Söyleşi: Fehim Işık
İran Kürdistanı Demokrat Partisi (İ-KDP) eski Merkez Komite Üyesi Süleyman Keleşi’yle yaptığımız söyleşinin dün yayımlanan bölümünde Ruhani’nin cumhurbaşkanı seçilmesine ve Amerika-İran görüşmesinin İran halklarına ve Kürtlere dönük etkilerini konuşmuştuk. Söyleşimizin bugünkü bölümünde İranlı Kürt siyasetçi Süleyman Keleşi ile İran Kürt siyasetinin reel durumunu, Rojhılat Kürtlerinin Ulusal Kongreye bakışını ve Rojava’daki gelişmeleri nasıl değerlendirdiklerini konuşacağız.
İlk çağdaş Kürt partisinin 1945 yılında İran Kürdistanı’nda kurulduğunu biliyoruz. İlk Kürdistan Cumhuriyeti de bu bölgede kuruldu. Ancak son yıllarda İran Kürdistanı güçleri ciddi bir sessizliğe gömülmüş durumda ya da bir ses var ise duyulmuyor. Kürt partilerinde bölünmeler ve iç tartışmaların yoğun olduğu haberleri de geliyor. Bunların doğrusunu sizden öğrenebilir miyiz? Kürt hareketi açısından durum nedir?
Ne yazık ki Rojhilat’ın sesi şu an gerektiği gibi duyulmuyor. Bunun birkaç nedeni var. 1945’lerde Rojhılat’ın sesi tüm dünyadan duyuluyordu. Dediğiniz gibi ilk Kürdistan Cumhuriyeti de İ-KDP’nin birinci genel sekreteri Kadı Muhammed’in cumhurbaşkanlığında bu parçada kuruldu. Cumhuriyet yıkılıp Kadı Muhammed ve arkadaşları idam edildikten sonra Rojhılat bir kez daha sessizliğe büründü. Bu sessizlik neredeyse 1979 yılına kadar sürdü. İran halkları Şah Rıza Pehlevi rejimine karşı ayaklanıp başarılı olduktan sonra Kadı Muhammed’in partisi bu kez Dr. Abdurahman Kasımlo’nun liderliğinde yeniden canlandı ve Doğu Kürdistan’ın önemli bir bölümünü kontrol altına aldı. O yıllarda dünya ve bölgenin koşulları şimdikinden farklıydı. Sessizlik ise esasen Kürdistan’ın diğer üç parçasında hakimdi. Ancak Kürt halkının direnişi ve ayaklanmaları durumu değiştirdi. Güney, Kuzey ve Batı’da Kürtler haklarının önemli bir bölümünü elde ettiler, mücadele daha çok bu bölgelerde yoğunlaştı. Bugünlerde ise dünyanın gözü kulağı daha çok Kürdistan’ın diğer parçalarındaki gelişmelere yönelmiş durumda. Elbet, Rojhılat’taki parti ve grupların çalışmaları sürüyor. Ancak bu çalışmalar henüz İran siyasetinin değişiminde ciddi bir etki oluşturmuş değil. Rejimin öldürme, tutuklama ve muhalif siyaseti boğma yaklaşımları artarak devam ediyor. Şunu da belirtmek gerekir ki İran’da rejimi değiştirecek etkiye sahip ciddi ve güçlü bir muhalefetten de söz edemiyoruz. Ne yazık ki Rojhılat’taki partiler arasında ciddi ayrışmalar da oldu. Örneğin İ-KDP, İran’daki en güçlü ve etkili siyasi partiydi. 6 yıl önce partide bir ayrışma yaşandı ve ayrılan partiyle birlikte eski İ-KDP’de aynı adı taşıyarak çalışmalarını yürüttüler. Ancak son bir yıldır iki parti arasında bir yakınlaşma baş gösterdi. Komela örgütü, ikinci büyük güçtü. Bu parti de dört ayrı gruba bölündü. İslami tandanslı Xebat örgütü iki parçaya bölündü. Parti ve gruplar iç tartışmalardan yoruldu. Biliyorlar ki bu ayrılıklar sadece grupları değil Kürt hareketini de ciddi anlamda geriletmiştir. Şimdilerde tümü ortak cephede bir araya gelmek için çabalıyor. Ne yazık ki henüz bunu başarabilmiş değiller.
