Dünkü saldırıda hayatını kaybeden Selim Dindar, Neşe Düzel'e verdiği röportajla 12 Eylül'de Diyarbakır Cezaevi'nda yaşanan işkencelerin yeniden gündeme gelmesine neden olanlardan birisiydi.
Bakırköy'de, kahvehanede oyun oynayan bir kişi, kavga ettiği kahvehane sahibinin sığındığı Cizre Sosyal Kültürel Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği lokaline tabancayla kurşun yağdırdı. Saldırı sonrası yaralanan 6 kişiden durumu ağır olan Selim Dindar kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi.
Öte yandan saldırıyı haber alan çok sayıda dernek üyesi ve yaralı yakını olay yerine, daha sonra da hastaneye geldi. Polis sayıları yüzü geçen grubu kontrol altına alamayınca hastane önüne çevik kuvvet polisi geldi.
Hastane önünde bir açıklama yapan Cizre Sosyal Kültürel Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Avukat Adnan Tütün, saldırının siyasi değil, kişisel bir nedenle yapıldığını söyledi.
Polis, kimliği belirlenen saldırganı yakalamak için çalışma başlattı.
SALDIRIDA ÖLEN SELİM DİNDAR DİYARBAKIR CEZAEVİ GÜNLERİNİ ANLATARAK GÜNDEME GELMİŞTİ
Bakırköy Osmaniye'de, kahvehanede çıkan bir tartışma sonrası Cizre Sosyal Kültürel Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'nde düzenlenen silahlı saldırıda hayatını kaybeden iş adamı Selim Dindar'ın ilginç bir yaşam öyküsü olduğu ortaya çıktı. 12 Eylül Darbesi sonrası siyasi faliyetlerde bulunmadığı halde 1981'de tutuklanan ve 3 yıl Diyarbakır Cezaevi'nde kalan Selim Dindar, cezaevi günlerini önce 2003'de Radikal Gazetesi'nden Neşe Düzel'e ardından da 2009'da da Habertürk'ten Balçiçek Pamir'e anlatmıştı. Dindar, Balçiçek Pamir'e "Bir daha dünyaya gelsem asla Kürt olmak istemezdim"demişti.
Fabrikalar Caddesi Numara 12'deki dernek lokalinin yanında bulunan Şenlik adlı kahvehanenin sahibi, dün saat 22.30 sıralarında bir müşterisi ile kavga etti. Müşterisinin tabanca çekmesi üzerine kahvehane sahibi yan taraftaki Cizreliler Derneği lokaline sığındı. Bu sırada derneğe giren kişi, adının İlhan olduğu belirtilen kahvehane sahibini kendisine vermelerini istedi. Olumsuz yanıt alınca elindeki tabancayı rastgele ateşleyen saldıgan, 6 kişiyi yaraladı. Hastaneye kaldırılan yaralılardan Cizreli iş adamı Selim Dindar yaşamını yitirdi. Cizre Sosyal Kültürel Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Avukat Adnan Tütün, saldırının Cizrelilikle ilgili değil, kişisel bir nedenle yapıldığını ve polisin olayı aydınlatmak için çalıştığını söyledi.
DUYAN HASTANEYE KOŞTU
Polis, saldırıda ölen Selim Dindar'ın kimliğini öğrenince saldırının siyasi bir nedenle işlenmiş olabileceğini düşündü. Ancak kavgaya tanık olanların ifadeleri, Selim Dindar'ın öldürülmesinin kahvehanede başlayan sıradan bir kavga sonrası olduğunu ortaya koydu. Öte yandan Selim Dindar'ın öldüğünü duyan yüzlerce yakını hastaneye akın etti. Polis, kalabalığın taşkınlık yapmaması için hastene çevresinde yoğun güvenlik önlemi aldı.
CEZAEVİ ANILARI
Selim Dindar'ın Neşe Düzel'e verdiği röportadan:
*Biz sülale olarak seyitiz ve ben zengin bir ailenin oğluyum. O dönemde eğlence içinde yaşıyordum. Hiçbir siyasi faaliyetim yoktu. Zaten ben yakalanmadan önce de siyasi değildim, yakalandıktan sonra da olmadım. Ama tabii Cizreliyim ve 12 Eylül 1980'i orada yaşadım, nasibimi aldım. Bizim bölge eskiden beri KDP'liydi. Ailem de öyleydi. Haliyle benim de Barzani'nin partisine sempatim vardı ve 'KDP'liyim' diyordum. KDP nedeniyle arandım, sınırda yakalandım ve ceza yedim. Mardin'de 78 gün sorguda tutuldum. Oradan Diyarbakır'a götürüldüm ve mahkemeye çıkarıldım, tutuklandım. Ben hiç PKK'lı olmadım ve PKK'lı da değilim. Üç yıl boyunca hep tek başıma mahkemeye çıkarıldım.
Balçiçek Pamir'e verdiği röportajdan:
*100 kişilik koğuşta her gün 60'ın üzerinde marş söylüyorduk. Tabii dayak eşliğinde. Sonra beton avludaki lağım kapağı açılıyordu ve her birimiz baş aşağı o lağıma sokuluyorduk. Düşünün artık. Dudağımdaki yaraları görüyorsunuz copu yatay olarak bastırıyorlardı, dudak yırtılsın diye, nitekim yırtılırdı. Porselen copu ısırtırlar sonra tekme atarlar. Dişler copa geçiyordu ve dişlerle birlikte copu geri çekiyorlardı. Bir gün bir hemşerime tebessüm ettim diye elime 5 cm'lik çivi çaktılar. Postalla eze eze çaktılar, bak izi burada.
*Devamlı işkenceyle yaşamak insanda gerçeklik payını ortadan kaldırıyor. Bir arkadaşımız vardı, 'Ölüyüz ve kaldığımız yer kabir' diye inanmıştı ve çevreden duyulan sesler kabir azabı. Tahliye olacağı zaman 'Beni göndermeyin' diye yalvardı. Bir köy sahibi vardı. Oğluyla birlikte içeri geldi. Oğluna soktukları copu babanın ağzına verdiler, sonra tam tersi. Ölümler işkenceler, diri diri yananlar, ölüm orucumuz...
*Bir daha dünyaya gelseydim, asla Kürt olmak istemezdim. Kürt'ün kaderi cezaevi, dayak, işkence ve ölüm müdür? Diyelim sağ kaldım kaderim dağa çıkmak mıdır? Benim hayalim herkes gibi mutlu bir yuva kurmak ve insanca yaşamaktır. Ama bugün olsa yine Cizre'de doğmak isterim.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.