HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Cezaevi’nden yeni bir öykü daha yolladı.
İşte Demirtaş’ın ‘Deniz Kızı’ başlıklı öyküsü:
DENİZ KIZI
Benim adım Mina. İki ay önce Suriye’den, Hama’dan yola çıktık. Annem bana sıkı sıkı sarıldı. Yol boyunca hiç bırakmadı beni. Bazen yürüdük, bazen çok kalabalık otobüslere, tozlu kamyonlara bindik. Yollar hep çukurdu. Zıplaya zıplaya gidiyorduk. Ama annem beni hiç bırakmadı. Kalabalık insanlar hep bir şeyler konuştular. Otobüste, bazıları çok ağladı. Aslında ben de ağladım. Benim babamı öldürdüler Hama’da. Niye öldürdüler ben bilmiyorum, o zaman annem çok ağladı, ben de ağladım.
Yolculuğumuz çok uzun sürdü. Bir keresinde iki çocuk bir de yaşlı bir amca öldüler yolda. Onlara yol kenarında mezarlar yaptı adamlar. Çocukların mezarları küçüktü. Anneleri mezarlarına sıkı sıkı sarıldılar, çok ağladılar, gelmek istemediler. Ama adamlar onları çektiler.
***
Bir yere vardığımızda herkes biraz daha sevinçli oldu. Bazı adamlar dedi ki gece karanlık olunca denizin kenarına gidip orada gemiye bineceğiz. Anneme siz gelemezsiniz dediler. Annem onlara çok yalvardı. Sonra koynundan üç tane bilezik çıkardı adamlara verdi, tamam o zaman siz de gelin dediler.
***
Leyla abla vardı. Ben ona deniz nasıl bir şey dedim. O da çook çok fazla su dedi. İç iç bitmez, bütün köy içse yine bitmez dedi. Bizim köyde deniz yoktu. Ben hiç deniz görmedim hayatımda. Annem de görmemiş. Karanlıkta denizin kenarına gidince yine göremedik denizi. Adamlar bizi bir şeye bindirdiler. Zannedersem gemi. Çok kalabalık olduk. Annem bana sarıldı, hiç bırakmadı. Adamlar dedi ki kenarları sıkı sıkı tutun, annem beni daha sıkı tuttu. Sıkı tutmazsak nolur anne dedim. Annem hiç bir şey demedi. Leyla abla denize düşersin, denizkızı olursun dedi. Denizkızı hem kız hem de balıkmış. Denizin üstünde hep sallandık. Çok karanlık olduğu için denizi göremedim. Yüzümüze çok sular geldi. Tuzdan ben kustum. Bizim köyde deniz olmadığından biz hiç bilemedik o yüzden. Yaşlı kadınlar çok dualar okudular, benim annem de okudu. Bana hiç korkma dedi annem. Çok az kaldı, birazdan yetişeceğiz dedi. Ben hiç korkmadım. Tuzdan gözlerimden yaş aktı ama biraz da ağladım. Çok dalga var dediler adamlar. Hep bağırdılar, bir de herkes çok sıkı tutunsun dediler. Sonra o şey devrildi.
***
Bizim köyde deniz yoktu, küçük bir deremiz vardı. İçindeki balıklar çok hızlı yüzüyordu. Aslında deremiz çok küçük değildi, birazcık büyüktü. Kenarında ağaçlarımız vardı. Babam bir kere bana ağaçta salıncak yapmıştı. Evimiz derenin kenarındaydı. Annem de bana eski çoraplardan bir bebek yapmıştı. Ama onu yolda otobüste unuttum. Evimiz çok güzeldi.
Biz hepimiz denizin içine düştük. Annem bana çok sıkı sarıldı. Bizim köyde deniz olmadığı için biz içinde durmayı bilmedik. Annem de bilemedi. Annemle birlikte suyun aşağısına doğru gittik. Sonra biraz yukarı doğru çıktık. Ama kalabalık adamlar hep ayaklarıyla bizim üstümüze bastılar, sonra yine aşağı doğru gittik. Annem beni hiç bırakmadı, sıkı sıkı sarıldı. Su tuzlu olduğundan benim boğazım yandı. Annem bana sarıldı, ben de içimden korkma anne dedim biraz ağlamak istedim sadece. Annem de hiç korkmadı, hep gözlerimin içine baktı. Hiç çıkamadık denizin aşağısından.
Benim adım Mina, 5 yaşındayım iki ay önce Hama’dan yola çıktık. Biz hayatımızda denizi hiç dışarıdan göremedik. Bir haftadır denizin içindeyiz, ben denizkızıyım artık. Balık olamadık zannedersem. Hiç bir yere hızlı gitmiyoruz balıklar gibi. Annem beni sıkı sıkı sardı, hiç bırakmıyor. Bütün Anneler kızlarını çok severler.
Selahattin Demirtaş
Edirne Cezaevi
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.