Silahlı mücadelenin bırakıldığı ya da bu mücadeleyi yürütecek mecalin kalmadığı da yazılıp çizildi.
Rojhılat’taki partiler güçlü oldukları dönemlerde çok sayıda peşmergeye sahiptiler. Ancak Irak Kürdistanı Bölgesel Hükümeti kendi öznel konumundan yola çıkarak Rojhılat’a destek vermedi; silahlı mücadele yürütmelerini istemedi. Bölge hükümetinin hakimiyetindeki alanlarda bulunan partiler de bu isteği yerine getirmek zorunda kaldılar. Şimdi durum değişti. Bölgesel Hükümet destek verse bile artık silahlı mücadeleyi sürdürmek olası değil. Hele 15-20 yıl önceki metot ve yöntemlerle sürdürmek hiç mümkün değil. Birçok değişim yaşandı. Artık Rojhılat’ın siyasi liderlerinin de bir daha eski yöntemlerle sürdürülecek bir savaştan yana olacaklarını sanmıyorum. Tabii Rojhılat güçleri arasında silahlı mücadeleyi eskisi gibi yürütme yanlısı çok sayıda kadro olduğunu da unutmamamız lazım. Tüm zorluklarına rağmen Kürt hareketinin Rojhılat’taki durumunun bugün daha iyi olduğunu söyleyebiliriz. Parti ve grupların özgüveni yerindedir. Ülke içinde örgütlüdürler. Halkla ilişkileri ve halkın onlara inancı eskisinden ilerdedir. Halk artık davasını daha fazla sahipleniyor. En ciddi eksiklik partiler arasındaki parçalı durumun devam etmesidir. Bu parçalı durum parti sempatizan ve kadroları üzerinde de olumsuz etkiler bırakıyor, halkı da soğutuyor. Onlar bir an önce bireysel ve grupsal çıkarlardan kurtulmalı, halkın çıkarlarını daha fazla gözetmeliler. Doğrusu Rojhılat’taki tüm parti ve grupların ideolojik programları neredeyse birbirinin aynıdır. İnsan bu yapıları programlar üzerinden birbirinden ayıramıyor. Tüm ayrışmaların kökeninde de bireysel ve grupsal tahammülsüzlükler yatıyor. Siyasi ve ideolojik bir tek ayrılıkları olmadı.
Rojhılat’ta Kürt partilerinin ortak çalıştığı cephe veya benzeri bir örgütlenme var mı?
Doğu Kürdistanlı siyasi partiler bir cephe oluşturmak yerine ne yazık ki ayrılığı güçlendirdiler. Hâlâ gözle görünür bir ortak cephe söz konusu değil. Sadece İ-KDP ile Kürdistan Devrimci Emekçiler Örgütü arasında imzalanmış bir protokol var.
‘İSYAN ETMEK ÖZGÜRLÜĞÜ GASBEDİLEN HER HALKIN HAKKIDIR’
Son bir kaç yılda Ortadoğu’da, özellikle de Suriye ve Rojava’da ortaya çıkan durumu siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu değişimin Kürt hareketi üzerindeki etkileri nasıl olur?
