Okuduğu şiirden dolayı hapis cezası alarak siyaset yapması engellenen Başbakan Erdoğan'ın hayat hikayesini anlatan kitapta, Milli Görüş'ten ayrılma ve Erbakan'la ters düştüğü noktalara da değiniliyor...
AK Parti İstanbul Milletvekili Hüseyin Besli ve Şair-Yazar Ömer Özbay, tarafından kaleme alınan “Bir liderin doğuşu: Recep Tayyip Erdoğan” kitabında, Başbakan Erdoğan’ın bilinmeyen anılarını anlatmayı sürdürüyoruz. 1991’de RP’den milletvekili adaylığı teklifi alan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü, Erdoğan “Biz İstanbul’dan, siz Kayseri’den, başka arkadaşlar başka şehirlerden... Bu partiyi dönüştürebiliriz” sözleriyle ikna etti.
GÜL ANLATIYOR
Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan’ın tanışıklıkları çok eskiye dayanır. İlk defa Milli Türk Talebe Birliği’nde (MTTB) karşı karşıya gelirler. Gül o günleri şöyle anlatır:
“Fakülteye devam etmemiz imkansız bir sürece dönüşünce, bizim için okul MTTB (Milli Türk Talebi Birliği) oldu. Her gün derse giriyor gibi MTTB’ye gider, bütün günümü orada geçirirdim. Tayyip Bey’i de orada tanıdım; o zamanlar henüz lise talebesiydi. Orta Öğretim Komitesi’nde ve MTTB’nin diğer birimlerinde aktif görevler alıyordu. O sıralar fazla popüler olan ‘münazaralarda ve ‘şiir okuma matinelerinde kendisini izleme imkânım olurdu.
12 Eylül’den sonra fakülteyi hızla bitirdim. Ardından da uzunca bir süre yurtdışında kaldım. Tatillerde Erdoğan’ın da olduğu MTTB’li arkadaşlarımla görüşmeyi ihmal etmezdim.”
1991 yılında RP’den milletvekili adaylığı teklifi alan Gül kararsızdır. Bu sırada eski arkadaşı RP İstanbul İl Başkanı Tayyip Erdoğan’la görüşür. Gül, bu görüşmeden sonra nasıl ikna olduğunu şu sözlerle anlattı: “Erdoğan, benle konuştu ve Milli Görüş hareketinin gençlere ihtiyacı olduğunu söyledi. ‘Biz İstanbul’dan siz Kayseri’den, başka arkadaşlar başka şehirlerden...
Bu partiyi dönüştürebiliriz. Biz halka yabancı değiliz. Birlikte çalışarak onlara ulaşmanın yol ve yöntemlerini bulabiliriz.’ diyerek adaylık teklifini kabul etmem için ısrarcı oldu.”
‘TEK ADAY ERDOĞAN’
Bülent Arınç, RP’nin kapatılmasından sonra Necmettin Erbakan’ın yasaklandığını hatırlatarak, yeni lider arayışları olduğunu ifade edip, şu bilgileri aktarıyor: “Hocaya itaati tam olanlar bile artık tabanın isteklerinden bahseder olmuştu. ASKİ’de toplantılar yapıldı. Tartışma konuları; ‘yeni bir parti kurulsun mu kurulmasın mı, eskinin devamı görüntüsünü ortadan kaldırmak için kurucular tamamen yeni mi olsun, karma mı olsun?’ çevresinde odaklanıyordu. En yakıcı ve önemli soruysa kimin genel başkan olacağıydı. Teşkilatın her kademesinin kanaati aynıydı: Yeni partinin genel başkanı R. Tayyip Erdoğan olmalıydı. Biz bu tartışmaların içindeyken, duyduk ki ‘Fazilet Partisi’ adıyla yeni bir parti kurulmuş bile.”
Parti kararını cezaevinde verdi
Erdoğan, kitapta parti kurma fikrinin ilk kez Pınarhisar Cezaevi’nde düşündüğünü şu sözlerle anlatıyor: “Siyaset yapan birçokları gibi ben de siyasetin nihai noktalarına Başbakanlığa, Cumhurbaşkanlığına ulaşmayı elbette düşünmüşümdür. Ama bunları hep siyasete başladığım yapı içinde ve doğal gelişmelere bağlı olarak düşünüyordum. Milli Görüş’ten ayrı bir siyaseti ve liderliği ilk kez hapishanede düşündüm. Yoksa benim bir gün lider olacağım (olumlu/olumsuz) hep konuşulurdu.
Hatta RP’nin kapatılmasına doğru, kapatılmanın kaçınılmaz olduğu anlaşıldığı günlerde yeni kurulacak partinin genel başkanı kim olsun diye yapılan bir araştırmada yüzde 85 benim adım çıkmıştı. Bunu ben bildiğim gibi ilgili herkes de biliyordu. Ankara’da toplantılar yapıldı, benim de katıldığım bu toplantılarda katılımcılar da teşkilat gibi benim Genel Başkan olmamı istediler. Ben de üzerimize düşenin gereğini yaparız dedim. Ancak buna rağmen Hoca, Recai Bey’i işaret etti; o, hareketi büyütecek adamdan çok kendine tabi olacak birini arıyordu. Öyle olmasaydı olaylar böyle gelişmezdi. O zaman da şartlar müsaitti. Başarılı sonuçlar alırdık, ben hep buna inanmışımdır.”
İlk yol ayrımı 1978’deydi
MSP, 1977 seçimlerinde bozguna uğradı. Oy oranı yüzde 11.80’den yüzde 8.5’e düşmüştü. Erdoğan’ın da içinde bulunduğu bir grup bu yenilginin sebeplerinin araştırılarak sorumlularının tespit edilmesini yeni bir anlayışla partinin yönetilmesini Erbakan’a iletiler.
Erbakan’ın sessizlikle karşılaması üzerine yenilik isteyen grup, partinin 15 Ekim 1978’deki 4. Büyük Kongresi’nde Korkut Özal’ın ön ayak olmasıyla ikinci bir liste çıkarırlar. O kongrede, ikinci listeyi destekleyenlerden biri de henüz 24 yaşında olan ve İstanbul İl Gençlik Kolları Başkanı sıfatıyla delegeler arasında yer alan Erdoğan’dır.
Fazilet Partisi’nin 14 Mayıs 2000’de yapılan kongresinde iyice su yüzüne çıkan ‘yenilikçi, gelenekçi’ ayrışmasının kökleri de ilk defa 1978 kongresinde ortaya çıkan bu ‘ikinci liste’ olayına kadar uzanır.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.