Ergenekon ana davasının öğleden sonra görülen oturumunda verdiği dilekçelere ilişkin açıklamalarda bulunan tutuklu sanık Osman Yıldırım ile diğer Danıştay sanıkları arasında sert tartışmalar ile küfürleşmeler yaşandı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Ergenekon ana davasının öğleden sonraki bölümünde Osman Yıldırım'ın Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki Danıştay davasının görüldüğü dönemde mahkemeye sunduğu dilekçelerin okunmasına devam edildi. Sanık Yıldırım, tanık Aysel Sağlam'ın beyanına rağmen Alparslan Arslan'a yardım ve iştirak edenlerin tespitine gidilmediğini, bu suçun kendisinin üzerine atıldığını ileri sürdü. Alparslan Arslan'ın kendisine yardım edenlerin isimlerini vermesi gerektiğini ifade eden Yıldırım, "Alparslan Arslan, 'beni yarı yolda bıraktınız, aha sizsiniz' demelidir" dedi. Danıştay saldırısıyla ilgili olarak Alparslan Arslan'ı azmettirmediğini belirten Osman Yıldırım, "Azmettirseydim söylerdim. Bu bir siyasi suçtur. Siyasi eylem, arkasında durarak, propagandasını yaparak anlam kazanır. Savunmazsan adli suç olur. Bu eylemin arkasında durduğumu ve eylemi savunduğumu da hatırlamıyorum" dedi.
Tutuklu sanıklardan Hayrettin Ertekin'in oturduğu yerden kalkarak, "Bir yıl önce verilmiş bombalar" demesi üzerine Yıldırım, bombaların bir yıl önce verilmediğini söyledi. Yıldırım, Ertekin'e hitaben "Burada kapalı oturum yapacaktın, herşeyi anlatacaktın. 'Veli Küçük ile Muzaffer Tekin'i affedersen hakkımı helal etmem.' diyordun. Nasıl bu kadar değişebiliyorsun. Bir açığın var. Ortaya çıkmaması için sus bari." diye tepki gösterdi. Yıldırım, tutuklu sanıklardan Hüseyin Görüm'ün de çok hapis yatmış dindar bir insan olduğunu belirterek, "Eğer içinde zerre kadar vicdan, müslümanlık varsa çıksın o da anlatsın" dedi.
Danıştay davası karara bağlanmadan gerçeklerin ortaya çıktığını ifade eden Yıldırım, bütün kanıtlara ve itiraflara rağmen insanların halen inkar ettiğini, bu duruma bir anlam veremediğini dile getirdi. Yıldırım, Danıştay saldırısı dinci bir örgüt tarafından yapılsaydı bu tür itirafların olmayacağını anlattı. Cumhuriyet'in bekçisi olduğunu söyleyen CHP ve bazı basın yayın organlarının bir çaba göstermediklerini dile getiren Yıldırım, "Bu suikasti aydınlatmak istiyorlarsa neden kıllarını bile kıpırdatmıyorlar. O zaman Cumhuriyet'in tek bekçisi benim." dedi.
Tutuklu sanık Alparslan Arslan'ı da eleştiren Yıldırım, "Allah'a kitaba küfür eden bir kişi nasıl müslüman olabilir? Nasıl müslümanlar için suikast yapabilir ki? Alparslan Arslan bu suçu işlediği güne kadar buradakilerin, dışarıdakilerin kucağındaydı. Yanında bir tane hacı, hoca, dindar görmedim. Buradakilerin ve dışarıdakilerin yanında gördüm. Bu durum karşısında halen inkarın ne anlamı var. Ali Kalkancı olmaya ne gerek var? Bu film bitti artık. Kimse izlemiyor." dedi.
Bu ifadelerin ardından Alparslan Arslan'ın, oturduğu yerden bağırdığı duyuldu. Yıldırım sözlerine "Halen kendilerini TSK ile ilişkilendiriyorlar. Genel Kurmay Başkanı bile tavrını net bir şelikde ortaya koydu. Onun, bunun değil 20 milyonun ordusu olduklarını söyledi. PKK'ya, Öcalan'a verdiği bilgilerle binlerce askerimizi şehit edenler, bugün Cumhuriyet'in, vatanın bekçisi olduklarını söylüyorlar" diye devam etti.
Mahkeme heyetine başkanlık yapan üye Hakim Hasan Hüseyin Özese de, Yıldırım'ın sorgu ve savunmasının tespitine ara vererek sanık ve avukatların taleplerinin alınmasına geçti. Yıldırım, kürsüden ayrılarak yerine oturacağı sırada, savunmasında kullandığı elindeki cilt haline getirilmiş iddianameyi Alparslan Arslan'a fırlatarak, küfür edip "Şerefsiz" diye bağırdı.
Talepler bölümünde Alparslan Arslan'ın söylediği her söze iman ettiğini belirten tutuklu sanık Hüseyin Görüm, 10 Kasım nedeniyle Kuvva-i Milliye 1919 derneği adına hazırlanmış bir bildiriyi okudu. Türkiye Cumhuriyeti'nin zor bir dönemde olduğu'na ilişkin anlatımlarla başlayan bildirinin son sözlerini Hüseyin Görüm, "Bir olalım. Bir olursak kimse önümüzde duramaz." diye okudu.