Ortadoğu’yu geçmişte işgal edenler bu coğrafyanın topraklarını da halklara ve inançlara sormadan keyiflerince sınırlara böldüler. Kürtlerin durumu en bariz olandır. Ortadoğu’nun sorunlarını diktatörler çözemez. Her halkın ve her inancın bu topraklarda özgürleşmek ve gasbedilen haklarını elde etmek için her türlü aracı kullanarak isyan etmeye ve direnmeye hakları vardır. Ancak bir gerçeklik var ki ondan da söz etmek gerekir. Ne yazık ki bazı ulusların, inançların gücü diktatörleri alt etmeye yetmedi. Bu güçlerden bazıları ortaya çıkan yeni koşulları kendi lehlerine değerlendirmeyi bildiler ve böylelikle diktatörleri de yenebildiler. Eğer Saddam Hüseyin Kuveyt’e saldırmasaydı, Güney Kürtlerini özgürleştiren koşulların oluşması mümkün değildi. Belki de Güney Kürtleri hâlâ diktatörlüğün baskısı altında inliyor olacaklardı. Bu olanaklar şimdi de Rojava Kürtlerinin önünde var. Batı Kürdistan halkı bu koşulları değerlendirmeyi ve topraklarını özgürleştirmeyi başardılar. Şu anda da kendi kendilerini yönetiyorlar. Rojavalı heyetlerin biri Moskova’da iken diğeri Washington’a gidebiliyor. Türkiye, İran, Irak ve Avrupa ülkelerinin her birinde de ciddi diplomatik faaliyetler sürdürüyorlar. Kuşku yok Rojavalılar ile görüşen her ülke kendi çıkarını gözetiyor. Bu hesaplar nedeniyledir ki ses çıkarmaları gereken anda sessiz kalabiliyorlar, bazen de gereğinden fazla gürültü ediyorlar. Şu anda bile Rojava’nın durumu nedeniyle yaşanan bir korku olsa da artık Rojava’nın mevcuttan geri gitmeyeceği konusunda umutluyuz. Onlar, özgür ve demokratik bir biçimde kendilerini yönetmeyi hak ediyorlar. Geçtiğimiz bir yıl içinde de bunu tüm dünyaya gösterdiler. Hiç kuşku yok Rojava’nın özgürleşmesi öncelikle Kuzey Kürtleri olmak üzere tüm Kürdistan’da olumlu etkiler bırakacaktır. Bu nedenledir ki Türkiye hükümeti Rojava’daki gelişmelerin önünü kesmek için ciddi bir çaba harcıyor. Kürtler artık daha akıllı hareket etmek zorunda. Kürtler her nerede yaşıyorlarsa yaşasınlar birliklerini kurmak ve birbirlerine sahip çıkmak için çaba harcamalılar. Yıllarca Kürt siyasetinin birbirine karşı kullandığı o çirkin sözler bir daha ağza alınmamalı. Kürtler arası nitelikli iş ve güç birliği ise bir an önce yaşama geçirilmeli.
‘KÜRT ULUSAL KONGRESİ ÇALIŞMALARI BÜYÜK ADIM’
Geçtiğimiz temmuz ayında Kürdistan’ın 4 parçasından güçler bir araya gelerek Kürdistan Kongresi çalışmasını başlattılar. İki kez ertelenen Kongrenin 25 Kasım’da yapılacağı açıklandı. Bu çalışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bununla bağlantılı olarak şunu da sormak istiyorum; Delege sayıları konusunda Rojhılat’taki siyasi parti ve grupların itirazının olduğu basına yansıdı. Sorun sadece delege sayılarında mı?
Kanaatime göre böylesi bir çalışmanın başlamış olması bile başlı başına büyük bir adımdır. Bu çaba, Kürtlerin on yıllardır yürütmeyi amaçladığı en ciddi çalışmalardan biridir. Ne yazık ki şu son birkaç yıldır konuşulmaya başlandı. Bugün hem bölgenin, hem de dünyanın koşulları böyle bir çalışma için daha olgundur. Öte yandan işgalci güçlerin durumu da artık böyle bir çalışmayı engelleyebilecek güçte değil. Biliyoruz ki bu türden bir çalışmayı sonuca götürmek o kadar kolay değil. Ayrıca bazı partiler ne yazık ki hâlâ grupsal davranıyor ve Kongreyi etki altına almak istiyor. Partinin değil, halkın kazanımı esas alınmalıdır.
