Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 20 Haziran Mülteciler Günü nedeniyle Mardin’in Midyat ilçesinde Suriye ve Iraklıların kaldığı AFAD Geçici Barınma Merkezi’ni ziyaret etti.
Ezidi ve Suriyeli sığınmacılarla iftar yemeğinde bir araya gelen Erdoğan yemeğin ardından yaptığı konuşmada şunları söyledi:
‘Hiçbir mağduru ve mazlumu zalimin pençesine terk etmedik’
“Sizler bizim için muhacirsiniz bizde ensar olarak Medine’deki gibi size aşk ve heyecan ile sahip çıkmaya çalışıyoruz. Bizim kültürümüzde misafir şeref ve berekettir. Bize bereket ve şeref getirdiniz. Elbette bu misafirliğin başka olmasını isterdik. Ama sonuç farklı oldu.
“Bölgemizdeki 5 yıldır süren hadiseler bizi derinden üzüyor. Bu süreçte biz kardeşlik hukukunun gereği olarak üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye çalıştık. İmkanları bizden fazla olan pek çok ülkenin cesaret edemediği ülkemizin kapılarını açık tuttuk ve açık tutmaya devam ediyoruz. Hiçbir mağduru ve mazlumu zalimin pençesine terk etmedik ve terk etmeyeceğiz.
“Demokrasi ve refah konusunda sözü kimseye bırakmayan Batı ülkelerinin bu konuda sergilediği utanç tutumu da görüyoruz. Mülteci teknelerini sınırlarına yaklaştırmayan mültecilerin içinde bulunduğu teknelerin Akdeniz’e gömülmesini seyreden ülkeler var. Sadece ve sadece kendi halkının çıkarlarını düşünmek isteyenlerin tutumu bize göre insanlık suçudur.
“Kapılarını açmayan ülkeler Türkiye’nin bu üstlendiği büyük sorumluluk konusunda yardım etmekten kaçınıyorlar. Bizde 2 milyon mülteci var. Avrupa’nın tamamında 200 bin değildir. Avrupa bizden ekonomik olarak güçlü değil mi? Nerede insan hakları iki yüzlülük ortadan kalmadığı müddetçe dünya barışı her zaman tehlikededir.
Oyuna izin vermeyeceğiz
“Biz kilerimizdeki son ekmeğimize kadar elimizdeki ekmeği kardeşimizle bölüşmekten kaçınmayız. Ama bu olay tüm insanlığın tüm ortak sorunudur. Batı başta olmak üzere tüm dünyada Suriye’de insanı yardım ve Mısır’da demokrasi konusunda sicilinin bozulduğunu bilmelidir.
“Biz Suriye’de ve Irak’ta sorunların barışçıl çözülmesi için başından beri gayret sarf ettik. Şam ve Bağdat yönetimlerini ikazlarımızı en başından yaptık. Aynı şekilde BM ve NATO ve AB başta olmak üzere söz sahibi olduğumuz bütün platformlarda bölgedeki gelişmelerin nerelere varacağını anlattık. Maalesef dün Şam ve DEAŞ konusunda yapılan yanlışın bir benzeri bugün PYD konusunda yapılıyor.
“Bölgenin tarihi sosyolojik ve demografisine uygun olmayan bir çözümüm bölgeye barış getirmesi mümkün değildir. Biz bölgedeki herhangi bir etnik ve inanç grubunun değil, orada yaşayan herkesin hakkını hukukunu ve geleceği sağlamaya çalışan bir sistem istiyoruz. Etnik ve mezhebi dayatmalar daha çok kan akmasına ve acılar yaşanmasına yol açar.
“Suriye’de sadece bir gruba destek verilerek diğer grupların tasfiyesine yol açılmaya çalışılıyor. Biz bu oyuna izin vermeyeceğiz. Ülkemizdeki misafirlerimizi evlerine kavuşturma çabası içindeyken yeni acıların yaşanmasına göz yummayacağız. İnşallah sonunda zafer bu kardeşlerimizin olacaktır. Men sabera zafera. (Kim sabrederse zafere erer)”
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.