Geçenlerde Türk hükümeti, hava savunma sistemini yenilemek için bir ihale açtı. Amerikalılar da son nesil Patriot füzeleriyle bu ihaleyi kazanmayı umuyordu. Ancak ihaleyi Rusya kazandı.
İspanya'da yayımlanan El Periodico gazetesinin 6 Ekim 2009 tarihli internet sayfasında Barcelona Özerk Üniversitesi Çağdaş Tarih Öğretmeni Francisco Veiga imzasıyla yayınlanan yazıda bu konu ele alınmakta ve Rusya ile Türkiye arasındaki ilişki masaya yatırılmak:
19. Yüzyılın ortalarında, emperyalist güçlerin Afganistan dolaylarında birbirleriyle çatıştığı zamanlarda, Orta Asya'da Ruslar ve İngilizler arasında Büyük Oyun diye adlandırılan plan geliştirildi. Bundan iki yüzyıl kadar sonra Afganistan ve Orta Asya, Rusların ve Batılıların başını ağrıtmaya devam ediyor.
Bölgedeki mücadele yeniden kötü bir hal aldı ve 19. yüzyıl boyunca şimdiki güçlerine sahip olmayan bazı başrol oyuncularının katılımıyla da karmaşıklaştı: İran, Suudi Arabistan gibi İslamcı güçler; Pakistan, Hindistan gibi nükleer güçler; Çin gibi büyük süpergüçler.
Her halükârda bu mücadele tam bir savaş şeklinde gerçekleşmiyor; Türkiye'den Kafkasları geçerek Orta Asya bitimine kadar tüm bu bölgede diplomatik hamleler de yapılıyor. Şu günlerde de, olup bitenler karşısında batılı basının tepki göstermediği ancak büyük öneme haiz bir atağa tanıklık ettik.
Bize tarihin bu bölümünde yansıtılan şey, ABD Başkanı Barack Obama'nın Polonya ve Çek Cumhuriyeti'nde yerleştirilen füzesavar kalkanını geri çekme kararı oldu. Bu proje, Başkan George Bush tarafından, Avrupa'yı ve ABD'yi şer ekseni -İran ve Kuzey Kore- ülkelerinin olası balistik füze saldırılarından koruma fikriyle ivme kazanmıştı. Fikir, Cumhuriyetçi Başkan Ronald Reagan tarafından 80'li yıllarda hız kazandırılan galaksiler savaşını çok hatırlatıyor. Bu, günümüz tarihçileri tarafından kabul gören bir blöf olmuştu. Doğu Avrupa'nın füzesavar kalkanı, düşman tarafından hafife alınmamak için çok büyük yatırımlar gerektirdiği ve çok gelişmiş olduğundan dolayı böyle düşündürüyordu. Diğer yandan Korelileri ve İranlıları umursamayan Polonyalıların ve Çeklerin projeden duyduğu coşku, Rusya'ya doğru daha da odaklanıldığını belli ediyordu. Başka bir deyişle füzesavar kalkanı, Rusya'yla ilişkileri germek ve somut bir askeri sebep yaratmak için Bush başkanlığı tarafından ivme verilen yeni bir soğuk savaş fırsatı olarak, bu güce (Rusya'ya) Avrupa'yla birlikte karşı koymak amacıyla düşünülüyordu. Şimdi Obama, yeni bir füzesavar füze sistemine dayalı olası İran tehdidi karşısında alternatif bir savunma sistemini denize ve İran'a komşu ülkelere yerleştirmeyi öneriyor.
Geçenlerde Türk hükümeti, hava savunma sistemini yenilemek için bir ihale açtı. Amerikalılar da son nesil Patriot füzeleriyle bu ihaleyi kazanmayı umuyordu.
Anlatılmayan şey şu ki bu ihale, Doğu Avrupa füze kalkanı projesi başlatıldığı zaman Bush'un diplomatik saldırıları sırasında, birkaç yıl önce planlanmıştı. Ruslar, en iyi silahını teklif edince ihaleye katılan Amerikalıları yendi. Çünkü hava savunma füzesi olan S–400 Tryumph, dünyanın en etkili füzeleri olarak kabul ediliyordu. Girişim, batılı gözlemcileri şaşkınlığa uğrattı ve Türk Silahlı Kuvvetleri de bu Rus teklifi karşısında fikir ayrılığına düştü. Washington, Türkiye'nin bir NATO ülkesi olarak Rus stratejik silah sistemlerini (Yunanistan olayını unutarak) kullanmaması gerektiğini hatırlatarak bu durumu protesto etti.
Türkiye karşısındaki Rus manevrası çok açıktı. Amerikalılar, eski müttefik ülkelerde yani Rusya'nın kapısının önüne savunma sistemleri yerleştirdiyseler, onlar da, bir İran saldırısını durdurmak için en mantıklı seçeneğe dönüşen Türkiye'yle aynı şeyi yapabilirlerdi.
Washington'un Türkiye üzerinde o zamanlar uyguladığı baskıları tahmin edebiliriz. Ancak bu ülkenin, bu davranışından çıkar elde ettiği de aşikâr. Muhtemelen Obama'nın, geçen nisan ayında Türkiye'nin AB'ye adaylığını savunduğu İstanbul'da bulunuşunun, Rus ikna çabalarıyla ilgisi var. Bunlar, (ikna çabaları) Washington'un Türklere satışlarını yasal sorunlar bahanesiyle geciktirdiği Amerikan Cobraları yerine Irak'ta PKK'yla savaşma amaçlı MI–28 saldırı helikopterlerinin satışıyla yeniden somutlaştı. Şu birkaç aylık dönem içerisinde başka bir Rus-Türk anlaşmasına daha tanık olduk.
Bu yakınlaşma, geçmişi hatırlatarak, büyük çaplı yeraltı dalgalarına sebep oluyor. 1962'de Sovyetler Birliği ile ABD arasındaki kriz sırasında Nikita Khrushchev, Amerikalılar Türkiye'de bulundurdukları nükleer füzeleri çekmedikçe Küba'ya nükleer füze göndermekten vazgeçmemişti. Türkiye'ye sunulan S–400 teklifi, Obama'nın Doğu Avrupa'daki füzesavar kalkanına ilişkin kararında etkili olduysa, olayı ters yönlü olarak yeniden mi yaşıyoruz?
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.