Doğu Kürdistanlı parti ve gruplar Kongre çalışmaları esnasında bazı eleştirilerini dile getirdiler. Rojhılat için önerilen delege sayısı tartışma konularından biriydi. Kongre üzerinde egemenlik kurmaya çabalayan partilere dönük eleştiriler de vardı. Rojhılat’taki çalışmalar her ne kadar diğer parçalardaki kadar güçlü olmasa da bu güçler Rojhılat’ı Kürdistan’ın ikinci büyük parçası olarak görüyor ve oranın buna göre belirlenmesini talep ediyorlardı. Görünen o bazı olumsuzluklar bu nedenden dolayı da çıkmış. Ancak bilmemiz gerekir ki bu düzeyde yürütülen tartışmalar doğru değil. Kürdistan Ulusal Kongresi için çalışmalar yürütülüyor; söz konusu olan parti veya parçaların kendi kongreleri değil. Atılan her adımda mutlaka Kürt halkının kazanımları esas alınmalıdır.
‘KÜRTLER ARASI ÇATIŞMA EN BÜYÜK İHANET SAYILMALI’
Rojhılat’taki güçlerin Kongreden beklentileri nelerdir?
Rojhılat’taki güçlerin esas amacı Kongrenin Kürt halkı arasındaki dağınıklığı ortadan kaldırması, ciddi bir birlik oluşturmasıdır. Bu sağlanırsa, Kürtler dosta da düşmana da iyi bir mesaj vermiş olacak. Kongre ayrıca Kürtler arası çatışmayı da en büyük ihanet saymalıdır. Bu bakış açısı Rojhılat partilerinde güçlüydü. Rojhılat’taki siyasi güçler şunu da bilmeli ki Kongrenin gerçekleşmesi en çok da onların yararınadır. Diğer üç parçadaki siyasi hareketler az çok biliniyor ve kendilerini dünyaya anlatabiliyorlar. Ancak aynı durum Doğu Kürdistan için geçerli değil. Doğu Kürdistan daha geriden geliyor. Kürtler, bunu başarırsa tüm dünyada temsiliyet açısından ciddi bir mevzi kazanırlar ve bu en fazla Rojhılat’ın yararına olur.
‘RADİKAL İSLAMCI ÖRGÜTLER KÜRTLERİN GELECEĞİ İÇİN BÜYÜK TEHLİKE’
Kürdistan’ın diğer parçalarında da İslami güçler gittikçe güçleniyor. Güney Kürdistan’daki son seçimlerde İslami partilerin oylarında ciddi bir artış da oldu. İslami güçler açısından Rojhılat’taki durum nasıl? İslami yapılar ile Kürtler arasında nasıl bir ilişki var? Bunların varlıkları gelecekte ciddi bir risk oluşturabilir mi?
Rojhılat’ta İslami esaslara dayalı olarak örgütlenen ve İran İslam rejimine karşı mücadele veren bir tek Xebat örgütü var. Bu örgüt de o kadar etkili değil. Sadece küçük bir bölgede çalışmalarını sürdürüyor. Xebat örgütü için ulusal sorun İslami kimliğinden önce geliyor. Bu nedenle diğer partilerle de iyi ilişkileri var. Hâlâ bu esaslar üzerinden çalışmalarını ve diğer partilerle ilişkilerini sürdürüyor. Ancak ülke içinde yürütülen siyasi çalışmalarda bunun tam tersi bir durum söz konusu. Şii esaslarla yönetilen ülkede politikalar, özellikle Doğu Kürdistan’da halk tarafından tepkisel karşıtlarını oluşturdu. Bu nedenden dolayı Doğu Kürdistan halkı içinde Sünni kökenli el Kaide ve benzeri örgütler illegal olarak çalışmalarını daha etkili yürütebildiler. Şimdiye kadar onlarca Doğu Kürdistanlı, Afganistan ve benzeri ülkelerde bu örgütler tarafından intihar bombacısı olarak kullanıldılar. Bu güçler laik ve demokrat partilere, gruplara da karşılar. Şunu da biliyoruz ki el Kaide’nin azımsanmayacak sayıda yöneticisi İran Kürtlerinden oluşmaktadır. Bu radikal İslami örgütlerin Kürdistan’ın geleceği açısından ciddi bir tehlike oluşturduğunu söyleyebilirim. Partiler bu yapılanmalara karşı alabildiğine dikkatli ve uyanık olmak zorundalar.
