KUZEY KÜRDİSTAN’DA STATÜ VE ANAYASA
Ortadoğu’nun en eski halklarından olan Kürtler bugün her zamankinden daha fazla statü tartışması ve mücadelesi yürütürken gelinen aşamada Kürtler tüm Ortadoğu’ya model olacak bir sürece imza atmaktadır. 1000 yıllık kardeşlik, cumhuriyet tarihi boyunca asimilasyon,soykırım ve katliama dönüşürken aslında cumhuriyet tarihi Kürtler açısından isyanlar tarihine dönüşmüştür. Her isyan bir birikimi beraberinde getirirken aynı zamanda asimilasyona karşı statü mücadelesi yürütülmüştür.. Yaşadığımız yüzyılda son büyük isyanın temel statü mücadelesi ise demokratik özerklik olmaktadır.
Devletli uygarlığın tarihi, bir anlamda baskı ve sömürü yöntemlerinin sürekli yenilenmesi ve geliştirilmesiyle buna karşı direnenlerin özgürlük ve eşitlik felsefesi ve eylemlerinin gelişmesinin tarihidir.Ortadoğu toplumları tarihi boyunca bunalım ve sorunları en çok yaşayan halklar olmuşlardır.Bunda esas neden şüphesiz bin yılları aşan süre boyunca merkezi uygarlığın olanca baskı ve sömürüsünü sürekli yaşamak zorunda kalmalarıdır.
Cumhuriyet tarihi boyunca uzun bir dönem Kürt olmak ötekileştirilen bir kimlik olmuşken son isyanla beraber Kürt olmak 30 yıldır artık direnişin ve mücadelenin sembolü haline gelmiştir. Direnmek ve mücadele halkların temel özelliklerinden olurken direnenlerin yazısız tarihi yazılı tarihin içinde tıpkı halklar gibi kaybedilmeye çalışılmıştır. Gelinen aşamada on yılları bulan direniş bir zafere doğru yürürken ‘Kürtler ne istiyor?’ sorusunun egemenlerce anlamak istemedikleri cevabını bizler burada tartışarak kendi kaderini tayin eden bir pozisyonda olmamız gerekmektedir.
Demokratik özerkliği demokratik ulus zihniyetinden de bağımsız düşünemeyiz.Biri ruhken diğeri de beden gibidir. Demokratik ulus halkların kendi adına düşünebilme yeteneğidir. Bir bakış açısı kazanmadan gerçekçi formülasyonlara gidilemeyecektir. Moderni tenin kapitalist yüzü ulus kavramını özelde de ulus devleti tanımlarken temel esas aldığı unsur devlet aygıtıdır. Egemenlere göre ulus olabilmenin temel koşulu devlet,sınırlar ve liberal ortak pazara sahip olmaktır. Modern ite bunun dışında kalan halkları öteki ve azınlık olarak tanır ve ulus devletin en temel var olma aracı da tekçilik ve bunun sonucu asimilasyon ve soykırımdır. Ulus devletin tekçi zihniyetine karşın demokratik ulus özgürlükçü ve eşitlikçi bir zihniyet ve demokrasi kültürü olmaktadır. Tüm halkların,toplulukların ve grupların ulus devletin milliyetçi zihniyetine karşın eşit ve özgür koşullarda ,sınırlara hapsolmaktan ziyade ortak vatanda yaşamasını,liberal ekonomiye karşın kadından çalınan ekonomi esaslı komün al üretimi esas alır.
Halkların özgürlük sorunu bir demokrasi sorunudur. Bir halkın kimliğinin inkar edilip statüsüz bırakılması sorunudur. Dolayısıyla önce sorun, güvenlikçi ve devletçi mantıktan çıkartılarak doğru bir biçimde tanımlanmalı,ardından bu tanım temelinde çözüm yolları aranmalıdır. Bizim çözüm projemiz radikal bir demokrasi modeli olarak Demokratik Özerkliktir.
