Kalkan, Dicle Üniversitesi'nde Hizbullah ile PKK yandaşları arasında çıkan kavgalara da değindi. Kalkan, "Eğer olaylar planlı değil de kendiliğinden olmuşsa çatışma da gelişmez" dedi
PKK'nın Kandil'deki yöneticilerinden Duran Kalkan, bazı çevrelerde AKP ile PKK'nin anlaştığı söylentileri için "AKP ile anlaşmış değiliz, sadece mücadelenin yöntemlerini değiştiriyoruz" dedi.
PKK'nın "şuraları yönetelim" diye bir isteği olmadığını dile getiren Kalkan, "Kimse görevden kaçmaz ama illa şunu yapacağız diye bir şey yok. Eğer Kürtler özgür ve güven içinde olacaksa biz dağda da kalabiliriz, hiçbir şeye engel olmayız. Ben bunun güvencesini de verebilirim" diye konuştu.
Kalkan, Dicle Üniversitesi'nde Hizbullah ile PKK yandaşları arasında çıkan kavgalara da değindi. Kalkan, "Eğer olaylar planlı değil de kendiliğinden olmuşsa çatışma da gelişmez. Eğer sorun bizim gençlerimizden kaynaklanmışsa bu giderilir. Çünkü bizim siyasi olarak geniş bir çerçevemiz var. Gençlerimiz onların faaliyetlerini engelleme değil tam tersine ittifak halinde olabilirlerdi" dedi.
Vatan gazetesi Ruşen Çakır, Kandil'de PKK yöneticilerinden Duran Kalkan ile görüştü. Söyleşinin dün (23 Nisan 2013) yayımlanan bölümünde, Kalkan "çekiliyoruz" mesajını vermişti.
Ruşen Çakır'ın yaptığı söyleşinin tamamı şöyle:
Duran Kalkan: AKP ile anlaşmış değiliz, sadece mücadelenin yöntemlerini değiştiriyoruz
Pazar günü, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Duhok şehrinin Amedi bölgesindeki bir PKK üssünde, KCK Yürütme Konseyi üyesi Duran Kalkan ve PKK’nın en üst düzey kadın yöneticilerinden, YJA Star adı silahlı kadın birliklerinin başındaki Delal Amed ile yaptığımız görüşmede Hizbullah ile ilişkiler, İran’ın sürece bakışı gibi konuları da konuştuk:
Suriye’den katılan güçlerin, oradaki savaşa katılmak için kendi ülkelerine döndükleri doğru mu?
Delal Amed: Çok Suriyeli arkadaşımız var ama öyle bir şey yok.
Kalkan: Bazıları gitti tabii. Öyle örgüt ayırıp göndermiş değil. Olaylar başlamadan önce orda çalışıyorlardı. Hareketten etkilenen, önderlik çizgisiyle hareket eden bir oluşum orda vardı zaten ama silahlı güç yoktu. Fakat çatışma patlak verince bazıları kendileri gittiler, bazıları da güvenlik açısından gönderildiler. HPG’yi, PKK’yi oraya gönderme şeklinde değil de orada halkı örgütleme, onlara öncülük etme amacıyla, oradan gelmiş, saflarımızda mücadele vermiş belirli bir kadro çalışıyor. Hatta bazıları bizden kaçıp gittiler.
İlerideki gelişmelere göre Suriye’ye takviye yapmanız söz konusu olabilir mi?
Kalkan: Sanmıyorum, zaten onların gücü şu anda çok fazladır. Biraz pratik de yaptılar, kendi işlerini yürütebilecekleri de kanıtlandı, bu nedenle fazla ihtiyaç olmaz. Zaten PYD’deki arkadaşların diğer muhalefetle bir ilişkisi var ancak ortak bir sitem oluşturamamışlar. Bize göre demokratik Suriye isteyen, Kürtlere haklarını veren herkesle Rojawa’daki Kürt hareketinin stratejik işbirliği yapması doğru olur.
İran’ın sürece soğuk baktığı ve bu nedenle PKK üzerine baskı uyguladığı doğru mu?
Kalkan: İran’ın bizim üzerimizden olmasa da süreci sabote etme imkanları var, bunu herkes bilmeli ve ciddiye almalı. İran bölgesel bir güçtür, bölgesel örgütleri, aktörleri var. İsterse, tümden sabote edebilir demiyorum ama süreci provoke edebilir. Şimdi böyle yapıyor mu, bilmiyorum ama bazı şüphe verici işaretler var. İran’ın önünde iki seçenek var. Birincisi sürece stratejik olarak karşı çıkıp sabote etmek ki bu durumda tedbirli olmalıyız. Böyle bir durum bize olumlu yansımaz, çatışmalı yansır. Fakat illa böyle olacak diye bir kayıt yok. Madem ki Türkiye Kürt sorununda farklı bir yaklaşım gösteriyor, İran da belki örnek alıp benzer bir yaklaşım sergileyebilir. Fakat birincinin işaretleri çoktur.