İran Kürdistanı Demokrat Partisi (İ-KDP) eski Merkez Komite Üyesi Süleyman Keleşi’yle yaptığımız söyleşinin dün yayımlanan bölümünde Ruhani’nin cumhurbaşkanı seçilmesine ve Amerika-İran görüşmesinin İran halklarına ve Kürtlere dönük etkilerini konuşmuştuk. Söyleşimizin bugünkü bölümünde İranlı Kürt siyasetçi Süleyman Keleşi ile İran Kürt siyasetinin reel durumunu, Rojhılat Kürtlerinin Ulusal Kongreye bakışını ve Rojava’daki gelişmeleri nasıl değerlendirdiklerini konuşacağız.
İlk çağdaş Kürt partisinin 1945 yılında İran Kürdistanı’nda kurulduğunu biliyoruz. İlk Kürdistan Cumhuriyeti de bu bölgede kuruldu. Ancak son yıllarda İran Kürdistanı güçleri ciddi bir sessizliğe gömülmüş durumda ya da bir ses var ise duyulmuyor. Kürt partilerinde bölünmeler ve iç tartışmaların yoğun olduğu haberleri de geliyor. Bunların doğrusunu sizden öğrenebilir miyiz? Kürt hareketi açısından durum nedir?
Ne yazık ki Rojhilat’ın sesi şu an gerektiği gibi duyulmuyor. Bunun birkaç nedeni var. 1945’lerde Rojhılat’ın sesi tüm dünyadan duyuluyordu. Dediğiniz gibi ilk Kürdistan Cumhuriyeti de İ-KDP’nin birinci genel sekreteri Kadı Muhammed’in cumhurbaşkanlığında bu parçada kuruldu. Cumhuriyet yıkılıp Kadı Muhammed ve arkadaşları idam edildikten sonra Rojhılat bir kez daha sessizliğe büründü. Bu sessizlik neredeyse 1979 yılına kadar sürdü. İran halkları Şah Rıza Pehlevi rejimine karşı ayaklanıp başarılı olduktan sonra Kadı Muhammed’in partisi bu kez Dr. Abdurahman Kasımlo’nun liderliğinde yeniden canlandı ve Doğu Kürdistan’ın önemli bir bölümünü kontrol altına aldı. O yıllarda dünya ve bölgenin koşulları şimdikinden farklıydı. Sessizlik ise esasen Kürdistan’ın diğer üç parçasında hakimdi. Ancak Kürt halkının direnişi ve ayaklanmaları durumu değiştirdi. Güney, Kuzey ve Batı’da Kürtler haklarının önemli bir bölümünü elde ettiler, mücadele daha çok bu bölgelerde yoğunlaştı. Bugünlerde ise dünyanın gözü kulağı daha çok Kürdistan’ın diğer parçalarındaki gelişmelere yönelmiş durumda. Elbet, Rojhılat’taki parti ve grupların çalışmaları sürüyor. Ancak bu çalışmalar henüz İran siyasetinin değişiminde ciddi bir etki oluşturmuş değil. Rejimin öldürme, tutuklama ve muhalif siyaseti boğma yaklaşımları artarak devam ediyor. Şunu da belirtmek gerekir ki İran’da rejimi değiştirecek etkiye sahip ciddi ve güçlü bir muhalefetten de söz edemiyoruz. Ne yazık ki Rojhılat’taki partiler arasında ciddi ayrışmalar da oldu. Örneğin İ-KDP, İran’daki en güçlü ve etkili siyasi partiydi. 6 yıl önce partide bir ayrışma yaşandı ve ayrılan partiyle birlikte eski İ-KDP’de aynı adı taşıyarak çalışmalarını yürüttüler. Ancak son bir yıldır iki parti arasında bir yakınlaşma baş gösterdi. Komela örgütü, ikinci büyük güçtü. Bu parti de dört ayrı gruba bölündü. İslami tandanslı Xebat örgütü iki parçaya bölündü. Parti ve gruplar iç tartışmalardan yoruldu. Biliyorlar ki bu ayrılıklar sadece grupları değil Kürt hareketini de ciddi anlamda geriletmiştir. Şimdilerde tümü ortak cephede bir araya gelmek için çabalıyor. Ne yazık ki henüz bunu başarabilmiş değiller.
