Geçen hafta sonu Diyarbakır Ticaret Odası salonlarında "Nasıl bir anayasa?" konulu iki konuşma yaptığımı yazdım.
Bu konuşmalardan biri davetlilere, biri kamuya açıktı. Toplantılarda çok sayıda görüşe ve soruya muhatap oldum. Toplantılar dışında temaslarım ve gözlemlerim oldu. Sanırım Diyarbakır - Amed'in nabzı hakkında iyi bir fikir edindim.
Muhakkak ki Diyarbakır, barış gelsin, artık çocuklar ölmesin, dağdakiler normal yaşama dönsün istiyor. Türkiye bir Türk devleti değil yurttaşlar devleti olsun, Kürt kimliği bütün gerekleriyle tanınsın, Kürtler de eşit hak ve özgürlüklere sahip olsun istiyor. Türkiyelilikte buluşturacak bir anayasa, Kürtçenin eğitim dili olması, ötekiler gibi Kürt çoğunluklu bölgenin de yerinden yönetilmesi ortak, temel talepler olmayı sürdürüyor. Yerinden yönetim bölge üzerinde KCK / PKK vesayetinin tesisi anlamına gelecek ise buna karşı olanlar kuşkusuz büyük çoğunlukta. Başbakan'ın Kürt sorununun çözümü için Meclis çatısı altında müzakere şeklinde ifade ettiği "yeni strateji"ye BDP'nin verdiği cevap makul karşılanıyor. Bilindiği üzere BDP, İmralı ve Kandil'le serbestçe görüşme imkânının sağlanması halinde, barışın tesisi için rol üstlenmeye hazır olduğunu açıkladı. Ben de BDP'nin bu rolü üstlenmesini makul buluyor ve destekliyorum.
Devamı için
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.