İran PKK içinden bazı unsurları manipüle edebilir mi?
Kalkan: Bize onu yapamaz. Güney Kürdistan’ı zorlayabilirler mi? Suriye olayları ilk başladığında onları biraz zorladılar ama o da bir yere kadardır. Bizim güçlerimizi etkileyebilmesi mümkün değil. Ancak çatışmalı durumu her tarafta dayatabilir ve mevcut gündemi saptırabilir. Böyle bir risk var.
Bu bağlamda Dicle Üniversitesi’ndeki olaylar ve Hizbullah ile yeniden çatışma ortamına girilmesi ihtimali hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kalkan: Eğer olaylar planlı değil de kendiliğinden olmuşsa çatışma da gelişmez. Eğer sorun bizim gençlerimizden kaynaklanmışsa bu giderilir. Çünkü bizim siyasi olarak geniş bir çerçevemiz var. Gençlerimiz onların faaliyetlerini engelleme değil tam tersine ittifak halinde olabilirlerdi.
Yani Hizbullah’a hayat alanı tanımama gibi bir politikanız yok.
Kalkan: Kesinlikle yok. Başkaları bize hayat hakkı tanımamaya çalışıyor ve biz buna karşı duruyoruz. Başkasına aynı şekilde davranırsak kendimizi inkar etmiş oluruz.
Ama geçmişten kaynaklanan bir durum var, kapanmamış defter var...
Kalkan: Var tabii, gerginlik var. Çeşitli görüşmeler de oldu, bazen gerginlikler oldu. Fakat şu an öyle bir pozisyon yok. Eğer engelleyici bir durum olmuşsa onların da yaklaşımındandır. Bize böyle yansıdı.
Hüda-Par Genel Başkanı Hüseyin Yılmaz, PKK ile Hizbullah yıllardır süren ateşkesi resmileştirmeli dedi. Bu mümkün mü?
Kalkan: Aslında böyle olsun istedik biz de, geçmişte bazı çabalar da oldu. Fakat tam gerçekleşmedi. Bu Hizbullah’tan kaynaklandı biraz. Geçmişi daha açık değerlendirebilirdi, özeleştiri vermesi gerekirdi. Tersine bize dönük eleştirileri çok oldu. Biz özeleştiri vermekten çekinen bir hareket değiliz. Fakat 1990-94 çatışma sürecinde hata yapan biz değiliz. Hatalarımız varsa bireyseldir, alansaldır. Onlarsa merkezi politika gereği bu şeyleri yaptılar ve yanlış yaptılar. Açıkça bazı politikaların gereğini yerine getirdiler ve hâlâ o süreç çözümlenemiyor. Aydınlatılmaya muhtaç olan karanlık bir süreç. Bu engel oluşturdu. Olabilse, çözümlense, biz ondan yanayız, iyi olur. Yok etme, hayat hakkı tanımama diye bir şey kesinlikle yok. Keşke başka Kürt hareketleri de çıksa. Ama ulusal demokratik değerlere, ilkelere sahip çıkma temelinde çıksa. Örneğin PKK bu kadar mücadele yürüttü, buna değer vererek çıksa, reddetmeyiz.
Düzenlenmesi söz konusu olan 4 konferanstan Diyarbakır’da olanına Hizbullah da çağrılacakmış.
Kalkan: Doğru, o konferanslar için katılmak isteyen herkese çağrı var.
Sizden ayrılanlar da dahil mi?
Kalkan: Onlar yok. Zordur.
Sonuç olarak süreçten umutlu musunuz?
Amed: Tabii bazı kaygılar var ama kendimize ve öndeliğimize güveniyoruz. Kürt sorununun demokratik yollarla çözümü bizim için ilkesel bir yaklaşım, temel bir tercihdir. Bu anlamda heyecan yaratıyor. Ama her şey çözüldü diye de bakmıyoruz. Özellikle önderliğin durumu bizim için temel bir konu.
Bu konu için henüz çok erken değil mi?
Amed: Ama süreç çok hızlı gelişiyor. BDP heyetleri İmralı’ya, Kandil’e gidip geliyor, bu konu da aynı şekilde gelişebilir.