Tam da bu noktada demokratik özerklik inşasının Ortadoğu coğrafyasında daha da elzem bir hale geldiğini belirtmek gerekir. Devletlerin halkların ve ulusların özgücüne, özyeterliliğine dayalı bir yaşam sistemini tanıyıp tanımaması halklar ve kadınlar açısından bir anlam ifade etmemektedir. Demokratik özerklik, halkların ve tüm ötekileştirilenlerin devletle anayasal güvence altındaki hukukunun tanımı olacaktır. Demokratik ulus kültürü yani tüm halkların eşit koşullarda yaşam bulmasının somut bir yönetim şekline dönüşmesi demokratik özerklik olacaktır. Dünya ve çağ gerçekliğine en uygun ve yaygın model özerklikken şu aşamada dünyada yaşanan örnekler Kürtler açısından hem esin hem de tecrübe edinilmesi gereken kaynaklardır. Dünyada kimi örneklerde görüldüğü gibi bağımsızlık savaşı veren ulusal kurtuluş mücadeleleriyle devletler arasında orta yolu bulma şeklinde bir özerk yönetimden ziyade devleti,iktidarı sorgulayan,daraltan demokratik özerklik modeli tüm Ortadoğu’ya en uygun model konumundadır. Demokratik özerklik demokrasi,ekoloji ve cinsiyet özgürlükçü bir felsefenin yoğunlaşması olurken gücünü halklardan alır,komün ve meclislerle örgütlenir.
Mesele Ortadoğu Kürdistan ve statü olunca elbette toplumun önemli bir parçası olan kadının tarihsel-toplumsal sorunlarının boyutlarını değerlendirmek ve kadın bakışıyla bakmak ve yorumlamak önem kazanmaktadır. Kadın olmak en eski sömürge ve en krizli kimlik olma durumuna itilmiştir. Kadınının statü sorununu toplumun tüm sorunlarının merkezinde görmekteyiz.Tarih içersinde sınıflı ve devletli topluma geçerken kadın üzerinden sert bir ataerkil hiyerarşinin kurumsallaştığını görmekteyiz. Ortadoğu toplumunda, özelde de Kürdistan’da bu tarihsel kökenli sorunlara günümüzde kapitalist baskı ve sömürü aygıtlarından kaynaklanan yönelimler de eklenince, kadın için gerçekten kabuslu bir yaşam kaçınılmaz olur.
Kadın özgürlük mücadelesi cinsiyetçi ideolojiyi karşın kadınla dost ve yoldaş olmayı hedeflemektedir.En azından bunun tartışması artık daha cesaretlice yapılmaktadır.Kadınla doğru yaşamak gerçekleşmedikçe anlamlı bir yaşamın gelişmeyeceği çok net olarak kavranılmalıdır.En anlamlı ,güzel yaşamın yolunun özgür kadınla gerçekleşebileceğini bilerek söylem ve eylemlerimizi geliştirmek biz kadınlar açısından temel yaşam ve mücadele gerekçesidir.
Değerli konuklar;
Bugüne kadar Kürdistan’da kadınlar olarak verilen savaşla var olduk ve muazzam bir tecrübeye kavuştuk. Kadının içinde olmadığı bir müzakere ve yönetim biçiminin demokratik olmayacağını düşünüyor ve gerek yeni anayasanın gerekse de Kürdistan halkların statü tanımının cinsiyet özgürlükçü bir bakış açısıyla inşa edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Yeni anayasa tartışmalarını sürerken yapılacak anayasanın gerçekten demokratik bir anayasa olması için ,devlet ile Kürt halkı, devlet ile toplum arasındaki hukuk ,demokratik ulus zihniyeti ve demokratik özerklik mantığıyla tanımlanmalıdır. Kürdistan halklarının dil,kimlik ve kültürel haklarının yine özelde Kürdistanlı kadınların temel haklarının yasal ve anayasal güvence altına alınması acili yet arz etmektedir.
Kürt sorunu ve bununla bağlantılı olarak demokrasi sorunu artık çözümün zorunluluklarını yaratarak dayatmıştır.Kürtlerin 40 yıla yakındır silahlı mücadelesi, halkın direnişi ve var olan kurum ve şahsiyetlerin mücadelesi, çözümü kaçınılmaz olarak dayatmaktadır.Ulus devlet modeli iflas etmiştir.Buna sarılan siyasi güçler de kendilerini yeni çağın politik argümanlarıyla ve ihtiyaçlarıyla örgütleyemezler ise kaybetmeye mahkum kalacaklardır.