Silahlı mücadelenin bırakıldığı ya da bu mücadeleyi yürütecek mecalin kalmadığı da yazılıp çizildi.
Rojhılat’taki partiler güçlü oldukları dönemlerde çok sayıda peşmergeye sahiptiler. Ancak Irak Kürdistanı Bölgesel Hükümeti kendi öznel konumundan yola çıkarak Rojhılat’a destek vermedi; silahlı mücadele yürütmelerini istemedi. Bölge hükümetinin hakimiyetindeki alanlarda bulunan partiler de bu isteği yerine getirmek zorunda kaldılar. Şimdi durum değişti. Bölgesel Hükümet destek verse bile artık silahlı mücadeleyi sürdürmek olası değil. Hele 15-20 yıl önceki metot ve yöntemlerle sürdürmek hiç mümkün değil. Birçok değişim yaşandı. Artık Rojhılat’ın siyasi liderlerinin de bir daha eski yöntemlerle sürdürülecek bir savaştan yana olacaklarını sanmıyorum. Tabii Rojhılat güçleri arasında silahlı mücadeleyi eskisi gibi yürütme yanlısı çok sayıda kadro olduğunu da unutmamamız lazım. Tüm zorluklarına rağmen Kürt hareketinin Rojhılat’taki durumunun bugün daha iyi olduğunu söyleyebiliriz. Parti ve grupların özgüveni yerindedir. Ülke içinde örgütlüdürler. Halkla ilişkileri ve halkın onlara inancı eskisinden ilerdedir. Halk artık davasını daha fazla sahipleniyor. En ciddi eksiklik partiler arasındaki parçalı durumun devam etmesidir. Bu parçalı durum parti sempatizan ve kadroları üzerinde de olumsuz etkiler bırakıyor, halkı da soğutuyor. Onlar bir an önce bireysel ve grupsal çıkarlardan kurtulmalı, halkın çıkarlarını daha fazla gözetmeliler. Doğrusu Rojhılat’taki tüm parti ve grupların ideolojik programları neredeyse birbirinin aynıdır. İnsan bu yapıları programlar üzerinden birbirinden ayıramıyor. Tüm ayrışmaların kökeninde de bireysel ve grupsal tahammülsüzlükler yatıyor. Siyasi ve ideolojik bir tek ayrılıkları olmadı.
Rojhılat’ta Kürt partilerinin ortak çalıştığı cephe veya benzeri bir örgütlenme var mı?
Doğu Kürdistanlı siyasi partiler bir cephe oluşturmak yerine ne yazık ki ayrılığı güçlendirdiler. Hâlâ gözle görünür bir ortak cephe söz konusu değil. Sadece İ-KDP ile Kürdistan Devrimci Emekçiler Örgütü arasında imzalanmış bir protokol var.
‘İSYAN ETMEK ÖZGÜRLÜĞÜ GASBEDİLEN HER HALKIN HAKKIDIR’
Son bir kaç yılda Ortadoğu’da, özellikle de Suriye ve Rojava’da ortaya çıkan durumu siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu değişimin Kürt hareketi üzerindeki etkileri nasıl olur?