Sanıkları işaret eden tutuklu sanık Mehmet Demirtaş, "Davadan önce bir kişiyi tanıyordum. Hepsiyle burada tanıştım. Birçoğunu tanımaktan da büyük zevk aldım. İleride cezaevinden çıktığımızda bayramda seyranda ellerini öper hatırlarını sorarım." dedi. Sanıklardan sadece birisini tanımasına rağmen 30 aydır tutuklu olduğunu belirten Demirtaş, tahliyesine karar verilmesini talep etti.
Osman Yıldırım'ı Silivri'de dava sebebiyle gördüğünü belirten tutuklu sanık Muzaffer Tekin, "Gayet zeki biri. Hapishanede ben bu olaydan nasıl kurtulurum diye düşünmüş. Televizyonda haberlerden Ergenekon'u görüp, Muzaffer Tekin'i, Doğuş Factoring'i yanyana getirmiş. Ben niye hükümeti devireyim. Onlar kendi kendini deviriyor. Ben hasmın zayıfına saldırmam. Ben bomba vermedim. Ataşehir'de toplantı olmadı. Cumhuriyet gazetesine bomba attırmadım." diye konuştu.
Tutuklu sanık Erhan Timuroğlu, Yıldırım'ın kendisi hakkındaki "Fakir, ona iş verdim, telefonunun kontörü yoktu." şeklindeki ifadesini yalanladı. Timuroğlu, Yıldırım'ın cezaevinden çıktıktan sonra kendisinin yanına geldiğini, parası olmadığını ve çaycılık yaptığını söyledi. Memleketlisi olan Yıldırım'a mekan açtığını ve para verdiğini iddia etti. Bu anlatımlar sırasında Yıldırım yerinden, "Kahpe, benim 50 bin liralık arabam var" şeklinde cevap verdi.
Timuroğlu ise "Ulan diplomalı hırsız, sus lan. Sussana oğlum alacağım ayağımın atlına" diye karşılık verdi. Sanık Yıldırım da "Seni yanlış kullanıyorlar. Şerefsiz." şeklinde bağırdı. Bu dialogların ardından mahkeme başkanı Yıldırım'ın salondan çıkarılması talimatını verdi. Timuroğlu kendisinin Danıştay davası sanığı olduğunu fakat Danıştay'ın ne olduğunu dahi bilmediğini söyledi.
Tutuklu sanık İsmail Sağır ise Yıldırım'ın 2006 yılında mahkemeye verdiği dilekçelerden haberinin olmadığını belirterek, "Bu adam cezaevine girdiğimizin ilk haftasında bize mektup yazdı. Çocukları olduğunu ve dışarı çıkması gerektiğini buna göre ifade vermemizi istedi. Onu kurtarmak adına ifade verdik." dedi. Sağır, sözlerini Yıldırım için "Adi, şerefsiz." diyerek bitirdi.
Cumhuriyet gazetesine ilk bombayı kendisinin attığını, ikinci bombayı da İsmail Sağır'ın attığını belirten tutuklu sanık Tekin Irşi, "Bu adam bize verdiği hiçbir sözü tutmadı. Yalan söylüyor. Bizden gizli gizli bir sürü dilekçe vermiş. Cumhuriyet gazetesi işini devlet için yaptığımızı söyledi. 40 kişinin bizi orada beklediğini söyledi ama kimse yoktu." diye konuştu.
Tutuklu sanık Hayrettin Ertekin ise sanık Osman Yıldırım'ın kendisi hakkındaki iddialarının asılsız olduğunu söyledi. Nezarethane koridorunda Osman Yıldırım'a "Muzaffer Tekin ile Veli Küçük'ü affedersen hakkımı sana helal etmem." diye birşey söylemediğini belirten Ertekin, kapalı oturum istemesiyle ilgili olarak da bir açıklama yaptı. Kapalı oturumda söylemeyi planladığı bilgileri bir dilekçe haline getirdiğini belirterek bu dilekçeyi mahkemeye sundu. Bir nüshasını da çok güvendiğini belirttiği Kemal Kerinçsiz'e verdiğini belirten Ertekin, "PKK ve bazı örgütlerin Ergenekon tarafından kurulduğu iddia ediliyor. Ben de bu örgütlerin nasıl kurulduğunu, Türkiye'nin son 30 yıllık siyasi konjoktürünü bir gazeteci gözüyle anlatmak istedim." dedi. Hayrettin Ertekin'in, Türkiye'de istihdam sağlayan işadamları olarak tutuklu kalmalarının ekonomiye zarar verdiğini belirterek tahliyesini istemesi dikkat çekti.
Sanık avukatlarının taleplerinin ardından da taleplerin değerlendirilmesi için duruşmaya ara verildi.
Taleplerin değerlendirilmesinin 13 Kasım Cuma gününe bırakıldığı belirtilen dava 12 Kasım Perşembe gününe ertelendi.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.