Ocak ayından bu yana sn Öcalan’ın başlattığı müzakere süreci demokratik kurtuluş ve özgür bir yaşamın müjdesini daha güçlü vermektedir.Bu bağlamda bizlerinde yeni bir bakış açısı kazanmamız şarttır. Bu konferansların sonucu,sorunu kalıcı, sürdürülebilir, eşitlikçi, adil bir demokrasiye götürülmedir. Bu sorunun cevabı aynı zamanda sürecin muhataplığı açısından bizleri rol sahibi yapıyor ise statü konusunda farklı görüşler, yaklaşımlarımız olsa da bir noktada buluşup ulus devletçiliğe karşı tutumlarda da netleştirmeyi bu konferansla başarmak zorundayız.
Değerli katılımcılar,
Demokratik siyaseti anlamak ulus devletçi tutumları, dar çıkarcı yaklaşımlardan, parçacı tutumlardan ve iktidar odaklı bakmaktan uzaklaşarak anlaşılacaktır.
Bu konferans bileşenlerinin Rojava da açığa çıkarılan özgüce dayalı direnişi selamlaması ve Suriye rejimine eleştirisini yinelemesi gerekmektedir. Ayrıca 9 ocak’ta Paris’te katledilen Sakine, Fidan ve Leyla yoldaşların anılarına bağlılık gereği failleri açığa çıkartılana kadar mücadele edilmesi kararlılığı da bu konferansta yaşanmalıdır.
Bu konferans bileşeninin anayasada Kürtlerin dil,kültür tanımını yasal güvence altına alınması için ortak mücadele kararlılığı göstermesi gerekmektedir.
Bu konferanstan çıkacak organın yalnızca kuzey sahasındaki Kürtlerin değil özelde dört parçada yaşayan Kürtlerin genelde de tüm orta doğunun birliğinin sağlanmasında öncülük rolü oynaması temennimizdir. Bunun için de her parçadaki Kürtlerin yer alacağı ulusal birlik konferansına çağrı yapmak bu konferansın temel görevlerinden olması gerektiği kanaatindeyiz.
Yaşadığımız çağın cinsiyet özgürlükçü bir yüzyıl olacağına olan inancımızla Kürdistanlı kadınlar olarak artık statüsüz bir yaşamı asla kabul etmeyeceğimizin beyanını tekrardan burada belirtmek istiyoruz. Tüm Ortadoğu’ya örnek olacak bir Kürt baharının arifesinde böylesi bir konferansta bir araya gelmenin onurunu yaşarken DÖKH olarak 21. y.y ın filozofu ve yol göstericisi olan Sayın ÖCALAN ‘a, bizleri böylesi bir konferansta buluşturduğu için Kürdistan şehitlerinin yürüttükleri direniş ve değerlere ,zulme karşı başlattıkları isyanlarla seyit rıza’lara,beselere, zarife’lere, şeyh Sait’lere ve sayısız kahramanlara bizlere direnmeyi asla ve asla unutmamamızı sağladıkları için minnetle,şükranla sevgiyle ve saygıyla anıyor teşekkürü borç bildiğimizi belirtmek istiyoruz. Bu bağlamda tüm konferans delegasyonunu tekrardan selamlıyor ve üstün başarılar diliyoruz.
DÖKH (Demokratik Özgür Kadın Hareketi)
1- Yeni Bir Siyasal Proje İçin Diyalog Komisyonu'nun tebliği
2- Özgürlük ve Sosyalizm Partisi Genel Başkanı Sinan Çiftyürek'in tebliği
3- DDKD Genel Başkanı İmam Taşcıer'in Konferansa sunduğu tebliğ
4- Demokratik Özgür Kadın Hareketi'nin Konferansa sunduğu tebliğ
5- Sarmaşık Derneği'nin Konferansa sunduğu tebliğ
6- Aziz Mahmut Ak'ın Konferansa sunduğu tebliğ
7- AZADÎ İnisiyatifi’nin Konferansa sunduğu tebliğler
8- Tutuklu Milletvekilleri'nin Konferansa sunduğu tebliğ
9- Halim İpek'in Konferansa sunduğu tebliğ
10- Demokratik Toplum Kongresi'nin Konferansa sunduğu tebliğ
11- Tüm PKK’li ve PJAK’lı tutsakların Konferansa sunduğu tebliğ
12- KOMEL-KURD’ün Konferansa sunduğu tebliğ
13- Roşan Lezgîn’in Konferans tebliği
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.