleşmeyi başa almayı halen tam olarak başarabilmiş değiller. Demek ki Kürtler arası ilişkilerde hele KNK gibi kapsayıcı ve tarihi önemi olan adımlar atılırken dış çelme ve saldırılara karşı bağışıklık kazanmada ciddi olarak yapacaklarımız var. Evet tarihi ertelense de KNK’nin toplanmasının kararlaştırıldığı şu aşamada halen en önemli meselenin parti ve örgütler arası iç perçini güçlendirici adımlar atmak olduğu görülmüştür bir kez daha!
Türk basını “delege anlaşmazlığını” bilinçli öne çıkarıp abartmıştır ama belirttiğim grup/parti çıkarından ülke çıkarını başa almayı halen tam başarılamadığı gerçeği de var. 600 delegenin paylaşılması ve “model” tartışmaları gibi meseleler KNK ertelenmesinde belirleyici olmamıştır ama sınırlı da olsa etkileri olmuştur, olduğunu da 22 Temmuz toplantısı sonrasında kimi pratikler üzerinden önceden bizzat gözlemlemiştim.
Sonuç olarak; KNK’nin ertelenmesinde en önemli faktörlerden biri olan Suriye’ye askeri müdahale meselesi (ki biz doğru bulmuyoruz) Kürt/Kürdistan üzerinde çift yönlü etkileri olacak olan bir meseledir. Suriye’ye muhtemel Batı müdahalesi Kürtler için yeni fırsatlar yaratacağı gibi arada ezilmelerini de beraberinde getirebilir. Her halükarda Kürtler KNK ile süreci lehlerine daha iyi değerlendirebilirler.
Bunların ışığında Kürt parti/örgüt ve şahsiyetlerini KNK’nin artık bu aşamadan sonra ertelenmeden gerçekleştirilmesi için sorumlu davranmaya çağırıyoruz. Unutmayalım ki KNK’nin gerçekleşmemesinin faturası başta tüm Kürdistan halklarına sonrada tüm parti ve örgütlere çıkacaktır!
Sinan Çiftyürek
ÖSP Genel Başkanı
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.