Ortadoğu’yu geçmişte işgal edenler bu coğrafyanın topraklarını da halklara ve inançlara sormadan keyiflerince sınırlara böldüler. Kürtlerin durumu en bariz olandır. Ortadoğu’nun sorunlarını diktatörler çözemez. Her halkın ve her inancın bu topraklarda özgürleşmek ve gasbedilen haklarını elde etmek için her türlü aracı kullanarak isyan etmeye ve direnmeye hakları vardır. Ancak bir gerçeklik var ki ondan da söz etmek gerekir. Ne yazık ki bazı ulusların, inançların gücü diktatörleri alt etmeye yetmedi. Bu güçlerden bazıları ortaya çıkan yeni koşulları kendi lehlerine değerlendirmeyi bildiler ve böylelikle diktatörleri de yenebildiler. Eğer Saddam Hüseyin Kuveyt’e saldırmasaydı, Güney Kürtlerini özgürleştiren koşulların oluşması mümkün değildi. Belki de Güney Kürtleri hâlâ diktatörlüğün baskısı altında inliyor olacaklardı. Bu olanaklar şimdi de Rojava Kürtlerinin önünde var. Batı Kürdistan halkı bu koşulları değerlendirmeyi ve topraklarını özgürleştirmeyi başardılar. Şu anda da kendi kendilerini yönetiyorlar. Rojavalı heyetlerin biri Moskova’da iken diğeri Washington’a gidebiliyor. Türkiye, İran, Irak ve Avrupa ülkelerinin her birinde de ciddi diplomatik faaliyetler sürdürüyorlar. Kuşku yok Rojavalılar ile görüşen her ülke kendi çıkarını gözetiyor. Bu hesaplar nedeniyledir ki ses çıkarmaları gereken anda sessiz kalabiliyorlar, bazen de gereğinden fazla gürültü ediyorlar. Şu anda bile Rojava’nın durumu nedeniyle yaşanan bir korku olsa da artık Rojava’nın mevcuttan geri gitmeyeceği konusunda umutluyuz. Onlar, özgür ve demokratik bir biçimde kendilerini yönetmeyi hak ediyorlar. Geçtiğimiz bir yıl içinde de bunu tüm dünyaya gösterdiler. Hiç kuşku yok Rojava’nın özgürleşmesi öncelikle Kuzey Kürtleri olmak üzere tüm Kürdistan’da olumlu etkiler bırakacaktır. Bu nedenledir ki Türkiye hükümeti Rojava’daki gelişmelerin önünü kesmek için ciddi bir çaba harcıyor. Kürtler artık daha akıllı hareket etmek zorunda. Kürtler her nerede yaşıyorlarsa yaşasınlar birliklerini kurmak ve birbirlerine sahip çıkmak için çaba harcamalılar. Yıllarca Kürt siyasetinin birbirine karşı kullandığı o çirkin sözler bir daha ağza alınmamalı. Kürtler arası nitelikli iş ve güç birliği ise bir an önce yaşama geçirilmeli.
‘KÜRT ULUSAL KONGRESİ ÇALIŞMALARI BÜYÜK ADIM’
Geçtiğimiz temmuz ayında Kürdistan’ın 4 parçasından güçler bir araya gelerek Kürdistan Kongresi çalışmasını başlattılar. İki kez ertelenen Kongrenin 25 Kasım’da yapılacağı açıklandı. Bu çalışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bununla bağlantılı olarak şunu da sormak istiyorum; Delege sayıları konusunda Rojhılat’taki siyasi parti ve grupların itirazının olduğu basına yansıdı. Sorun sadece delege sayılarında mı?
Kanaatime göre böylesi bir çalışmanın başlamış olması bile başlı başına büyük bir adımdır. Bu çaba, Kürtlerin on yıllardır yürütmeyi amaçladığı en ciddi çalışmalardan biridir. Ne yazık ki şu son birkaç yıldır konuşulmaya başlandı. Bugün hem bölgenin, hem de dünyanın koşulları böyle bir çalışma için daha olgundur. Öte yandan işgalci güçlerin durumu da artık böyle bir çalışmayı engelleyebilecek güçte değil. Biliyoruz ki bu türden bir çalışmayı sonuca götürmek o kadar kolay değil. Ayrıca bazı partiler ne yazık ki hâlâ grupsal davranıyor ve Kongreyi etki altına almak istiyor. Partinin değil, halkın kazanımı esas alınmalıdır.
