Gelecek seçimlerde oluşacak hükûmette HDP'nün yer alması gerektiğini ifade eden Demirtaş, "Türkiye bu süreçten demokrasisi ve ekonomisi güçlenerek çıkmayı başarır. Yeni dönemde devletin A’dan Z’ye reorganize edilmesi, reforma tabi tutularak demokratik işleyişe kavuşturulması, bütün bunların yeni bir anayasa ile birlikte hayata geçirilmesi gerekecek" dedi.
Sürece HDP'nin de dahil edilmesiyle yüz yıllık sorunların tümünün Türkiye’nin birliği içerisinde çözüm yoluna gireceğini düşündüğünü aktardı. Demirtaş, "HDP’yi dışlayan her seçenek sorunların çözümünün ertelenmesine yol açar. Bu nedenle bizim HDP olarak artık 'talep eden' olmaktan çıkıp 'icra eden' konuma geçmemiz gerekir" ifadelerini kullandı.
Artı Gerçek'e konuşan Demirtaş’a göre, “Türkiyelilik” kavramı “devlet partisi” ile özdeşleştiriliyor. HDP, devlet partisi değil halk partisi olduğu için de “Türkiye partisi değilsin” denilerek aforoz ediliyor.
Demirtaş'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Türkiyelilik” kavramı o kadar yanlış tartışıldı ki, Kürtler bu kavramdan “Türkleşmek” gibi bir anlam çıkarmaya başlarken, Kürt olmayanlar da “Kürt sorunundan uzaklaşmak” anlamı yüklemek istediler. Bence iki yaklaşım da yanlıştır. HDP, Kürt sorunu dahil Türkiye’nin tüm sorunlarının çözümü için mücadele ediyor, etmelidir de. Zaten tüm sorunlar bu kadar iç içe geçmişken birini diğerinden ayırarak çözmek de mümkün değildir. Bu açıdan bakıldığında HDP sadece Kürtlerin değil Türkiye’de yaşayan her yurttaşın temsilini bulabileceği bir halk partisidir, devlet partisi değildir. Çünkü devletin partisi olmaz, demokrasilerde siyasi partiler halkı temsil eder. Ancak Türkiye merkez siyasetinde birçok parti kendini devlet partisi olarak konumlandırmış ve resmi ideolojinin ateşli savunucusu olmuştur. Buna da “Türkiye partisi” olma biçimi deniliyor. HDP bu ölçülere uymayınca da hep birlikte HDP’yi aforoz edip “Sen Türkiye partisi değilsin” diye ona bağırıyorlar. Asında bir ölçüde haklılar, çünkü belirttiğim gibi HDP devlet partisi değil, halk partisidir. Türkiye halklarının partisidir, devletinin değil. Devlet partileri hem Kürt sorununun çözümünü savunup hem de Türkiyeli olamıyorlar çünkü devletin resmi ideolojisi buna uygun değil. Ama HDP her ikisini aynı anda yapabilir. Herkesin meseleye bu açıdan bakmasında yarar var.
AKP’nin uzun yıllar süren iktidarında, ondan önceki iktidarların tahribatlarının üzerine yenileri eklendi. Mevcut durum o kadar ağır, o kadar vahim ki bu enkazın altından hiçbir parti tek başına kalkamaz. Ancak asgari demokratik ilkelerde birleşebilen siyasi hareketler birlikte davranırlarsa mevcut tıkanıklık, kriz ve yıkım aşılabilir. Yeni bir anayasa çerçevesinde, tüm özgürlüklerin ve demokratik toplum-devlet yapılanmasının öngörüldüğü asgari bir program etrafında bir araya gelebilen tüm siyasi yapılarla demokrasi ittifakı, seçim sonrasında ise demokrasi koalisyonu kurulabilir. Bu, geçici bir ittifak ve iş birliği olarak “demokrasiye geçiş süreci” diyeceğimiz dönemi birlikte yürütebilir. Bu demokrasi ittifakında Atatürkçüler, muhafazakarlar, Kürtler, Aleviler, solcular, liberaller yer alabilir kanımca.
