Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) Eş Genel Başkanı’nın tutuklu olmasından dolayı katılamadığı 4. Olağanüstü Kongresi toplandı.
Kongreye, HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, DTK Eş Başkanları Leyla Güven ve Hatip Dicle, HDK Eş Sözcüleri Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Ertuğrul Kürkçü’nün yanı sıra DBP’li belediye eş başkanları, HDP milletvekillerinin yanı sıra çok sayıda büyükelçi ve PDK Ankara Temsilcisi Ömer Mirani katıldı.
Demirtaş’ın konuşmasından satır başları şöyle:
“DBP yüzden fazla PM üyesinin tutuklanması ya da siyaset dışı bırakılması, katledilmesi gibi ciddi baskılarla karşı karşıya kalmasına rağmen siyaset yapan bir parti. Ancak bu yüzyılda Türkiye’de, Kürdistan’da, Ortadoğu’da nasıl bir yaşam olacak, şekillenme nasıl olacak bizler savunmaya, anlatmaya çalışırken Türkiye açısında soru nettir.
‘Kürd halkı tekçi siyasete teslim olmayacak’
Kürdler var diyorsunuz. Kürdler inkar edilmiyor diyorsunuz. İnkarcı politikaları ayaklar altına aldık diyorsunuz. O zaman sorun nedir. Bu halk kendi vatanında toprağında nasıl yaşar? Bu soruya cevap verilmezse çözüm olmaz.
140journos: Demirtaş: "Kürdistan var mıdır? Varsa statüsü nedir? Kürt sorunu budur. Kendi anavatanında bu halk nas… https://t.co/Q9OzzT3fzS
— Gercek Haber (@gercegin_sesi) 28 Mayıs 2016
Bugünkü milli ittifak; ‘Biz Kürtlere statüsüzlüğü dayatacağız’ diyeceklerse, bu çözüm getirmez. Birlikte yaşam fırsatı değerlendirilmezse Kürd halkı elbette tekçi siyasete teslim olmayacaktır. Buradaki tartışma, bölünme tartışması değil, demokrasi ve özgürlük olup olmayacağı tartışmasıdır.
Tekçi anlayışı kabul etmeyen herkese ‘Ya baş eğeceksiniz ya baş vereceksiniz’ demek bir katliam politikasıdır. Sayın Öcalan’ın çözüm sürecinde ısrarla anlatmaya çalıştığı ‘birlikte yaşam olmazsa felaketler bizi bekliyor’ uyarısının ne kadar doğru bir uyarı olduğunu gösteriyor. 12 metrekarelik bir hücrede, bir tarafta ‘Akan kanı nasıl durdurabiliriz’ diye gece gündüz çözüm arayan biri, öbür tarafta ‘Başkan olmak için nasıl kan dökebilirim’ diyen biri var.
‘Bizden istedikleri naylon Kürd olmaktır’
Türkiye bir dikta rejimine doğru giderken, bunu kabul etmeyen herkesi ‘terörist’ ilan eden zihniyete teslim olmamaktır. Kürdü yok sayarak, hiçbir sorun bugüne kadar çözülmedi. Dün de ifade ettim: Bizden vazo ya da saksıda yetişmiş, sera malı Kürd istiyorlar. Kendi partilerinde bunun örneği var. Naylon bir çiçektir. Böyle olalım istiyorlar. Fakat orada onur yoktur. Biz buna itiraz ettiğimiz için bedel ödetmek istiyorlar.
‘Asla geri adım atmayacağız’
Kamuran arkadaşımız bu yüzden tutuklu, Mehmet Tunç, Sêvê Demir bu yüzden şehit. Bu bedeli ödemekten kaçacak mıyız? Nerede incelmişse orada kopacak ama biz asla geri adım atmayacağız. Tarih başka türlü yazılmaz.
‘Kürd halkı vardır, anavatanı Kürdistan’dır’
‘Türkiye Türklerindir’. Eğer halen öyleyse birlikte yaşamın formülünü kendileri bulsunlar. Yok, eğer hepimizinse birlikte yaşama şansına sahibiz. Kürd halkı vardır, bir ulustur ve anavatanı Kürdistan vardır. Bunun statüsü ne olacak, netleşmesi lazım.”
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.