Doğu Kürdistanlı parti ve gruplar Kongre çalışmaları esnasında bazı eleştirilerini dile getirdiler. Rojhılat için önerilen delege sayısı tartışma konularından biriydi. Kongre üzerinde egemenlik kurmaya çabalayan partilere dönük eleştiriler de vardı. Rojhılat’taki çalışmalar her ne kadar diğer parçalardaki kadar güçlü olmasa da bu güçler Rojhılat’ı Kürdistan’ın ikinci büyük parçası olarak görüyor ve oranın buna göre belirlenmesini talep ediyorlardı. Görünen o bazı olumsuzluklar bu nedenden dolayı da çıkmış. Ancak bilmemiz gerekir ki bu düzeyde yürütülen tartışmalar doğru değil. Kürdistan Ulusal Kongresi için çalışmalar yürütülüyor; söz konusu olan parti veya parçaların kendi kongreleri değil. Atılan her adımda mutlaka Kürt halkının kazanımları esas alınmalıdır.
‘KÜRTLER ARASI ÇATIŞMA EN BÜYÜK İHANET SAYILMALI’
Rojhılat’taki güçlerin Kongreden beklentileri nelerdir?
Rojhılat’taki güçlerin esas amacı Kongrenin Kürt halkı arasındaki dağınıklığı ortadan kaldırması, ciddi bir birlik oluşturmasıdır. Bu sağlanırsa, Kürtler dosta da düşmana da iyi bir mesaj vermiş olacak. Kongre ayrıca Kürtler arası çatışmayı da en büyük ihanet saymalıdır. Bu bakış açısı Rojhılat partilerinde güçlüydü. Rojhılat’taki siyasi güçler şunu da bilmeli ki Kongrenin gerçekleşmesi en çok da onların yararınadır. Diğer üç parçadaki siyasi hareketler az çok biliniyor ve kendilerini dünyaya anlatabiliyorlar. Ancak aynı durum Doğu Kürdistan için geçerli değil. Doğu Kürdistan daha geriden geliyor. Kürtler, bunu başarırsa tüm dünyada temsiliyet açısından ciddi bir mevzi kazanırlar ve bu en fazla Rojhılat’ın yararına olur.
‘RADİKAL İSLAMCI ÖRGÜTLER KÜRTLERİN GELECEĞİ İÇİN BÜYÜK TEHLİKE’
Kürdistan’ın diğer parçalarında da İslami güçler gittikçe güçleniyor. Güney Kürdistan’daki son seçimlerde İslami partilerin oylarında ciddi bir artış da oldu. İslami güçler açısından Rojhılat’taki durum nasıl? İslami yapılar ile Kürtler arasında nasıl bir ilişki var? Bunların varlıkları gelecekte ciddi bir risk oluşturabilir mi?
Rojhılat’ta İslami esaslara dayalı olarak örgütlenen ve İran İslam rejimine karşı mücadele veren bir tek Xebat örgütü var. Bu örgüt de o kadar etkili değil. Sadece küçük bir bölgede çalışmalarını sürdürüyor. Xebat örgütü için ulusal sorun İslami kimliğinden önce geliyor. Bu nedenle diğer partilerle de iyi ilişkileri var. Hâlâ bu esaslar üzerinden çalışmalarını ve diğer partilerle ilişkilerini sürdürüyor. Ancak ülke içinde yürütülen siyasi çalışmalarda bunun tam tersi bir durum söz konusu. Şii esaslarla yönetilen ülkede politikalar, özellikle Doğu Kürdistan’da halk tarafından tepkisel karşıtlarını oluşturdu. Bu nedenden dolayı Doğu Kürdistan halkı içinde Sünni kökenli el Kaide ve benzeri örgütler illegal olarak çalışmalarını daha etkili yürütebildiler. Şimdiye kadar onlarca Doğu Kürdistanlı, Afganistan ve benzeri ülkelerde bu örgütler tarafından intihar bombacısı olarak kullanıldılar. Bu güçler laik ve demokrat partilere, gruplara da karşılar. Şunu da biliyoruz ki el Kaide’nin azımsanmayacak sayıda yöneticisi İran Kürtlerinden oluşmaktadır. Bu radikal İslami örgütlerin Kürdistan’ın geleceği açısından ciddi bir tehlike oluşturduğunu söyleyebilirim. Partiler bu yapılanmalara karşı alabildiğine dikkatli ve uyanık olmak zorundalar. (Evrensel)
Birinci bölüm: Doğu Kürdistanlı Keleşi: Ruhani saman altından su yürütüyor
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.