Erdoğan Suriye krizi ile ilgili önemli mesajlar verdi... İlginç bir detay ise Erdoğan'ın açıklamaları Arapça ve İngilizce olarak da canlı olarak yayınlandı...
İşte konuşmasından satırbaşları;
"Son grup toplantısını yaptığımız 12 Haziran’dan buyana yurt içi ve yurt dışında önemli gelişmeler yaşandı. 13 Haziran’da partimizin genişletilmiş il başkanları toplantımıza, 15 Haziran’da Sakarya’da, 16 Haziran’da Mersin’e gittik. Ardından Meksika’ya gittik. İkili görüşmelerimiz oldu.
YÜREĞİMİZ YANDI
Meksika’dan Brezilya’ya gittik ve Rio+20 Zirvesi’ne katıldık. Görüşlerimizi ifade ettik ve çeşitli ülkelerin liderleriyle görüşme fırsatımız oldu. Biz ülkemizi dünyaya anlatma, geleceğe yönelik projelerimizin alt yapısını oluştururken, 19 Haziran’da maalesef acı haberle yüreğimiz yandı.
Hakkari’de 8 askerimiz şehit oldu, 19 askerimiz yaralandı. Bu vesileyle bir kez daha şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve silah arkadaşlarına başsağlığı diliyorum. Sonrasında icra edilen operasyonlarda 31 terörist etkisiz hale getirildi. Bu vesileyle güvenlik güçlerimize de şahsım ve milletim adına şükranlarımı iletiyorum.
Umutların yeşerdiği her yerde terör örgütü bu tür eylemlere başvuruyor. Sıkışıklık yaşayan terör örgütü bu tür intihar saldırısı türü eylemlerde görüyor. Gençleri ölüme gönderiyor, uçuruma sürüklüyor. Ümit ediyoruz ki Dağlıca saldırısı sonrası terör örgütünün çirkin ve kanlı yüzü görülmüştür.
Acı bir haber daha aldık. Bildiğiniz gibi 22 Haziran 2012 tarihinde Suriye’nin 13 deniz mili açığında, uluslar arası hava sahasında RF-4 uçağımıza saldırı düzenlendi, uçağımız Suriye karasularına düştü.
Altını çizerek söylüyorum. Suriye kara sularında uçağımız vurulmamıştır, uluslar arası sularda vurulmuştur. Bunun bilinmesi lazım, bunun saptırma gayreti içinde olan içerde ve dışarıdakiler var. Pilotlarımıza yönelik başlattığımız arama kurtarma çalışmalarını sürdürüyoruz.
TÜM DÜNYAYA HATIRLATMA
Tüm dünyaya bazı önemli hatırlatmakları yapmak istiyorum.
Ak Parti olarak 2002 yılı sonunda görevi devraldığımızda, Türkiye’nin mevcut sorunlarını bakış açısıyla, koordinasyonla çözebileceğimizi gördük. Ekonominin, demokratikleşmenin, dış politikanın iç içe geçmiş alanlar olduğunu, birbirini doğrudan etkilediğini ifade ettik. Biz 9,5 yıl boyunca hep bu anlayışla hareket ettik. Dış politikada aktif tutum sergiledikçe ekonomimiz büyüdü. Ekonomimiz büyüyünce dış politikada elimiz güçlendi. Bu doğrudan reformlarımıza sosyal kalkınmaya yansıdı. Hiç kimse şunu söyleyemez. Türkiye içine kapansın, yanı başında olup bitenleri seyretsin, Türkiye tribünde kalsın. Bu anlayış bizim yakın tarihimizde zaman zaman iktidara egemen olmuştur. Ama böyle dönemlerde Türkiye hiçbir ilerleme kaydedememiştir. Türkiye merkezinde bulunduğu çok geniş coğrafyada, komşularla aynı gönül dilini konuşan bir ülkedir. Komşularına, akrabalarına, kardeşlerine sırtını dönen bir ülkenin, onların sevincine kederine kayıtsız kalan bir ülkenin, özellikle de Türkiye’nin bu coğrafyada büyümesi kalkınması söz konusu olamaz.
2002 yılında Türkiye’nin dış ticaret hacmi 88 milyar dolar civarındaydı, bugün 376 milyar dolara ulaşmıştır. Dört kattan fazla artış kaydetmiştir.
Türkiye hiçbir ülkenin içişlerine karışmamıştır, karışmayacaktır. Türkiye’nin dostluğu son derece önemlidir. Arkasına Türkiye’nin dostluğunu alan her ülke bilsin ki sırtı sağlamdır, o güvenlik içindedir, emniyet içindedir. Biz komşularımızın coğrafi konumlarıyla, yer altı yer üstü zenginlikleriyle zaaflarıyla hiçbir zaman ilgilenmeyiz. Bizim için önemli olan dostluk akrabalık hukukudur. Biz tüm halklar için barışı adaleti huzur ve esenliği savunuruz.