Tüm sol demokrasi güçleri ise kendi içinde sol blok oluşturarak demokrasi ittifakında ağırlık oluşturacak şekilde yer alabilirler. Bu ittifak, AKP veya başka bir şey karşıtlığı üzerinden değil demokrasi için kurulmalıdır.
Bu konunun giderek daha fazla tartışıldığını ve yankı bulduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki aylarda ete kemiğe bürünmesi gerektiğine de inanıyorum. Artık ismi konulmuş, programı ve ilkeleri belli olan, şeffaf, halka güven veren güçlü bir demokrasi ittifakının zamanı gelmiştir. Bundan kaçınan partilerin halka umut olması mümkün değildir."
"Erken seçim bekliyor musunuz?" sorusuna Demirtaş, "Evet, erken seçim olacaktır. Eğer o güne dek demokrasi ittifakı kurulabilmişse seçimin mutlak kazananı da demokrasi ittifakı olacaktır" yanıtını veriyor.
Koalisyon hükümeti olasılığı için ise şunları söylüyor:
"Türkiye’nin içeride Kürt sorunu, demokrasi sorunu, ekonomik sorunlar, işsizlik, üretim, adalet, eğitim gibi sorunlarını çözebilmesi için toplumsal bir aradalık çok çok önemlidir. Aynı şekilde Suriye ve Irak başta olmak üzere, Avrupa Birliği süreci dahil, tüm dış politikanın çözüm odaklı hale getirilebilmesi de içerideki birlikteliğe bağlıdır.
Eğer önümüzdeki dönemde oluşacak hükümette HDP de yer alırsa bu, birçok sorunun çözümünü inanılmaz derecede kolaylaştıracaktır. Türkiye bu süreçten demokrasisi ve ekonomisi güçlenerek çıkmayı başarır. Yeni dönemde devletin A’dan Z’ye reorganize edilmesi, reforma tabi tutularak demokratik işleyişe kavuşturulması, bütün bunların yeni bir anayasa ile birlikte hayata geçirilmesi gerekecek. Eğer bu süreçte HDP de koalisyon hükümetinde yer alırsa yüz yıllık sorunların tümü Türkiye’nin birliği içerisinde çözüm yoluna girer. HDP’yi dışlayan her seçenek sorunların çözümünün ertelenmesine yol açar. Bu nedenle bizim HDP olarak artık “talep eden” olmaktan çıkıp “icra eden” konuma geçmemiz gerekir. Şiddet sorununa da bu şekilde kalıcı, siyasi, akılcı ve nihai çözümler üretilebilir. Türkiye nefes alır, ülkenin önü açılır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti her Kürdün devleti haline gelir. Kürtler ayrımcılığa uğramadan, kendini gizlemeden, inkâr etmeden, liyakata uygun şekilde devletin her kademesinde yer alır. Giderek tüm toplum rahatlar, devlet demokrasiye duyarlı hale gelir. Dil, kültür, inanç konuları da daha akılcı ve sağduyulu şekilde çözüme kavuşturacak zemin bulur.
Türkiye’nin tüm sorunlarının çözüm zemini olarak siyaset işlevsel hale gelir, kim neyi savunuyor ve neyin mücadelesini veriyorsa bunu demokrasi içinde, siyasi yollarla yapar. O nedenle HDP de devlet aklı da diğer siyasi partiler de HDP’li hükümet seçeneğinin muazzam yararlarını açık açık tartışmalıdır. HDP bir siyasi parti olarak, hedefini önümüzdeki seçimde demokrasi ittifakının parçası olarak iktidara yürüyüş şeklinde belirlemelidir. Bunu yapacak birikimi de gücü de vardır ve ben HDP’nin bunu başaracağına inanıyorum."
"Kamuoyu yoklamaları AKP-MHP iktidarının sürekli güç kaybettiğini gösteriyor. Buna rağmen süreç neden bir iktidar değişikliğine doğru gidemiyor?" sorusuna Demirtaş'ın yanıtı, "İktidar, ömrünü uzatabilmek için baskı yöntemlerini artırabiliyor sadece; yoksa ciddi bir meşruiyet kriziyle karşı karşıya olduklarının en çok da onlar farkındadır. Er geç seçim olacak. Bundan ne kadar kaçabilirler ki" oluyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.