Kalkan: Siyaset engellemezse bir sorun olmaz bence. Siyaset geçmiş hatalarının özeleştirisini yapabilse çok farklı olur her şey.
3-4 yıl önceye kıyasla AKP ve Erdoğan’a yönelik üslubunuzun çok değiştiğini görüyorum. Bu konjonktürel bir durum mu?
Kalkan: Süreç gereği üslubumuzu düzenliyoruz. Bu normaldir, siyasetin bir gereği. Fakat eleştirilerimizi sürdürüyoruz. Bazı değişikliklerin olma ihtimali var. Eğer olursa biz de görüşlerimizi değiştiririz, buna açığız. Olmazsa eleştirilerimizi sürdürürüz. Bazıları “PKK ile AKP anlaşmış” diyor. Öyle bir durum söz konusu değil tabii. Eleştirilerimizi karşılıklı koruyoruz, mücadeleden vazgeçmiş de değiliz. Bunu AKP’liler de söylüyor ki doğru olan budur. Demokratik kamuoyu bunu çok iyi kavramalı. Biz mücadelenin yöntemlerini değiştiriyoruz. Yöntem değiştiktan sonra toplumun tüm demokratik kesimlerine mücadeleye katılma imkanı ve görevi ortaya çıkıyor. Onların hepsi de katılsın istiyoruz. Bu süreç bunu gerektiriyor. Karşılıklı demokratik mücadele sonucunda kimin yanlışı varsa değişsin.
Birileri “çözse çözse Erdoğan çözer” derken sizler mesafeli bakıyordunuz. Şimdi durum değişti mi? Erdoğan’ın gözünüzdeki kredisi arttı mı?
Kalkan: Kısmi bir kredi artışı var ama tam bir çözüm iradesi göremiyoruz. Muğlaklık var. Adına “çözüm süreci” diyorlar ama neyi çözecekler, tanımlayamıyorlar. AKP’nin henüz bir çözüm planı gözükmüyor. Bu biçimde yürütemez süreci. MHP-CHP karşısında zorlanmasının altında da bu yatıyor. Bu nedenle “AKP çözer”den ziyade demokratik siyasetin önü açılsın, demokrasi güçleri harekete geçsin ve süreç üzerinde daha fazla söz sahibi olsun istiyoruz. Yani bizim muhatabımız daha çok toplumdur, halktır. Devletle de bunu dengeli yürütmek gerekiyor ki toplumun önü açılabilsin. Şunu da söylememe izin verin: Biz aslında rejimin sorunlarını hafifletiyoruz. O kadar sorun, zorluk, öfke bize geliyor ki, bunları biz yatıştırıyor, dindiriyoruz. Bazen şöyle de düşündüğümüz oluyor: Şu PKK’yi bir kenara çeksek, belki anında isyan çıkar.
Devletin projesi yok diyorsunuz ama sizin yıllardır var. Yani siz çok hazırsınız, diğer tarafın hazır olmadığını söylüyorsunuz. Bu bir sorun değil mi?
Kalkan: Zorluk ordan kaynaklanıyor zaten. Eğer öyle olmasa süreç çok hızlı ilerler, en ufak bir sorunda sendeleme olmazdı.
Çözüm olursa siz ne yapmayı düşünüyorsunuz? Siyaset mi?
Kalkan: Siyaset yapıyorum zaten. Hele bir çözüm olsun ben yapacak iş bulurum. Mesela yazarlık yapmak beni daha çok heyecanlandırıyor.
Deniyor ki çözüm sonrasında PKK kadroları yasal alandaki insanları devre dışı bırakacaklar...
Kalkan: Yanlış, kesinlikle öyle olmayacak. PKK’nin yüzde 90’ında “şuraları yönetelim” diye bir beklenti yok. Kimse görevden kaçmaz ama illa şunu yapacağız diye bir şey yok. Eğer Kürtler özgür ve güven içinde olacaksa biz dağda da kalabiliriz, hiçbir şeye engel olmayız. Ben bunun güvencesini de verebilirim.
PKK’nın son derece profesyonelleştiği ve bazı militanların asla silah bırakmayı kabul etmeyeceği söyleniyor.
Kalkan: Profesyonel askerler bile günü geldiğinde emekli oluyor. Kürtlerin bir güvenlik sorunu olduğu için PKK garantör olarak ortaya çıktı. Başkaları bu güvenliği sağlarsa gerillaya da gerek kalmaz. Zaten biz sadece silahla uğraşmıyoruz ki, başka işleri daha çok yapıyoruz aslında.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.