Bu ülke yeri gelmiş Saraybosna için, Kosova için yüreğini ortaya koymuştur. Bu millet, Kabil, Bağdat, Erbil, Musul, Halepçe için yüreğini ortaya koymuştur. Bugün Filistin dediğimizde, Ramallah Gazze dediğimizde bir hesabın içinde değiliz. Sadece yüreğimizdekileri söylüyoruz.
GAZABIMIZ ŞİDDETLİDİR
Şu noktanın altını kalın çizgilerle çizmek istiyorum. Türkiye’nin dostluğu ne kadar değerliyse, herkes bilsin ki Türkiye’nin gazabı da o kadar şiddetlidir.
Yumuşak başlılığımız uysal koyun olduğumuz anlamına gelmez. Bu birilerini aldatmasın. Sağ duyulu olmamız acziyet gibi algılanmasın. Ben burada tarihimden aldığım güçle, ecdadımdan aldığım mirasla konuşuyorum. Bin yıllık bir devlet geleneğine sahip olan Türk milleti tarihin akışını değiştirmiş bir millettir. Burada da kimseye tarih dersi verecek değilim. Biz tarihi yaparız, onu kimin yazacağına kimin okuyacağına ders alacağına karışmayız.
ONA GÖRE ADIM ATSINLAR
Türkiye’nin kardeşleriyle kucaklanmasından Türkiye’nin yüz yıllık hasreti sona erdirmesinden rahatsızlık duyanlar var. Bunların terörü desteklediklerini, kukla yönetimleri kışkırttıklarını çok iyi biliyoruz. Büyüyen güçlenen etkinliği artan bir Türkiye bu ülke için bir risk değil bir fırsattır. Güçlü bir Türkiye’den rahatsızlık duyanlarda karşılarında nasıl bir devlet olduğunu iyi anlasınlar ve adımlarını ona göre atsınlar.
Bu coğrafyadaki her oyunu, halklara masum insanlara kast eden her senaryoyu boşa çıkarmak için Türkiye var gücüyle mücadele edecektir. Bölgede kadastro mühendisliği yapılmasına asla müsaade etmeyecektir. Biz kanlı terör örgütüne karşı tek bir geri adım atmadan mücadele edeceğimiz gibi, Türkiye yakıcı bir azap olmaya devam edeceğiz.
YAKICI AZAP OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ
Suriye’nin uluslar arası hava sahasında bunları özellikle iyi bilmenizi, milletimin iyi bilmesini özellikle arzuluyorum. Çünkü hedef saptırmaya gayret eden bazı köşe yazarları görüyorum. Sanki bu ülkenin evladı değil bunlar ve bunu bu kadar insafsızca fütursuzca yapıyorlar. Bütün her şey radar tespitleri ortadayken, Suriye’nin uluslar arası hava sahasında, silahsız, üzerinde silah yok. Kimliği açık olan, hasmane bir anlayışla gelse kimliğini gizler. Tek başına uçan, hasmane bir görevi bulunmayan, tehdit oluşturmayan bir keşif uçağımıza, eğitim test uçuşları da yapan uçağımızı düşürdükleri bu olayda Türkiye haklıdır.
Doğu Akdeniz, Türkiye için hassasiyeti olan bir bölge haline gelmiştir. Burada bizim bir defa çok iyi bilmemiz lazım ki, doğu Akdeniz’in genelinde haklarımız var. Bunun yanında bölgede diğer ülkelerin oluşturduğu sıkıntılar var. Her an burada rutin olarak bu çalışmaların yapılması bizim en tabii hakkımızdır. Bizim bu uçağımızın yaptığı uçuşta budur ve bu aynı zamanda yenilenmiş olan radarlarımızın test edilmesine yönelik bir uçuştur. Kaldı ki Suriye tarafından en ufak bir ikaz yada nota tarafımıza yapılmamıştır. Yapılmadan bu uygulamaya gidilmiştir. Ondan sonra da utanmadan dost olarak gördüklerini söylüyorlar. Kısa süreli sınır ihlalini, kimse haksız hukuksuz vicdansız bir saldırı için mazeret olarak gösteremez.
DAVETİMİZE İCABET ETTİLER
Biz olayın olduğu ilk andan itibaren sağduyuyla davranarak durumu net olarak anlamaya çalıştık. Fotoğrafı net olarak ortaya koyduk. Dışişleri bakanımız, BM, Arap Ligi, NATO gibi uluslar arası kuruluşlara diplomasi trafiği başlattı. Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerimizin genel başkanlarına davette bulundum. Davetimize icabet ettiler. Böyle ortak hassasiyette hareket etmemiz ulusal bir konuda çağrımıza olumlu cevap verdiler ve geldiler. Ben kendilerine teşekkür ediyorum. Bu tür olaylarda, bu tür günlerde birlik olmak, el birliği yapmak millet olmanın sorumluluk sahibi olmanın gereğidir. Bunu da özellikle kendilerinden bekliyorum. Ben siyasi partilerimizin, STK’ların, medyanın aynı hassasiyeti göstereceğine yürekten inanıyorum.
