Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ı kastederek gündeme getirdiği Diyarbakır Cezaevi’nde kadınların gördüğü işkencelerin, Diyarbakır Başsavcılığı’nın soruşturma dosyasına da girdiği ortaya çıktı. Mağdurlardan Emine Turgut, yaşadığı dehşeti anlatırken, mağdurların cezaevinin müze yapılması için TBMM Dilekçe Komisyonu’na, Diyarbakır Cezaevi Gerçeğiyle Yüzleşme Araştırma ve Adalet Komisyonu aracılığıyla topladıkları imzaları verecekleri bildirildi.
Diyarbakır Cezaevi Kadın Koğuşu’nda yatan şimdi Mersin’de yaşayan Emine Turgut, gördüğü işkenceleri anlattı:
“10 yıl yattım ben cezaevinde. 1981 Ocak’tan 1991’e kadar. 8 yıl Diyarbakır Cezaevi’ndeydim. Cezaevine girdiğimde 19 yaşındaydım. Gözaltına alındık, 2.5 aylık bir süreden sonra cezaevine getirildik. Gözaltında aklınıza gelebilecek her türlü işkenceyi gördük. Böyle bir durumda insan, idam da edilecek olsak bir an önce cezaevine gidelim diyor ama bilmiyoruz ki cezaevinde yaşayacaklarımızı. Sadece işkenceden kurtulmayı düşünüyoruz.
SADECE SU İSTEYECEKTİM
İlk Diyarbakır’a getirildiğimizde, erkeklerle birlikteydim. Onları dövüyorlardı. Tek kadın bendim. Beni içeriye götürdüler. Su istemeye yeltendim. 3 gün sonra hücrede gözümü açtım. Soymuşlar beni. Karşımda köpek Co. Üzerimde birkaç kâğıt. İstiklal Marşı, andımız, birçok marş yazıyor, altında da ‘bunlar ezberlenecek’ yazılı. Arkamı dönmemem gerekiyormuş, su istemek için dönmeye yeltenmiştim sadece, o yüzden dövmüşler.
İMANSIZ VE DİAZEM
3 gün sonra ‘giyinsin, getirin’ diye Esat Oktay (Cezaevi Müdürü asker) talimat verdi. Benden marşları okumamı istedi. Donmuş durumdayım, dayak yemişim, bu şekilde marşları söylenmem isteniyor. ‘Hatırlamıyorum’ bile diyemedim. Kâğıdı almıştım elime. Elimden aldılar kâğıdı. Korkuyordum titriyordum. Üzerinde ‘imansız’, ‘diazem’ yazılı coplarla giriştiler bana. Sonra yine hücrede buldum kendimi yine.
KARŞIMDA CO...
Yine yanımda Co, yine o durumda uyandım. Kıpırdayacak durumda da değilim. Köpek saldıracak diye korkuyorum. Koğuşa götürdüler sonra beni, ortasına attılar, ‘akşam görüşürüz’ dediler. Akşama kadar kalkamadım yerimden. Birileri yanıma geldi askerler gidince, beni kadın arkadaşlar aldılar, krem sürdüler. Suyun içindeki bir hücreydi zaten. Akşam, sayısını bilemeyeceğim kadar çok asker, 13-14-15 yaşında kızlar vardı içimizde, kimseyi gözetmeksizin, sabah akşam işkence ettiler bize, dövdüler. İşkencenin her türünü görüyorduk. Kadın olmak sertliği azaltmıyordu.
DIŞKILI SU VE BAYRAK
Havalandırmayı b.klu su doldurup, içine atardılar bizi. Öyle bir kar yağardı ki o suların içine, ellerinde bayrak bizi izlerler, marş söylememizi isterlerdi. 140 marş ezberlememizi istediler, tam 140 marş. Bilmemek dayak yeme nedeniydi. Yaşlıları dövdüklerinde biz kendimizi önlerine atardık. 2 saat aralıksız uyuyamazdık. Her türlü işkence diye vurgulamamın sebebi de kadın kimliğimiz zaten. Her şeyi yaptılar bize.
EŞİ VE ÇOCUKLARINA İZLETTİ
Vakıf tetkikleri yaptırdı cezaevinden çıktıktan sonra, vücudumda hala oradan kalan bir şarapnel parçası olduğunu öğrendim. Ben farkında bile değildim işkenceden dolayı vücuduma giren parçadan. Bize işkence yapılırken, eşi ve çocuklarına camdan izletirdi Esat Oktay. Köpeğinin ısırmadığı kimse kalmamıştı. Cinsel organım parçalandı benim. Hâlâ tedavi olamadım. Ben onunla yaşamak istiyorum, unutmamak için.”
Co kokuyu aldı!
Dosyaya anlatımları giren bir başka mağdur da yazılı olarak şunları aktardı:
“Bir köpek sesinin duyulmasıyla askerler hazır ol vaziyetine geçti. Askerin komutuyla yüzümüzü döndüğümüzde, Yüzbaşı Esat Oktay’ı, işkenceci ekibini ve köpeği Co’yu gördük. Bize ilk cümlesi; ‘Aybaşı mı oluyorsunuz, bakın Co hemen kokuyu aldı’ oldu. ‘Burası Diyarbakır Cezaevi, burada Allah benim. Hepiniz dediklerimi yapmak zorundasınız’ oldu. Gitmesiyle, askerlerin her bir yandan tekme-tokat vurmaları bir oldu.
Birden ‘Soyunun ulan!’ sesini duyduk. Hiç birimiz soyunmayınca 15-20 kadar asker aralarına alıp bütün güçleriyle vurmaya başladılar. Bir arkadaşın kulağı patladı. 2 kadın çıkardı kazaklarını. Çamaşırları ve sutyenleri de çıkarın dediler. Yapmayınca, kendileri yırtarak çıkardılar. Küçük bir kedi tırmığı izi sarkıntılık yapmalarına fırsat verdi...” (milliyet)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.