Yaşadığımız menfur saldırı sonucunda yurt içi ve dışında Suriye politikamızı sorgulayan bu acımasız değerlendirmeler, özellikle değerlendirmeye tabiidir. Yurt içinde böyle bir milli meselede devletin hükümetin, TSK’nın haksız mesnetsiz şekilde hedefe konulması aymazlık olur sorumsuzluk olur. Biz hükümet olarak böyle milli bir meselede, siyasi partilerimizin aynı olgun tavrı sürdürmelerini, siyasi polemik konusunu yapmamalarını rica ediyoruz.
Aziz milletim uluslar arası sularda, Ak Parti’nin değil, aziz milletimizin uçağı hedef alınmıştır. Böyle bir hadise karşısında net tavır takınamayanlar, hatta Suriye’deki zalim yönetime destek verenler, tarih önünde mahçup olacaklardır.
BİZİ ELEŞTİRİYORLAR
Bazıları bizim Suriye politikamızı eleştiriyorlar. Bir şeyi hatırlatmak durumundayım. 29 Ekim 1923 ülke olarak millet olarak bizim için tarihi bir dönüm noktasıdır. Bu millet yeniden yeni bir devletle tarih sahnesindeki yürüyüşüne kaldığı yerden devam etmiştir. Ancak bu milletin tarihi 29 Ekim 1923’te başlamamıştır. Türkiye’nin Suriye politikasını cahilce eleştirenlere birkaç önemli sahneyi hatırlatmak istiyorum.
9 asır önce komşu ülkeler yaşanan katliamlara gerekli duyarlılığı göstermezken, Anadolu’da bir kahraman Kudüs ve Şam’ı korumak için canını ortaya koyuyordu; SelçukluSultanı Kılıçarslan. Taa İznik’te mücadeleye başlamıştı. Kılıçarslan, Şam ve Kudüs’ü namus ve şeref olarak görüyor, güvenliğini Anadolu’dan muhafaza etmeye çalışıyordu. Selahaddin Eyyübi Şam ve Kudüs için destansı bir mücadele verdiler. Şam bizim için Mekke Medine kadar kutsal bir yerdi.
DOĞRU ANALİZ EDEMEZLER
İstanbul ile Şam tıpkı Türkler, Kürtler ve Araplar gibi tarihleri bir iki kardeş şehirdi. Bu coğrafyada Irak İran Mısır Filistin bir elin parmakları kadar birbirimize yakınız. Kendi tarihinden ecdadından bi haber olanlar işte bizim Ak Parti’nin Suriye politikasını doğru analiz edemezler.
Bundan yüz yıl önce altına kendi ruhunu ve Kudüs’ü satan çapulcular, bugün Suriye’deki yönetimde bizim Suriye’deki kardeşlerimizi temsil etmiyor. Baba Hafız Esed otuz bin vatandaşını öldürmüşken, Türkiye’ye karşı hasmane bir tutum sergiledi. Oğlu Esed ise umut verdi. Değişeceğini söyledi, değiştireceğini söyledi. Kendi halkına haklarını temsil edeceğini söyledi. Biz oradaki Kürt vatandaşlarımız içinde vatandaşlık haklarını ver dediğimde, bana ne demek vereceğim dedi. Ama yapmadı. Cumhurbaşkanımızın, benim kendisiyle yaptığımız 17 yıl, 12 yıl mahkemeye dahi çıkarılmadan orada duranlar vardı. Söylemeler söylemeler neticesinde serbest bıraktı. Bunlar birkaç kişi tabi, ama içerde binlerce kişi yatıyor. Biz de verilen bu sözlerden dolayı memnuniyet duyduk. Umutlandık. Ama gel gör ki umutlarımız hep boşuna çıktı. Çünkü doğru konuşmuyordu.
Suriye’nin değişmesi için refaha ulaşması için hiçbir desteği esirgemedik. Aramızdaki ticaret hacmi stratejik iş birliği adımlarını attık. En önemli projemiz Asi Nehri’yle ilgili attığımız adım, her ikimiz içinde tarihi bir adımdı. Ama süreç içinde oğul Esed’in verdiği sözleri tutmadığını, babasının izinden gitmekte ısrar ettiğini gördük. Uyarılarımızı yaptık, tavsiyelerde bulunduk. Özel temsilcim olarak dışişleri bakanımı gönderdim. Ama değişen bir şey olmadı hep oyaladı."
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.